Depremzede öğrencilerin yurda giriş kartlarını bloke ettiler

Ege Üniversitesi Öğrenci Köyü’nde kalan depremzede öğrencilerin giriş kartları, herhangi bir resmi bildirim yapılmadan bloke edilerek yurttan atılmayla karşı karşıya bırakıldı. Depremzede öğrenciler, yurt işletmesinin ekim ayında Ege Üniversitesi Sağlık, Kültür ve Spor Dairesi Başkanlığı’ndan (SKS) alınarak özel bir şirkete devredildiğini; ancak bu süreçte hiçbir bilgilendirme yapılmadığını ifade etti. Öğrenciler, geriye dönük kira talep edilmesi... View Article

Depremzede öğrencilerin yurda giriş kartlarını bloke ettiler

Ege Üniversitesi Öğrenci Köyü’nde kalan depremzede öğrencilerin giriş kartları, herhangi bir resmi bildirim yapılmadan bloke edilerek yurttan atılmayla karşı karşıya bırakıldı.

Depremzede öğrenciler, yurt işletmesinin ekim ayında Ege Üniversitesi Sağlık, Kültür ve Spor Dairesi Başkanlığı’ndan (SKS) alınarak özel bir şirkete devredildiğini; ancak bu süreçte hiçbir bilgilendirme yapılmadığını ifade etti.

Öğrenciler, geriye dönük kira talep edilmesi ve giriş kartlarının vize haftasında bloke edilmesi nedeniyle yurttan atılma tehlikesiyle karşı karşıya olduklarını belirtti.

Kartı kapatılan bir öğrenci, 25 Kasım’da ders çıkışında durumu öğrendiğini belirterek şunları anlattı:

“25 Kasım 2025’te dersten çıktığım sırada kartımın iptal edildiğini, giriş çıkışlarımın kartımla sağlanamayacağını öğrendim. Müdüriyete gittiğimde de kasım ve aralık ayı ödemelerimin -toplam 19 bin- yapılmadığı için kartımın iptal edildiğini ve ödeme yapmadığım sürece açılmayacağını öğrendim. Ben de bana hiçbir şekilde sözlü ve yazılı tebligat gelmediği için ödemek zorunda olmadığımı, odamdan çıkarılamayacağımı söyledim. Bana ‘Arama yaptık, kapılarınıza not yapıştırdık, hiçbiri sana ulaşmadı mı’ söylemleriyle karşılaştım.

“KARTIM BİR ANDA BLOKE OLDU”

Hiçbir şekilde bana bilgilendirme yapılmadan kartım bir anda bloke oldu. Giriş çıkışlarımı çok gizli saklı bir şekildeymiş gibi, böyle yapmam gerekiyormuş gibi araç giriş çıkışlarından yapıyorum. Kartımı kullanamıyorum. Daha sonrasında ‘Eğer bilgilendirme yapılmadıysa sen niye gelip bize sormadın? O kadar etrafta duyumlar dolaşıyordu. Arkadaşlarınız röportaj yaptı, bunların hiçbirini duymamış olamazsınız.” gibi söylemlerle karşılaştım. Hayır, duyduğumu söyledim. Zaten bir buçuk yıldır etrafta köyümüzün özelleştirileceğine dair duyumlar dolaşıyordu. Bu sene ekim ayında gerçekleşti. Onlara bunun da bize resmi bir şekilde bildirilmediğini ve bizim IBAN bilgilerindeki Egeliyiz şirketinin isminin görünürlüğüyle anlamak durumunda olduğumuzu söyledim. Bu şekilde bir süreç yürütülemeyeceğini, bunun yasal olmadığını söyledim.

“ODAYI BOŞALTMAMIZI İSTEYECEKLERİNİ SÖYLEDİLER”

Benim vize haftamda almaya çalıştıkları paranın peşinde koşmayacağımı söyledim. Böyle bir şey varsa bana bildirmek durumunda olduklarını söyledim. ‘Bu konuda müşteri değil öğrenciyiz’ dedim burada. Ve onların verdikleri cevap ‘Hayır, köy özelleştiğine göre artık müşterisiniz, öğrenci değilsinizol’ du bize karşı. Zaten deprem üzerinden 2 buçuk yıl geçti denilerek şu an 19 bin, kasım artı aralık ayı ve aralık 20’sine kadar kadar ödememiz gereken artı 9 buçuk binini, toplam 28 buçuk binini ödememiz normalleştirmeye çalışılıyor.

Bunun hiçbir şekilde doğru olmadığını, kardeşimin okumakta olduğunu, deprem bölgelerinin şu an toparlanmakta olduğunu, hâlâ işlerin orada düzelmediğini anlatmaya çalıştığımızda onların hukuki bir süreci var denildi. Zaten eğer hukuk davasında haklı çıkarsak paralarımızın geri ödeneceğini ama o sürece kadar parayı ödememiz gerektiğini, yoksa beş gün içerisinde odayı boşaltmamızı isteyeceklerini söylediler. Ama bu da bana söylenen bir şeydi. Gerçekten arkadaşlarımıza toplu veya tek gitmelerine bağlı olarak söyledikleri şeyler de çok değişiyor. Yani tamamen bizim köyümüzü dönem ortası, vize haftamızda satan; öğrencileriyle asla ilgilenmeyip paramızla ilgilenen rektörlükte ve şu an Egeliyiz şirketi de bizimle bir uzlaşmaya varıp eğitimimizin zorlanmadan edilmesine yanaşmıyorlar. Bunu en kötü yoldan halletmeye çalışıyorlar. Başka bir alternatifimizin olmadığını bilmeleri de sanırım onların ellerini güçlendiriyor.

“HİÇBİRİNDEN BÖYLE BİR DÖNÜT ALAMADIK”

SKS’ye, Rektörlüğe, ilgili şirkete bir dilekçe gönderdik. Parayı ödememe gibi bir talebimizin olmadığını; sadece bunun daha iyi yöntemlerle alınabileceğini, en azından sömestre kadar uzatılması gerektiğini talep ettik. Normalde 15 gün içerisinde olumlu veya olumsuz bir dönüş yapmaları gerekiyordu. Hiçbirinden böyle bir dönüş alamadık. Bu yüzden tamamen şu an elimiz kolumuz bağlı bir şekilde bekliyoruz.

Bazı arkadaşlarımıza ‘İki gün içerisinde ödemeyi yapmazsanız odanızı boşaltın’ gibi söylediler. İki gün sonra bir anda yurttan da atılabiliriz ve bu konuda ne yapacağımızı hâlâ bilmiyoruz. Ben depremde etkilenen, 11 ilden birinden geliyorum; Hatay’dan geliyorum. Deprem en çok yıkım alan yerlerden biriydi. Direkt ailemden bir kaybım olmadı. Fakat yaşadığım yer büyük bir yıkımla karşı karşıya kaldı. Ve şu an iş bulmak, bulunan işte yeterli miktarda para kazanmak imkânsız. Babamın kiracı olarak yürüttüğü, başında olduğu iş yeri yıkıldı ve kiracı olduğu için hiçbir tazminat alamadı bu konuda. Şu an girdiği işte yeterli miktarda para alamıyor. Bu yüzden bizden istedikleri miktar tamamen bizim için ödemesi imkânsız bir hale geliyor.

“2 BUÇUK SENE ÖNCESİYLE SINIRLI KALMADI”

Hiçbir yardım eli uzatmıyorlar bize karşı. Yalnız bırakılmamız sadece 2 buçuk sene öncesiyle sınırlı kalmadı. Şu anda da aynı tavırlarla karşı karşıyayız. Şu an atılma tehlikesiyle karşı karşıyayız. Bu konuda hukuki süreç ilerlese de arkamızda olan bazı avukatlar olsa da biz atılmama garantisinin altında değiliz. Çünkü böyle bir ülkede yaşıyoruz; çok da hak ve hukukun lafı edilemiyor ülkede. Birçok hak ihlaliyle karşı karşıya kalıyoruz birçok konuda. Köyün kapısının önüne koyulsak da bu konuda yapabileceğimiz bir yerde bir şey olmuyor ve yine yalnız başımıza kalıyoruz. Alternatifi olmayan birçok insan var. Gidebilecek başka bir yeri olmayan ama ödeyecek parası da olmayan birçok insan var. Bu konuda bir anda dönem ortası, yüklü miktarda parayı istemek bu yüzden inanılmaz yanlış bir karar oluyor. Bizim de karşısında yapabileceğimiz pek de bir şey olmuyor.”

Üç yıldır Öğrenci Köyü’nde kalan başka bir öğrenci ise, depremzede olduğu için istenen ödemeyi yapamadığını ve buna rağmen kartının kapatıldığını söyledi:

“Dün arkadaşlarımızın kartları teker teker kapanmaya başladı. Dün benimki kapanmamıştı. Bugün sabah derse gitmek için turnikelere geldiğimde öğrendim kartımın kapandığı. 21 Ekim’de özelleşmiş yurdumuz. Beni ilk 30 Ekim’de aramışlardı. 7 Kasım’a kadar 9 bin 500 lira ödememi söylediler. Ben bunu ödeyemeyeceğimi söyledim. Daha sonra beni 2-3 gün sonra tekrar aradılar ve dediler ki 20 Kasım’a kadar 19 bin lira ödemem gerekiyormuş. Ben yine konuştum. ‘Ben bunu ödeyemem. Zaten ödeyemeyeceğimi düşünerek kaydımı yenilemiştim’ diye. Sonra da beni hiç kimse aramadı. Ben her aradıklarında telefonlarımı açtım. Bugün kartımı kapattıklarında tekrar gittim ben yanlarına ve bana dediler ki ‘Biz kart kapatmalarını size ulaşamadığımız için yapıyoruz’ dediler. Ben de durumu söyledim.

“DEVLETİN GÖZÜNDE DEPREMZEDE SAYILMIYORMUŞUZ”

İşte artık özelleştiği için ödemek zorundaymışız. Zaten biz devletin gözünde depremzede sayılmıyormuşuz. Evimizin sadece ağır hasarlı olması ve birinci dereceden kayıplarımızın olması gerekiyormuş. Yani o depremi ben de yaşadım. Ben de kaç gece soğukta kaldım, evime giremedim aylarca. Kartımı açmadılar. Hâlâ kapalı kartım. Ödeme yapmamı istiyorlar ve bu arada bana sözlü ve yazılı bir bildirim de yapmadılar. Bugün geleceğini düşünmüştüm kartım iptal olduğu için. Blok yöneticime sordum. Herhangi bir yazılı belgenin gelmediğini söyledi. Gidip sorduğumda herhangi bir şey demediler yine bu konu hakkında. Sadece ödemem gerektiğini söylediler.

30 Ekim’de ilk ben arandığımda SKS’ye de, rektörlüğe de mail attım. İkisinden de cevap alamadım. İkisi de bana geri dönüş yapmadılar. İkisinden de cevap alamadığım için CİMER’e yazdım. CİMER’den de geri dönüş alamadım. Bugün SKS’ye gittim. SKS Müdürü ile görüşmek istediğimi söyledim. Yine aynı şekilde orada olmadığını söylediler ve bana ulaşacaklarını söylediler. Şu an herhangi bir şeyim yok yani. Yapabileceğim bir şey yok. Ben ödeyemeyeceğim bunu yani. Annem deprem zamanında işten atılmıştı, çıkarılmıştı ve sadece 8 ay falan bir işsizlik maaşı alıyor. Sonra alamıyor. Sadece babam çalışıyor. İki tane kardeşim var, birisi bu sene sınava hazırlanıyor. Böyle şeyler varken ailemin aynı zamanda benim için her ay 9 bin 500 lira vermesi mümkün değil. İmkânsız. Ve kendi evimiz de değil. Biz de kirada kalıyoruz. Ben de dışarıda kalacağım beni atarlarsa.

“BİZ HEPİMİZ DEPREMİ YAŞADIK”

Sadece Öğrenci Köyü’nün değil, aynı zamanda devletin de bence burada hatası var. Biz hepimiz depremi yaşadık. Evimiz olsa da olmasa da, ağır hasarlı evlerimiz olsa da olmasa da, birilerini kaybetsek de kaybetmesek de orada o gün bulunan herkes o depremi yaşadı. Ve hâlâ depremin izleri devam ediyor. Ben Maraş’ta yaşıyorum ve yaşadığım şehirde hâlâ o zaman ağır hasarlı olan evlerin enkazları kaldırılmadı. Yeni binalar düzgünce yapılmadı ve bir sürü insan hâlâ konteynerlerde yaşıyor. Hatay’da da aynı şekilde, orada yaşayan arkadaşlarım var. Enkaz yani, hâlâ her yer enkaz ve hayat başlamadı.

“HİÇBİRİMİZİ DÜŞÜNMÜYORLAR”

Böyle olmasına rağmen bizi hâlâ düşünmemeleri… en ufak bir barınma ihtiyacımızda bile bunları göz ardı ederek ‘Siz depremzede değilsiniz, eviniz ağır hasarlı olmadığı için’ demeleri…Hiçbirimizi düşünmüyorlar. Hiçbirimiz nasıl bir haldeyiz bilmiyorlar. Empati yapmıyorlar. Gerçekten herkes zor durumda ve bunu anlamamaları çok garip geliyor bana. Saçma geliyor.

“BU PARAYI ÖDEMEK ZORUNDASINIZ”

Arkadaşlarımız böyle bir şeye hakları olmadıklarını ve herhangi bir sözlü ve yazılı bildiri olmadan kartları kapattıkları için oradaki bir hanımefendiyle konuşuyorlardı. O hanımefendi biraz sinirlendi ve sesini yükselterek ‘Özür dileriz, aileniz ölmediği için, eviniz yıkılmadığı için bu parayı ödemek zorundasınız. İşte bir aydır her yerden size ulaşmaya çalışıyoruz. Neredeydiniz bir aydır? Niye gelmediniz’ gibisinden şeyler söyledi. Genel olarak çok sinirli yaklaşıyorlar. Zaten daha önce başka arkadaşlarımız gittiğinde de Alparslan Bey isimli kişiyle görüştüklerinde ‘Ben hukuk mukuk bilmem, bu parayı ödemek zorundasınız’ gibi şeyler söylediğini söylemişlerdi. Gerçekten karşımızda çok kötü insanlar var ve olduğumuz durumu, içinde bulunduğumuz şeyi hiç umursamadan sert bir şekilde, saygısız bir şekilde konuşuyorlar bizimle.”