Behiç Oktay
Çin-Afrika ilişkileri, son yıllarda uluslararası siyasetin ilgi çekici alanlarından birisi haline gelmeye başladı. 19. yüzyılın sonlarında tam anlamıyla Avrupalı ülkeler tarafından bölüşülüp sömürülen Afrika’nın 20. yüzyılın ortalarından itibaren bu duruma güçlü bir anti-emperyalist direnç göstermesi Afrika’da belirli siyasi hareketlerin oturmasına yaramış olsa da, kıtanın geneline bakıldığında Afrika’nın siyasi ve iktisadi bakımdan hala önemli sorunlarının bulunduğu söylenebilir.
Avrupalı ülkelerin ve ABD’nin vahşice sömürdüğü, katliamlar gerçekleştirdiği, halkı açlığa, susuzluğa, hastalıklara mahkum ettiği bu düzlemde, son yıllarda Afrika ile güçlü siyasi ve iktisadi ilişkiler geliştiren Çin ile Batılı ülkelerin Afrika ile olan ilişkileri arasında çeşitli kıyaslamalar yapmak ihtiyacı hissediliyor.
Çin’in, 19. ve 20. yüzyıldaki Batılı emperyalist ülkeler ile benzer bir iktisadi güce sahip olması, yani bir diğer değişle Çin’in bir “süper güç” olarak görülmesi, Afrika ile arasındaki ilişkilerini iki denk taraf ilişkisi olmaktan çıkartıyor. Bu durum da “Avrupa da güçlü, Çin de güçlü. Bu yüzden her iki büyük gücün de kendileri ile denk bir güç olmayan Afrika ülkeleri ile kurduğu ilişki benzerlikler taşımak zorunda” şeklinde bir mantığın işlemesine neden oluyor.
Bununla beraber Çin, kendisini Afrika ülkeleri ile denk bir düzeyde gördüğüne dair alçak gönüllü bir söylem içinde olsa da bazı noktalarda objektif olarak gerçek olmayan bu durumun pek de doğru olmadığını anlayabiliriz.
ÇİN’İN AFRİKA’DAKİ MEVCUT PROJELERİ
Çin’in artık hemen herkesçe bilinen Kuşak ve Yol Projesi kapsamında Afrika’da da önemli altyapı projeleri bulunuyor. Bunlardan en önemlileri Etiyopya’yı denize bağlayan Addis Ababa – Cibuti Demiryolu, Kenya’nın en büyük limanını başkente bağlayan Mombasa – Nairobi Demiryolu, Nairobi’den Uganda’ya uzanacak olan Doğu Afrika Demiryolu Projesi, Zambia – Tanzanya Karayolu, 5G sistemini de içeren Afrika Dijital İpek Yolu Projeleri gibi pek çok proje, Çin desteği ile Afrika’da devam eden projelerden bazılarıdır.
Çin’in doğrudan yürüttüğü bu projelerin yanında Çin desteği ile Afrika ülkeleri tarafından yapılan önemli projeler de bulunuyor. Etiyopya’da Hawassa Endüstri Parkı, Gana’da Her İlçeye Bir Fabrika Programı, Nijerya’da Tarım Modernizasyonu Projesi, Ruanda’da Kigali İnovasyon Şehri Projesi, Senegal’de Diamniadio Akıllı Şehir Projesi gibi projeler, Çin desteği ile sürdürülüyor.
Çin’in Afrika’ya verdiği destek, Dünya’nın geri kalanındaki politikası ile benzer şekilde işliyor: ülkeye finansman sağlamak için siyasi şartlar sunmamak. Bu durum da Çin’in Afrika ülkeleri ile ilişkisinde Avrupa ve ABD’den farklı bir yere yerleştiriyor.
BİR FORUMUN DİKKAT ÇEKEN NOKTALARI
2000 yılında kurulan ve 3 yılda 1 toplanarak 3 yıllık yol haritası ve plan hazırlanan Çin-Afrika İşbiliği forumu, 2024’ün Eylül ayında, 53 Afrika ülkesinin katılımıyla “Ortak Modernleşmeyi Teşvik Etme ve Yüksek Seviye Çin-Afrika Kader Ortaklığı İnşası” temalı zirve için Pekin’deydi. Bu forumda Çin-Afrika İşbirliği Forumu Pekin Eylem Planı (2025-2027) başlıklı bir plan kabul edildi. Bu plandan dikkat çekici bazı maddeler şu şekilde:
Planın çok sayıda maddesinden yukardaki kısa ve dikkat çekici maddeleri yorumlamak gerekirse, Çin ile Afrika arasında iktisadi ilişkilerin yanı sıra siyasi ilişkilerin de gelişkin bir noktaya ulaştığını söyleyebiliriz. Çin ve Afrika ülkeleri Küresel Güney olarak adlandırılan ve Avrupa, ABD, Kanada, Japonya, Avustralya gibi ülke ve bölgeler dışında Dünyanın çok büyük bir bölümünü kapsayan bölgenin çıkarlarını birlikte koruma ve blok içinde idelolojik çatışmaların önüne geçilmesi, Çin’in hiçbir koşulda Afrika ülkelerinin iç işlerine karışmaması, Afrika ülkelerinin ÇKP’ye duyduğu güven, BM’de ortak hareket etme ve Afrika’nın bir emperyalist rekabet alanı olmaktan çıkarılması hedefleri, siyasi çıkarım ve hedeflerdir. Bu hedefler Çin’in geçmiş yıllarca ağırlıklı olarak iktisadi olarak ilerleyen Afrika ile ilişkilerinde artık yavaş yavaş siyasetin de belirleyici bir noktaya gelmeye başladığını görebiliyoruz.
AFRİKANIN GELECEĞİ
Son yıllarda giderek artan biçimde Afrika dünyanın ve dolayısıyla Türkiye’nin de gündemine girmeye başladı. Afrika’nın on yıllardır süre gelen sömürge geçmişinin izlerini hala taşıyor olması ve ne yazık ki doğal kaynaklar ve kültürel açıdan bu kadar zengin bir kıtanın sömürgeci ve emperyalist politikalar sonucu iç savaştan iç savaşa, katliamdan katliama sürüklendiği, bu arada halkın en temel ihtiyaçlarını para karşılığı dahi karşılayamadığı, pek çok insanın gözünde yoksulluğun, hastalıkların, çocuk ölümlerinin kol gezdiği bir kıta olarak canlanıyor.
Ancak son yıllarda dikkat çeken bir başka nokta, Çin’in Afrika politikasının uzun yıllardır süregelen bu politikadan birtakım farklılıklar taşımasıdır. Çin ile Afrika arasındaki ilişkiler ile ilgili görülebilecek hemen her yazıda göze çarpan Çin’in Afrika’nın içişlerine karışmadığına dair yorumlar, önemli bir haklılık payı barındırıyor. Bu aslında Çin’in Afrika özelinde değil, dünyanın hemen her yerinde uyguladığı bir dış politika. Tabii ülkelerin iç işlerine karışmama bir yanıyla emperyalizmin siyasi ve iktisadi dayatmaları düşünüldüğünde olumlu bir politika olduğuna şüphe yoktur. Ama işin içinde komünist bir parti tarafından 70 yılı aşkın süredir yönetilen bir ülkenin, dış politikada başka ülkelerdeki işçiler, emekçiler ve yoksullar ile ilgili de herhangi bir müdahalede bulunmuyor olmasının, pek de olumlu bir dış politika örneği olmadığını söylemek gerekir. Şayet Marksizm-Leninizminin en temel ilkelerinden biri olan proletarya enternasyonalizmi, ÇKP yönetimi tarafından hiçe sayılmakta, Çin’in yaptığı yatırımlar ile iktisadi gelişme gösterme olanağı yakalayan ülkelerin işçi sınıfının da yaşam koşullarının iyileşeceğine dair öne sürülen liberal tezler ile aynı noktaya düşmektedir.
Ancak şu bir gerçek ki Dünya İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş sonrası oluşan düzlemden farklı bir düzleme doğru ilerlediği artık net bir biçimde görülüyor. Bu döneme ait BM, NATO, AB gibi kurumların kurucuları tarafından tartışılır hale gelmesi dahi, bir sürecin içinde olduğumuzu gösteriyor. İşte bu süreç içinde Afrika’nın öneminin daha da artacağı aşikardır. Bu durumu en iyi değerlendiren ülkelerin başında gelen Çin de yeni dünyanın önemli bir aktörü olarak adımlarını atmaktadır.
Bu haber en son değiştirildi 20 Nisan 2025 02:42 02:42
Türkiye'de devrim ve sosyalizm mücadelesinin devrimci önderlerinden Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın 6…
Şişlide sokak ortasında öldürülen Bahar Aksu cinayetine karşı kadınlar eylem yaptı. Bahar Aksu'nun öldürüldüğü yerde…
Türk Kızılay Genel Kurulu'nda konuşan Erdoğan, "Kentsel dönüşüm konusunda kapsamlı bir çalışma içindeyiz, kimsenin kaprisiyle…
ABD Başkanı Trump, yabancı yapımı filmlere %100 gümrük vergisi getirilmesi talimatını verdi. Karar, Hollywood’u canlandırma…
Özgür Özel'e AKM'de Sırrı Süreyya Önder için düzenlenen cenaze töreninde saldıran Selçuk Tengioğlu'nun yeni görüntüleri…
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, CHP'li belediye başkanlarıyla görüştü. Kurum, 3 belediye…