Arkeologlar Derneği Genel Başkanı Bülent Türkmen: Arkeolojinin talan çağı başladı
Antalya Müzesi’nin yıkım kararı alınmasına karşı yurttaşların tepkileri sürüyor. Günlerdir devam eden eylemlere destek vermek için alana gelen Arkeologlar Derneği Genel Başkanı Bülent Türkmen, Yurtsever Haber’e konuştu.
Türkmen, Şimdi dolayısıyla burayı koruması gerekenler bununla bu tahribata göz yuman hatta buna izin veren kurumlar bugün çıkıp orada Arkeoloji Türkiye’de ‘altın çağını’ yaşıyor demesi gülünç, komik bizim için. Biz dolayısıyla bu kadar tahribatın olduğu bir yerde şunu ifade ediyoruz diyoruz ki; Türkiye’de arkeolojinin altın çağı değil Türkiye’de bugün arkeolojinin talan çağını yaşıyoruz” dedi.
Yeni çıkan maden yasasıyla beraber kültürel varlıkların da tahribata uğrayacağını belirten Türkmen, Antalya Arkeoloji Müzesi’nin yıkım kararıyla ilgili de “Siz yukarıda tek başınıza karar veremezsiniz. Ne yapılacağına dair o kentte, o ülkede bütün insanların karar vereceği bir şeydir. O yüzden bir an önce bu yanlıştan dönün ve bu kentin hafızası olan bu kentin mirası olan müzemize dokunmayın!” ifadelerini kullandı.
Arkeologlar Derneği Genel Başkanı Bülent Türkmen’in yaptığı açıklama şu şekilde:
Bugün burada direnişte olan bütün sivil toplum örgütlerine tekrardan saygılarımı, sevgilerimi iletiyorum Arkeologlar Derneği adına. Çok kıymetli bir mücadele veriliyor burada, bugün elli bir tane sivil toplum örgütünün bir araya geldiği bir oluşuma dönüştü her geçen gün bu sayı artarak devam ediyor. Dolayısıyla demek ki burada doğru bir şey yapılıyor ve kentin hafızasına, kentin kimliğini, kentin kültürüne bu kentliler sayıp çıkıyor.
Şöyle bir özelliği var. Bu müze bir yarışma sonucu yapılıyor ve dolayısıyla bu müzenin yarışmada hangi projenin yapılacağına bir kurul karar veriyor. Şimdi bu müzenin ne olacağına dair de diyoruz ki bir kurul karar versin, kurul da burası. Burada sivil toplum örgütleri, sendikalar, dernekler bir kurul oluşturmuş Antalyalılardan tam da müzenin yapıldığı dönemdeki gibi bir nasıl bir kurul karar veriyorsa buranın ne yapılacağına nasıl sonuçlanacağına dair getirsinler burada buranın katılımcılarıyla birlikte konuşalım bir sonuca varalım. Çünkü bu müze bu kentindir, bu insanlığındır.
Dolayısıyla ilk başta buradaki kurumların sözü paydaşların sözü önemlidir. Çünkü birçok dernek bu alanla ilgili uzmanlığı olan dernekler böyle bir karşılaştırma yapma ihtiyacı duyuyorum tamda şeyin bu kadar sesin bu kadar yükseldiği bir itirazın bu kadar yükseldiği bir meseleye dair bunu duymamazlık insafsızlıktır.
Yani kentin kalbinde bir şey yapılıyor ve buna dair o kenttekiler, kentin sivil toplum örgütleri bir şey diyor bunu hiç yokmuş gibi davranmak kabul edilebilir bir şey değil.
Bugünkü ki afişlerde bir şeyi dikkatimi çekti Marcus Aurelius’un heykeli bir postere basmışlardı. Dün burada yaptığımız konuşmada, bugün için bir cümle kurmuştum. Bugün çünkü sarayda bir sempozyum var Uluslararası Arkeoloji Sempozyumu var ve aynı zamanda “Türkiye’de Arkeolojinin Altın Çağı” diye bir sergi var. O sergide gene bu bölgeden götürülen Burdur’dan götürülen, yurt dışına kaçırılan bir heykelin uzun süre sonra altmış beş yıl sonra geri getirilmesi ve bu o sergide sergilenmesi meselesi var.
Şimdi birinci mesele bu, bir heykelin nerede sergileneceği meselesi onun reklamını yapıyorlar bugün sarayda ama halktan uzak bir yerde sarayın içine sıkıştırılmış bir yerde bir reklam aracı olarak kullanmaya çalışıyorlar ve bunu da “Arkeolojinin Altın Çağı Türkiye’de” diye lanse ediyorlar. Şimdi sadece Antalya’yı düşünsek bile Antalya’da birçok alanda bu müzenin yıkılma kararı dahil olmak üzere bu alanda yapılmak istenen ne olduğunu bilmiyoruz.
Bir sürü spekülatif şey var, burayla birlikte birçok arkeolojik alan, Phaselis’e yeni yapılacak otoyollara, bu Kaş-Kalkan arasındaki otoyola Patara’daki yapılan sit derecelerinin düşürülmesine kadar bir sürü alanda sadece bu kent için söylüyorum tahribat var.
Türkiye’yi düşündüğümüzde ise bu ucu bucağı olmayan tahribatlar silsilesi var. İşte Kapadokya’da miras alanlarının içine yapılan asfalt yollardan, Latmos dağlarındaki taş ocaklarına kadar ülkenin bütün alanlarındaki kültürel mirasa yönelik çok büyük bir tahribat var ve bu tahribata izin verenler de buna göz yumanlar da aslında buraları koruması gereken kurumlar.
İşin problemli kısmı da burası. Şimdi dolayısıyla burayı koruması gerekenler bununla bu tahribata göz yuman hatta buna izin veren kurumlar bugün çıkıp orada Arkeoloji Türkiye’de ‘altın çağını’ yaşıyor demesi gülünç, komik bizim için. Biz dolayısıyla bu kadar tahribatın olduğu bir yerde şunu ifade ediyoruz diyoruz ki; Türkiye’de arkeolojinin altın çağı değil Türkiye’de bugün arkeolojinin talan çağını yaşıyoruz. Son çıkan maden yasası da doğanın, meraların, ormanların yanında kültürel mirasın da tahribatını içeren bir yasadır.
Dolayısıyla buradan bir kez daha sesleniyoruz. Bu kültürel miras insanlığın ortak mirasıdır. Siz yukarıda tek başınıza karar veremezsiniz. Ne yapılacağına dair o kentte, o ülkede bütün insanların karar vereceği bir şeydir. O yüzden bir an önce bu yanlıştan dönün ve bu kentin hafızası olan bu kentin mirası olan müzemize dokunmayın!
Belçika Başbakanı Bart De Wever, Lüksemburg Başbakanı Luc Frieden ve Malta Başbakanı Robert Abela ve…
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından 2021-2024 yılları arasında düzenlenen konserlere ilişkin soruşturma…
’Arabuluculuk kesinlikle aile hukukunda olamaz. Mal rejiminin tasfiyesinde de olmaz. Biz avukatlar olarak sulh görüşmesi…
İnsanlığın tarihsel gelişiminin kanıtı olan kültürel mirasa sahip çıkmak, kamuya ait alanların, binaların rant için…
Sömürüyü meşrulaştıran, kadınları ikincilleştiren, yurttaşlık yerine kulluğu vaaz eden, itaat ve biat kültürü ile inşa…
2025-2026 Eğitim-Öğretim yılı 1 Eylül’de resmî olarak başladı. Öğrenciler arasında eşitsizliklerin büyüdüğü, öğretmenlerin resen atamalarla…