Ali Ateş
Gerekçe olarak kendilerine yönelik yargı eliyle yürütülen siyasi operasyonları gösteren CHP, Meclis’in yeni yasama yılı açılışına katılmayarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı protesto etti. Geçmişte cumhurbaşkanını ayakta karşılamamak ya da konuşmasını alkışlamamak şeklinde verilebilen tepki, CHP tarafından bu sefer Meclis sıraları boş bırakılarak gösterildi. Meclis’te temsil edilen muhalif partilerden sadece sosyalist TİP ve EMEP benzer bir politik tutum benimsedi. İttifak yaptıkları DEM Parti dahil Meclis’te temsil edilen diğer bütün partiler ise Meclis açılışında yerlerini alarak Erdoğan’ı ayakta alkışladılar.
Özellikle Meclis’in yasama yılı açılış töreninde gösterilen bu tepki, siyasi sürece etkisi sınırlı kalmakla beraber düzen siyasetinin sınırlarını zorlaması nedeniyle önemsiz görülemez. Çünkü başkanlık rejimiyle birlikte “istibdat rejiminin demokrasi süsü” işlevi yüklenen Meclis’in yeni yasama yılı açılış toplantısının “boykot edilmesi”, başkanlık rejiminin meşruiyetini tartıştırmaya açması bakımından önemli bir olgudur.
Bu hamleye karşılık, sanki Erdoğan da başka bir hamle yapmış, Meclis’in açılışında yaptığı konuşma sonrası ana muhalefet dışında diğer bütün partilerle yan yana gelerek “geniş aile” fotoğrafı çektirmiş; meşruiyeti bu fotoğraf üzerinden edinmeye-göstermeye çalışmıştır.
AKP-MHP’nin “Çözüm masası”na oturan DEM Parti’nin böylesi bir fotoğrafta bütün yöneticileriyle olduğu halde poz vermesi, siyasetin nelere kadir olduğunu bir kez daha gösteriyor. Bununla birlikte Cumhur İttifakı’nın bileşenleri dışında AKP’den kopan Davutoğlu ve Babacan’ın hemen Erdoğan’ın yanına ilişmeleri ise hem mizahi hem de ironik bir durum oluşturuyor. Erdoğan, bütün muhalefetten meşruiyet ararken, “AKP’nin kustukları” da meşruiyetlerini bizzat Erdoğan’dan almaya çalışıyor gibi.
CHP’yi çıkardığınız zaman 6’lı masanın hemen hemen bütün bileşenleri Erdoğan’ın koltuğunun etrafına dizilerek yeni dönemin işaretini veriyor. Aslında Dem Parti’yi de 6’lı masanın “gayr-i resmi bileşeni” sayarsak, CHP dışındaki Millet İttifakı’nın bütün bileşenlerinin Cumhur İttifakı’nın bileşenleri ile yan yana gelmesi, Meclis’te kurulan “çözüm masasının” uzantısı sayılabilir. Buradaki çelişki, “niye Erdoğan ile fotoğraf çektirdiniz” değil, AKP-MHP’nin kurduğu “çözüm masasına” oturup ama Meclis’te Erdoğan’ın yanına “dizilen koltuklara” oturmamak oluyor.
Ancak; CHP’ye karşı yargı eliyle yürütülen siyasi operasyonlar düşünüldüğünde CHP’nin verdiği tepki, kendileri açısından bir iç tutarlılığa sahip. Ancak ülkenin geldiği aşama düşünüldüğünde sadece Meclis’in açılışında değil AKP-MHP iktidarının faşizan uygulamalarına verilecek en doğru tepki, sine-i millet siyasetinden geçmektedir. Sembolik ve göstermelik protestolarla AKP-MHP gerici-faşist blokuna karşı tutum alarak mücadele edildiğini varsaymak, sembolik ve göstermelik mücadeleden öteye geçmiyor. Çünkü eski AKP milletvekilini bile yaptığı eleştiri nedeniyle gözaltına alan bir rejime karşı verilecek mücadele göstermelik protestolarla olmuyor. İşin bir boyutu bu.
Öte yandan, üzerinde asıl durulması gereken nokta ise Kılıçdaroğlu’nun başlattığı sonrasında Özel ile birlikte devam eden siyaset tarzı ya da stratejisi konusu. Daha doğrusu bu siyasetin iflası da denebilir. Kılıçdaroğlu’nun helalleşmesiyle başlayan sonra Özel’in normalleşmesi ile devam eden siyaset stratejisi, son seçimlerde 6’lı masa olarak kodlanan ve “Millet İttifakı” adıyla kurulan ittifak ile somutlanmıştı. Bu ittifak sayesinde Meclis’e giren partilerin Erdoğan’ın yanı başına dizilmesi, CHP’nin “sağa karşı sağ cephe” siyasetinin çöküşünün de resmi olarak kayıtlara geçmiştir. CHP’li seçmenin oylarıyla Meclis’e giren partilerin, soluğu Erdoğan’ın yanı başında alması, CHP’nin politik körlüğünün tezahürü olarak bir kez daha karşımıza çıkmıştır. AKP gericiliğine ve istibdat rejimine karşı sandıkta oylarını “AKP gitsin diye” CHP’ye verenlerin, kime ve neye kızacakları iyi bir tartışma konusu. Millet İttifakı’nın bileşeni olarak Meclis’e girenlere tepki duyulması kadar CHP’nin “sağa karşı sağ” siyasetine de eleştiri oklarının yönlendirilmesi bu açıdan gerekmez mi?
İşin bir başka boyutu ise CHP’nin “Kent Uzlaşısı” adıyla Dem Parti ile kurduğu ittifak. Kürt siyaseti sadece CHP’nin değil, Türkiye sosyalist hareketinin de yıllardır stratejik ittifak unsuru olarak görüldü. Ancak bugün Kürt siyasetinin AKP-MHP ile stratejik bir yönelime girmesi, üzerinde düşünülmesi gereken en temel olguların başında geliyor. İflas eden sadece CHP’nin 6’lı masa siyaseti değil, aynı zamanda Kürt siyasetiyle kurulan ittifak da oluyor.
Tablo net: Meclis’te çekilen fotoğraf, “sağa karşı sağ” cephe siyasetinin başarısızlığı anlamına geliyor. Şimdi üzerinde düşünülmesi gereken soru şu: Bu durum CHP yönetiminin basiretsizliği mi yoksa CHP’nin misyonu, rolü ve sınırları ile doğrudan ilgili mi?
Bu haber en son değiştirildi 8 Ekim 2025 12:36 12:36
AKP’nin “sivil anayasa” hazırlığı kulisleri hareketlendirdi. Nefes Gazetesi yazarı Nuray Babacan, Saray’da aylardır süren toplantılarda…
Erdoğan’ın TBMM’de çoğu eski 6’lı masa ve DEM’li siyasetçilerle verdiği fotoğraf, yeni rejimin dolaylı dolaysız…
Bir yandan komisyon çalışmalarına katılarak "çözüm" sürecine destek vermekle, diğer yandan "yeni anayasaya hayır demek"…
TBMM açılışı vesilesiyle Tayyip Erdoğan’ın Meclis’te konuşması ve sonrasındaki resepsiyonda ortaya çıkan görüntüler tartışılıyor. Özellikle…
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM'de yaptığı grup toplantısında AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep…
Hamas, Gazze'de ateşkes ve esir takası anlaşması sürecine ilişkin olumlu gelişmeler yaşandığını bildirdi. Hamas heyetinin…