Avukat Şükran Eroğlu; Boşanma davalarında arabuluculuk olmaz!
’Arabuluculuk kesinlikle aile hukukunda olamaz. Mal rejiminin tasfiyesinde de olmaz. Biz avukatlar olarak sulh görüşmesi yapıyoruz. Öte yandan hakimler iki tarafa da sulh olup olmayacaklarını soruyorlar. Bir de araya arabulucu sokup süreci daha da uzatmanın, kadınları daha da zor durumda bırakmanın, kadınları bir de yargı yoluyla bir kez daha mağdur etmenin hiçbir anlamı yok.’’

Adalet Bakanlığı’nın aile arabuluculuğunu durup durup dile getirmesi bizleri çok rahatsız ediyor. Çünkü biz çok uzun yıllardır aynı şeyi söylüyoruz. Burada özellikle boşanma davalarında asla arabuluculuk olmaz. Boşanma davalarının arka planına baktığınızda detayları incelediğinizde mutlaka bir şiddet olayı vardır. Bu ekonomik olabilir, psikolojik olabilir, cinsel ya da fiziki şiddet olabilir. Fiziki şiddeti kadınlar genellikle dile getirir ancak diğer şiddet türlerini dile getiremiyorlar. Çünkü bunun şiddet olduğunu düşünmüyorlar, şiddet olarak algılamıyorlar. Dolayısıyla bu şiddet biçimleri boşanmalarda var olduğu sürece siz orada arabuluculuğu getiremezsiniz.
Bu kadar çok cinayetin işlendiği bir ülkede kadını da arabulucuyu da koruyamazsınız
Ayrıca bu kadar çok kadın cinayetinin olduğu, kadınların şiddete uğradığı bir ülkede siz ne arabulucuyu ne de kadını koruyabilirsiniz. Biliyorsunuz ki defalarca avukatları ve müvekkillerini vurdular, hatta geçmiş dönemde Bursa’da duruşma salonunda karşı tarafı öldürdü sanık. Dolayısıyla bu kadar çok cinayetin ve saldırının olduğu bir ülkede siz nasıl koruyacaksınız kadını ve arabulucuyu. Bir de ‘bunları biz mal rejimlerinde ve şiddetin olmadığı boşanmalarda yapacağız’ diyorlar. Şiddetin olmadığı bir boşanma yok.
Arabuluculuk mal rejiminin tasfiyesinde de kadınların mağdur edilmesine neden olur
Mal rejimine gelince zaten erkeklerin büyük kısmı ben beş kuruş para vermem diyerek başlıyorlar. Siz bu anlayıştaki erkeklere nasıl karşı tarafa mal vermeyi, maldan vermeyi kabul ettireceksiniz? Dolayısıyla illa arabuluculara alan açacağız, onlara para kazandıracağız diye bu alana el atmasınlar. İlk başta iş davalarıyla başladılar. İşçilerin ne kadar mağdur olduğunu gördük. Burada da kadınlar feci şekilde mağdur edilirler ve hayati tehlikelerle karşı karşıya kalırlar. Onun içinde bunu artık dillendirmenin anlamı yok.
Arabuluculuk kesinlikle aile hukukunda olamaz. Mal rejiminin tasfiyesinde de olmaz, erkekler para vermek istemiyorlar. Biz zaten avukatlar olarak sulh görüşmesi yapıyoruz. Sulhe davet ediyoruz tarafları. Öte yandan hakimler iki tarafa da sulh olup olmayacaklarını soruyorlar. Bir de araya arabulucu sokup süreci daha da uzatmanın, kadınları daha da zor durumda bırakmanın, kadınları bir de yargı yoluyla bir kez daha mağdur etmenin hiçbir anlamı yok.
Diyanet miras hutbesiyle suç işlemiştir!
Diyanetin miras hutbesine gelince. Zaten Türkiye’de kadınlara miras vermemek için bir çaba var. Bakın miras davalarında, erkekler, anne babaları hayattayken götürüp malları üzerine yaptırmışlardır. Bunları had safhada yaşıyoruz. Bir de şimdi diyanetin miras konusunda böyle bir fetva vermesi kadar yanlış bir şey olamaz. Diyanet cumhuriyet ile birlikte kanunla kurulmuş bir kurumdur. Ve kanunlara ve anayasaya uymak zorundadır. Bir Diyanet İşleri Başkanı anayasaya aykırı söylemlerde bulunamaz. Anayasa eşitlikten söz eder. 10. Madde ne der, herkes dil, din, ırk, siyasi ve felsefi düşünce, mezhep ayrımı olmaksızın kanunlar önünde eşittir ve devlet bu eşitliği sağlamakla yükümlüdür der. Dolayısıyla siz burada tamamen eşitsizlik yaratan bir söylemde bulunamazsınız, bu aslında suçtur. Bu nedenle benimde içinde yer aldığım Laiklik Meclisi Diyanet İşleri Başkanı hakkında suç duyurusunda bulundu ve herkesi suç duyurusunda bulunmaya davet ettik. Özellikle Diyanet İşleri Başkanı’nın, Diyanet’in Cumhuriyet ile kurulan bir kurum olduğunu unutmaması gerekir ve mutlaka yasalar ve anayasa çerçevesinde söylemlerde bulunması gerekir. Artık dini olan söylemleri insanların kendi vicdanlarına bırakıp, dini olması gerektiği gibi aktarması gerekir. Kendi kafalarına göre kendi yorumladıkları biçimde değil.
Eşitsizliği değil eşitliği vaaz edin
Artık kadınlar üzerinden, kadınların kıyafetleri kadınların yaşamları üzerinden söylemlere son versinler. Eşitsizlik için değil eşitlik için mücadele etsinler. Diyanet İşleri Başkanı’na düşen budur. Cuma fetvalarında, mirasta kadınlar erkeklerden daha az pay alsın diye değil, ‘kadın erkek eşittir, Medeni Kanun bu eşitliği sağlamıştır, biz de Medeni Kanuna uyalım’ diye fetva versin. Herhangi bir miras söz konusu olduğunda kadınlarında eşit hakkı olduğunu unutmamamız gerektiğini hatırlatsın, ona düşen vazife budur.