Algoritmik düzende rekabet savaşları

Geçtiğimiz haftalarda Paris’te toplanan Yapay Zekâ Eylem Zirvesi, yeni ortaklıklara ve stratejik işbirliklerine sahne oldu.

Yapay zekâ, özellikle küresel güce sahip ülkeler ve bunların dev teknoloji şirketleri açısından yeni bir egemenlik alanı olarak öne çıkıyor. Geçtiğimiz haftalarda Paris’te toplanan Yapay Zekâ Eylem Zirvesi, yeni ortaklıklara ve stratejik işbirliklerine sahne oldu. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin eş başkanlığını yaptığı zirvede, özellikle uluslararası güvenlik, ekonomi ve yönetişim açısından yapay zekânın etkileri tartışıldı. Rekabet üstünlüğünü Çin’e kaptırma kaygısı taşıyan Trump, daha önce yapay zekâ programı “Stargate” için 500 milyar dolar bütçe ayıracağını duyurmuştu. ABD’nin gerisine düşmek istemeyen Macron da önümüzdeki yıllarda teknolojiye kamu ve özel sektör olarak 109 milyar avroluk yatırım sözü verdi. Avrupa Birliği ise yapay zekâ alanındaki tüm potansiyelini değerlendirmek amacıyla bir ortak girişim oluşturdu. Bileşenleri arasında Mistral AI, Airbus, Siemens, Spotify, Volkswagen ve L’Oreal Group gibi şirketlerin yer aldığı bu girişimin planlanan yatırım miktarı 200 milyar avroyu buluyor. Ayrıca Birleşik Arap Emirlikleri, dev bir veri merkezi kurmak için 30 ila 50 milyar avro arasında kaynak ayırdığını duyurdu. Öyle anlaşılıyor ki yüz milyarca avroluk bütçenin önemli bir bölümü, yapay zekâ teknolojilerinin geliştirilip kullanılmasını sağlayacak olan veri merkezlerinin inşası için harcanacak. Zirvede temsil edilmeyen Türkiye, oyun kurucu ülkeler arasında yer almıyor. Dolayısıyla algoritmik düzenin yarınlarında çoğunlukla  tüketici konumunda olacağımız bugünden anlaşılıyor.

Öte yandan Fransa, Almanya, Finlandiya ve İsviçre gibi ülkeler tarafından desteklenen Current AI adlı girişim, demokratik, erişilebilir ve merkezi olmayan bir yapay zekâyı savunuyor. Kamu yararını önceleyen söz konusu girişim, temel yaklaşımını şöyle özetliyor: “Bugün insanlar yapay zekâyı nasıl biçimlendirirse yarın da yapay zekâ insanları öyle biçimlendirecek” [1].Yani insanoğlu bugün ne ekerse yarın da onu biçecek.

AB’nin hukuksal düzenlemeleri ve etik ilkeleri gözeten yaklaşımı, özellikle ABD ve İngiltere tarafından teknolojik inovasyona ket vuracağı savıyla reddediliyor. Bu yüzden Yapay Zekâ Eylem Zirvesi’nin sonuç bildirgesini imzalayan Çin dahil 61 ülke arasında ABD ve İngiltere yok. Sonuç bildirgesinde, yapay zekâ yönetişiminde küresel koordinasyonun güçlendirilmesi ve bu teknolojinin daha demokratik, erişilebilir ve sürdürülebilir kılınması gerektiğinin altı çiziliyor. İnovasyonla düzenlemeler arasında denge kurulabileceğini savunan AB temsilcilerinin tersine  teknoloji şirketleri de daha esnek bir büyüme ortamı istiyor. Ne var ki hızlı ve denetimsiz büyümenin olumsuz toplumsal sonuçlarının yanı sıra ekolojik etkileri de kaygı uyandırıyor.

Dev teknoloji şirketleri, veri merkezlerini çalıştıracak elektriği üretmek ve sunucuları soğutmak için milyonlarca litre su kullanıyor. Örneğin 2023 yılında Google, 24 milyar litre su tüketmiş[2]. Uzmanlara göre dijital teknolojinin suya gereksinim duyması, iklim krizinin yönetilmesi açısından yeni güçlükler getirecek. Zaten temiz su kaynakları tehdit altında olduğu için dünyanın pek çok bölgesinde su kısıtına bağlı sıkıntılar yaşanıyor. Google, Amazon ve Microsoft gibi teknoloji devlerinin veri merkezleri inşa etmek için sürdürdüğü rekabet, yapay zekâya ilişkin küresel su talebinin giderek artmasına yol açacak.

Diğer taraftan veri merkezlerinden kaynaklanan enerji talebindeki patlamanın gelecek altı yıl içinde yaklaşık 120 milyon tonluk karbon salım artışına neden olabileceği öngörülüyor. Beyond Fossils Fuels adlı Sivil Toplum Kuruluşu tarafından yapılan araştırmaya göre bu miktar, 2024 yılında İtalya, Almanya ve Birleşik Krallık’taki tüm gaz yakıtlı enerji santrallerinin neredeyse toplam salımlarına denk[3]. Enerji açığını kapatmak için riskli de olsa modüler nükleer reaktörlere yatırım yapılması, hatta  kömürle çalışan elektrik santrallerinin işler hale getirilmesi bile olası görünüyor.

Yapay zekâyı günlük yaşamlarında çok amaçlı kullanan insan sayısı her geçen gün artıyor. Bazı araştırmalardan elde edilen sonuçlar, kullanıcılar açısından uyarı niteliğinde. Örneğin 2023 yılının başlarında bir ChatGPT sorgusunun, yaklaşık 2,9 Wh (watt saat) elektrik tüketimine neden olduğu saptanmış. Bu miktar, sıradan bir Google aramasının on katından fazlaymış. Ayrıca ChatGPT’ye yapılan bir sorgunun karbon etkisinin de yaklaşık 4 ila 5 gram karbondioksite eşdeğer olduğu belirtiliyor[4].

Küresel güç odakları, algoritmik düzene egemen olmak için birbirleriyle kıyasıya yarışıyor.  Büyükler arasındaki bu azgın rekabet, dünyayı sosyoekolojik yıkıma sürükleyebilir. Görünen o ki filler tepişirken yine çimenler ezilecek…

[1] https://www.currentai.org/#Current-AI-Initiatives

[2] https://basta.media/comment-intelligence-artificielle-IA-data-centers-gafam-s-accaparent-eau

[3] https://basta.media/l-ia-generative-a-le-potentiel-de-detruire-la-planete-mais-pas-comme-vous-le

[4] https://basta.media/l-ia-generative-a-le-potentiel-de-detruire-la-planete-mais-pas-comme-vous-le