Dijital medya gerçek ütopyalarını arıyor

Dijital medya, eşitliği, özgürlüğü ve iş birliğini artırmak yerine yabancılaşmayı ve duygusal kopukluğu tetikliyor.

Televizyon öncesi dönemde haber alma gereksinimini karşılamak için ya gazete okunur ya da radyo dinlenirdi. Kentin caddelerinde cep radyosunu kulağına dayayıp “ajans” saatlerini bekleyen büyüklerimizle karşılaşırdık. İletişim teknolojisi geliştikçe basın yayın kuruluşları önce tüm kitleyi, sonra da atomize olmuş kitle insanını hedefine aldı. Bugün medya adıyla anılan kuruluşların izleyiciyi sistemin siyasi ve ticari istekleri doğrultusunda etkileyip yönlendirmeye çalıştığını biliyoruz. Ne var ki medyanın izleyicide uyandırdığı duygulara ilişkin somut ve kesin çıkarımlar yapmak zor. Genellikle siyasi ya da ticari amaçlara hizmet eden kamuoyu araştırmaları, oy verme ya da satın alma davranışlarına odaklandığı için bireyin duygu dünyasına ilişkin farklı verilere gereksinim duymuyor. Bu bağlamda izleyicinin medyaya yönelik duygusunu çözümleme olanağı da sınırlı oluyor. Örneğin olguları değiştirmeye dönük hiçbir katkısı olmasa da ülkede ya da dünyada olup bitenleri herkesle aynı anda bilmek istememiz ilginç değil mi? Yurttaşlık ya da insanlık görevi gibi algıladığımız bilme arzusu acaba nereden kaynaklanıyor? Galiba ortak bilgiye sahip olmak, insanın bir toplulukla ya da toplumla bağ kurmasını, hatta bilmekten haz duymasını sağlıyor.

İletişim araçları hızını ve etkisini artırdıkça haber alma gereksinimi yakın çevreden ülkeye ve giderek tüm dünyaya yöneldi. Geçmişte günlük gazeteler önemli anlık gelişmeleri gün içinde ek baskılar yaparak okura iletirdi. Bugün ise 7/24 aktif olan dijital ortam hem haberin metalaşmasına hizmet ediyor, hem de gündemin kolektif olarak inşa edilmesini sağlıyor. Etkileşimle beslenen dijital ortamda, olgulara dayalı haberleri önemsizleştiren çok sayıda yalan haber ve yorum yer alıyor.

Hannah Arendt şöyle diyor:

“Herkes size sürekli yalan söylediğinde, sonuç yalanlara inanmanız değil, kimsenin artık hiçbir şeye inanmaması oluyor. Hiçbir şeye inanamayan bir halk yalnızca eyleme geçme yetisinden değil, aynı zamanda düşünce ve yargı oluşturma yetisinden de yoksun kalıyor. İktidar sahipleri işte böyle bir halk istiyor”.
Yani kamuoyu algısını yönetmeye çalışan duygu yoğunluklu iletiler çoğaldıkça hakikatin üzeri yalanlarla örtülüyor…

İnsanların çevrimiçi ortamda geçirdiği zamanın büyük bir kısmını toksik etkileşimlerle uğraşmak veya geri bildirim döngüsüne kapılarak kötümser yorumlar yapmak oluşturuyor. Dijital medya, eşitliği, özgürlüğü ve iş birliğini artırmak yerine yabancılaşmayı ve duygusal kopukluğu tetikliyor. Gerçekte bunun nedenlerinden biri de çoğu algoritmanın trolleme, siber zorbalık ve öfke gibi olumsuz davranışları ödüllendirmesi. Özellikle sosyal medya şirketleri kârlarını artırmak uğruna kullanıcıların zamanını, yaratıcılığını ve duygularını sömürüyor. Görüldüğü gibi kârın maksimizasyonuna dayalı bir sistem insani değerlerle bağdaşmıyor. Peki eşitliğe, özgürlüğe ve iş birliğine dayalı bir dijital düzen kurulamaz mı?

2019 yılında yitirdiğimiz Marksist sosyolog Erik Olin Wright, “Gerçek Ütopyaları İmgelemek” adlı yapıtında, kapitalist rejime karşın varlığını sürdüren bazı antikapitalist örgütsel yapıları örnek alarak toplumda sosyalist dönüşüm sürecinin başlayabileceğini ileri sürüyor. Bu bağlamda işçi kooperatiflerinin yanı sıra dijital ansiklopedi Vikipedi de gerçek ütopyalar arasında sayılıyor. Özgür, bağımsız, ücretsiz, reklamsız ve kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan Vikipedi’de maaşlı çalışanlarla gönüllü çekirdek kadro arasında sağlıklı bir iş birliği var. Örneğin ansiklopediye hangi maddelerin dahil edileceğine dair kararlar, editörler arasında yürütülen görüşmeler sonunda alınıyor. Platform için çalışan herkes editör olarak görev alabiliyor; yani editoryal denetim yapan üst bir organ bulunmuyor. Sosyal medyanın aksine, ödüller yalnızca kolektif. Katılımcıların görünürlüğünü sağlayan beğeni, yorum veya öfke emojileri yok. Vikipedi’de kimse kaybetmiyor, herkes kazanıyor.

Erik Olin Wright’ın bu yaklaşımına göre sosyalist bir seçenek arzu edilenden öte ulaşılabilir bir şey olabilir. Nasıl ki kapitalizm, feodal ekonominin çizdiği sınırlar içinde var olup geliştiyse bugün sosyalizmin de aynı yolu izlemesi mümkün.

Yazarın Diğer Yazıları
Fena halde Leman* 4 Temmuz 2025
Fragman 26 Haziran 2025
Kan kardeşliği 10 Haziran 2025