Depremde bin gün sonra "kovuşturmaya yer yok" kararı

İskenderun’da 6 Şubat depremlerinde yıkılan ve 16 kişinin yaşamını yitirdiği Büyük Çarşı İş Hanı’yla ilgili soruşturmada savcılık, binanın müteahhidinin 1986’da öldüğü gerekçesiyle “kovuşturmaya yer yok” kararı verdi. Yakınlarını kaybeden aileler, sorumluların yalnızca ölmüş bir kişiye indirgenmesine tepki göstererek tüm kamu görevlilerinin soruşturulmasını talep ediyor.

Depremde bin gün sonra

İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığı, 6 Şubat depremlerinde yıkılan ve öğrenci yurdunun da bulunduğu Büyük Çarşı İş Hanı’yla ilgili soruşturmada, binanın müteahhidinin hayatını kaybettiği gerekçesiyle, depremin üzerinden 1000 gün geçtikten sonra “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verdi.

Yurtta 19 yaşındaki oğlunu kaybeden anne yaptığı itirazda, dosyanın yalnızca yıllar önce vefat etmiş bir kişiye yüklenerek kapatılmasının cezasızlık yaratacağını belirterek, kamu görevlileri de dahil tüm sorumluların tespit edilip soruşturulmasını istedi.

Hatay’ın İskenderun ilçesi Kurtuluş Mahallesi’nde, 6 Şubat depremlerinde, içinde Özel İskenderun Yüksek Öğrenim Erkek Öğrenci Yurdu’nu da barındıran Büyük Çarşı İş Hanı’nın yıkılması sonucu, üniversite öğrencilerinin de arasında bulunduğu 16 kişi yaşamını yitirdi.

Konya Teknik Üniversitesi akademisyenlerince hazırlanan bilirkişi raporunda, “binada kullanılan betonun dayanımının yetersiz olduğu, agregada kırmataş kullanılmadığı ve yapının alüvyon zemin üzerine inşa edilmesinin temel sorunlar arasında yer aldığı” belirtildi. Raporda ayrıca zemin kattaki (asma kat) kısa kolonların yatay yük dağılımını düzensizleştirdiği, zemin kat rijitliğinin üst katlara göre düşük olduğu ifade edildi.

Zemin etüdü ile mimari, statik, elektrik ve sıhhi tesisat projeleri bulunmayan yapının ruhsat ve iskan süreçlerinde, proje müellifleri, fenni mesuller ve ilgili belediye tarafından yapılan kontrollerin düzensiz ve yetersiz olduğu değerlendirildi.

Binanın yapım ve iş bitimi aşamalarında ise 1975 Afet Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik hükümlerine uyulmadığı kaydedilen raporda, müteahhit Nafiz Soyer’in asli kusurlu olduğu, “fenni mesul ile statik proje sorumlusu ve Belediye Yapı Kontrol birimindeki kişilerin ise ilgili proje ve belgeler dosyada bulunmadığı için tespit edilemediği” belirtildi.

DEPREMDEN 1000 GÜN SONRA “KOVUŞTURMAYA YER YOK” KARARI

Edinilen bilgiye göre, İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma, depremin üzerinden 1000 gün geçtikten sonra “kovuşturmaya yer olmadığı” kararıyla sonuçlandırıldı.

Başsavcılık, yapı müteahhidi Recep Nafiz Soyer’in 1986’da hayatını kaybettiğinin tespit edilmesi nedeniyle, hakkında kamu davası açılamayacağı gerekçesiyle bu kararı aldı.

Özel İskenderun Yüksek Öğrenim Erkek Öğrenci Yurdu’nda 19 yaşındaki oğlunu kaybeden Arzu Yaşar, avukatı İsmail Cihan Tuğcu aracılığıyla İskenderun Sulh Ceza Hakimliği’ne başvurarak, verilen “kovuşturmaya yer olmadığı” kararına itiraz etti.

İtiraz dilekçesinde, yapının fenni mesul ve teknik uygulama sorumlusunun, statik ve mimari proje müelliflerinin, 30 Mart 1976 tarihli yapı ruhsatı ile 1983–1991 yılları arasında düzenlenen yapı kullanma izin belgeleri süreçlerinde görev alan İskenderun Belediyesi Yapı Kontrol Birimi çalışanları ile diğer ilgili kamu görevlilerinin tespit edilerek, soruşturmanın bu kişiler yönünden sürdürülmesi talep edildi.

Dilekçede, soruşturmanın eksik yürütüldüğü, sorumluluk zincirinin diğer halkalarının göz ardı edildiği; belediye görevlilerinin denetim ve ruhsatlandırma yükümlülüğünü ihlal ettiği; fenni mesul ile proje müelliflerinin sorumluluğunun araştırılmadığı ve Anayasa Mahkemesi kararları uyarınca yaşam hakkı ile etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiği savunuldu.

“‘MÜTEAHHİT ÖLMÜŞ’ GEREKÇESİYLE TÜM DOSYANIN KAPATILMASI EKSİKLİKTİR”

Dilekçede, şu ifadelere yer verildi:

“Şüpheli müteahhidin ölmüş olması, diğer sorumlular yönünden soruşturmanın genişletilmesini engellemeyecektir. Şöyle ki, savcılık makamı, dosyada asli kusurlu bulunan yapı müteahhidi Nafiz Soyer’in 1986 yılında öldüğünü tespit etmiş ve yalnızca bu nedenle soruşturmayı kapatmıştır. Oysa ki dosyada bulunan Konya Teknik Üniversitesi 18 Temmuz 2025 tarihli bilirkişi raporu, binanın yıkılmasına ilişkin çok sayıda ağır yapım kusuru ve denetim eksikliği ortaya koymuştur. Bilirkişi heyeti, fenni mesulün, statik proje sorumlusunun, belediye denetim birimlerinin, yapı kontrol görevlilerinin, projeleri onaylayan/tescil eden kamu görevlilerinin, inşai süreci izlemekle yükümlü diğer teknik personelin dosyadaki evrak eksikliği nedeniyle belirlenemediğini, ancak bu kişilerin sorumlu olabileceğini açıkça belirtmiştir. Bu durumda, savcılığın yalnızca ‘müteahhit ölmüş’ gerekçesiyle tüm dosyayı kapatması eksik soruşturma niteliğindedir.

Mevcut soruşturmada, 16 insanın ölümüne neden olan bir facianın sorumluluğu, sadece yıllar önce vefat etmiş bir kişiye yüklenerek dosyanın kapatılması, tam da Anayasa Mahkemesi’nin işaret ettiği ‘cezasızlık’ sonucunu doğurmaktadır. Kamu görevlilerinin ve diğer teknik sorumluların açık ihmallerinin soruşturulmaması, yaşam hakkının usul boyutunun ağır bir ihlalidir. Etkili bir soruşturma, olayın tüm yönleriyle aydınlatılmasını ve sorumluluk zincirindeki her bir halkanın tespit edilerek yargı önüne çıkarılmasını gerektirir. Verilen KYOK kararı bu ilkeye temelden aykırıdır.”