Amerikancılık sergüzeşti tam gaz devam
İslâmcıların ve faşistlerin Amerikancılık sergüzeşti devam ediyor. Ülkenin bağımsızlığı konusunu pazarlıkçı ve işbirlikçi ellerden alıp anti-emperyalist mücadeleyi yükseltmek ise Türkiye solunun önünde büyük bir mücadele başlığı olarak varlığını koruyor.
Geçtiğimiz hafta Devlet Bahçeli’nin TRÇ (Türkiye-Rusya-Çin) ittifakı çağrısı gündeme geldi ve yankı uyandırdı. Acaba Türkiye Avrasyacı eksene kayacak mı soruları da beraberinde geldi.
Ancak aynı hızla bu söylenenlerin aslında ABD ile yürütülen bir dizi pazarlıkta el yükseltme çabası olduğunun akıllara gelmesi, bunu düşünenlerin her başlığın arkasında bir bit yeniği aramaları olarak nitelenmemeli. Geçmişten bugüne kadar, biri siyasal İslâmcı diğeri ise milliyetçi iki siyasi akımın ne kadar Amerikancı oldukları bilindiğinden, kimi zaman bu yorumları yapmanın altı pek de boş olmuyor.
Bugüne kadar da çoğu başlıkta benzeri bir tablo karşımıza çıkmıştır. Ancak bununla birlikte bu kadar yüksek perdeden ve açık bir şekilde ülke adları verilerek bu söylemin geliştirilmesinin geleceğe dönük ne gibi çıktıları olabileceğini de izlemek yerinde olacaktır.
Gerçi Rusya ve Putin yönetimi ile “büyük sorunları” bulunmayan Trump yönetimi açısından R harfi normal kabul edilebilir. Bununla birlikte Amerikan yönetimi açısından Türkiye gibi NATO üyesi ülkeler asla kaybedilmek istenmeyecekleri gibi Türkiye kapitalizminin her ortamda aparat olarak kullanılabilme kapasitesi de Amerikalıların en iyi bildiği şey olsa gerektir. Belki de özellikle Ç harfi için bu ikinci dediğimiz geçerli olabilecektir.
Pazarlık da olsa bu başlık Türkiye’yi daha da Amerikancı bir eksene doğru sürükleme potansiyeli taşımaktadır. Pazarlığın bir dizi boyutu olabilir. “Silahları yakan” PKK’nin Suriye’de varlık göstermesinin engellenmesi, savaş uçakları ve F-35 gündemi ile ilgili başlıklar, Suriye’de Colani yönetiminin arkasında durulması, İsrail’in bölgedeki belirleyiciliğinin sınırlandırılması vb… başlıklar ilk bakışta sayılabilecektir.
Yoksa Suriye’ye dönük emperyalist müdahalenin ve Suriye’nin parçalanmasının önemli bir bileşeni olan Türkiye’nin ve Cumhur İttifakı’nın emperyalizm ile büyük yapısal sorunlar yaşadığını düşünmek için ne gibi bir neden olabilir ki?
Bazı şeyleri uzaklarda aramaya da gerek bulunmuyor. NATO zirvesi 2026 yılı Temmuz ayında Türkiye’nin başkenti Ankara’da ve hatta Cumhurbaşkanlığı yerleşkesinde yapılacak. Türkiye Cumhuriyeti emperyalist işgale karşı mücadeleler ile kuruldu. Bugün, haydut devlet ABD’nin savaş örgütü NATO, ülkemizin başkentinde, devlet başkanının konutunda yeni savaş planlarını yapacak. Kapıdan kovulanın, bacadan girmesi denilen şey tam da bu olsa gerek.
Bahçeli TRÇ ittifakı çağrısı yaparken ve Erdoğan hiç bu konu hakkında konuşmazken, Türkiye’nin geleceğine NATO aracılığıyla konulan ipotek görmezden geliniyor ve sorgulanmıyor. Esas bu soruyu sormak gerekmektedir. Son yapılan NATO zirvesinde Trump tarafından NATO üyesi ülkelerin 2035 yılına kadar mali katkılarını Gayri Safi Milli Hasılaları’nın yüzde 2’sinden yüzde 5’ine çıkartmaları yönündeki dayatması kabul edildi. 2024 yılında Türkiye’nin NATO için ayırdığı “haraç” 26 milyar dolar civarında idi. Yüzde 5 ise 2024 GSMH’sine göre 65 milyar dolar yapıyor. 2035 yılında artık ne kadar olur onu da siz düşünün.
Önce sözler verildi, şimdi ise sözleri tutma zamanı geldi. Türkiye önümüzdeki on yıl boyunca emperyalizmin silah satışı için gözde ülkelerden bir tanesi olacaktır. Öyleyse, Türkiye’nin geleceğinin NATO ve emperyalizm tarafından nasıl ipotek altına alındığının örneğini bu şekilde açıklamak mümkündür. Bununla birlikte, emperyalizmin ve NATO’nun yeni savaş planları bağlamında Türkiye’nin alacağı rol bu açıdan önem taşımaktadır. Belki de T,R ve Ç harflerinin yanına İ harfinin eklenmemesinin bir nedeni de burada aranmalıdır.
Daha önce IMF’ye verilen sözler ile Türkiye’de sosyal devlet uygulamaları ve tarım çökertilmiş, piyasaya açılmış idi. Şimdi ise ülkemiz sanki NATO’ya bir kere daha girermişçesine ilişkilerini yeniliyor ve bunu utanmadan halkın parası ile yapıyorlar.
İslâmcıların ve faşistlerin Amerikancılık sergüzeşti devam ediyor. Ülkenin bağımsızlığı konusunu pazarlıkçı ve işbirlikçi ellerden alıp anti-emperyalist mücadeleyi yükseltmek ise Türkiye solunun önünde büyük bir mücadele başlığı olarak varlığını koruyor.