Einstein ve Atam Bombası

1955, ABD, Princeton, New Jersey. Anlatıcı, arşiv görüntüleri eşliğinde açıklama yapıyor: "Tüm zamanların en korkunç  silahının yapımında çalışan fizikçiler eşit derecede sorumluluk duygusuyla boğuşmakta. Bir de suçluluk hissi var. Doktor Albert Einstein dünyanın en büyük bilim adamlarından, bazen siyasi tartışmalara da yol açan bir bilim devi. ‘Almanların atom bombası üretmeyi başaramayacağını bilseydim Pandora’nın Kutusu’nun açılmasında yer almazdım’ diyor.”

TÜLİN TANKUT

“Einstein ve Atam Bombası” adlı tarihi belgesel  ( 2024, BBC  yapımı)  başlamadan önce film hakkında ekrana gelen bilgi : “Albert Einstein’in hayatında geçen gerçek olaylara dayalıdır. Bütün sözler hayatı boyunca yazılı ve sözlü olarak sarf ettiği kendi ifadeleridir.”

Bir  saat on altı  dakika süren film, arşiv görüntülerinden ve Einstein’ın sözlerinden yararlanılarak hazırlanmış.

1955, ABD, Princeton, New Jersey. Anlatıcı, arşiv görüntüleri eşliğinde açıklama yapıyor: “Tüm zamanların en korkunç  silahının yapımında çalışan fizikçiler eşit derecede sorumluluk duygusuyla boğuşmakta. Bir de suçluluk hissi var. Doktor Albert Einstein dünyanın en büyük bilim adamlarından, bazen siyasi tartışmalara da yol açan bir bilim devi. ‘Almanların atom bombası üretmeyi başaramayacağını bilseydim Pandora’nın Kutusu’nun açılmasında yer almazdım’ diyor.”

Peki, Einstein Nazi Almanyası’ndan kaçtıktan sonra neler oldu?

1933, Hiroşima’ya atom bombası atılmasından 12 yıl önce : Hitler’in Nazi’leri iktidara yürüyor, Yahudiler zulme uğruyor. Hayatı tehlike altında olan Einstein,  Almanya’dan kaçmak zorunda kalır. İngiltere’nin Norfolk kentinde,  Roughton’da , ıssız bir yerde mütevazı bir kulübeye yerleşir. Almanya’da evi yağmalanmış, öyle ki kemanı bile elinden alınmıştır. Adresi yerine, gerektiğinde,   “evsiz” yazar. Kulübenin bulunduğu  arazi, milletvekili Locker  Lanson’un özel mülküdür. Einstein sadeliği sevdiği için  kulübedeki  yaşamdan  yakınmaz. Lanson,  gasp edilen kemanının yerine ona yenisini  alıp hediye eder. Hemen dost olurlar. Einstein onun yanında konuşurken rahattır:  “Hitler meyhaneden topladığı insan kalıntılarıyla Yahudilere zulüm yapıyor.” der. Ama asıl kızdığı , Alman halkının suskunluğudur.  Dostlarına, böyle bir ortamda, kendisine sahip çıkmalarının Yahudilere zarar vereceği uyarısını yapar:  “ Barış yanlısı biri olarak Almanya’da kalmak benim için imkansız. “ (Hitler, gemi azıya almıştır.)  “ Barış için savaşmaya hazır”dır. Lanson her olasılığı düşünmüştür.

Artık Einstein’ın yirmi dört saat nöbet tutan tüfekli,  korumaları vardır, hem de iki genç kız! Barbara Goodall ve Margaret  Howard. Kızlar ona saygıda kusur etmezler,  sevgi de gösterirler.  O da tüm alçak gönüllüğüyle kızlarla sohbet eder. Margaret sorar: “ Zaman ve uzay gibi şeyleri ne zaman düşünmeye başladınız?” Tuhaflıklarıyla bilinen Einstein, koşarak kulübeden eski bir pusula getirir; dört- beş yaşlarındayken babası vermiştir pusulayı. Açıklama yapar:  “Bu iğnenin böylesine kararlı oluşu, bende kalıcı, derin bir iz bıraktı. Tecrübe edeceğiniz en güzel şey gizemli olandır.”

“Çocukluğumda (1895),  görelilik teorisiyle doğrudan ilişkisi olan deneyimlerimi hatırlarım.  ( Görsel efektler eşliğinde) Bir ışık huzmesinin peşinden koşarım. Yeterince hızla koşarsam  hiç hareket etmez mi? Tabii ki böyle bir şey mümkün değil.” (Çocukken böyle düşünür) Lanson ona “okulda öğretmenler sizi çok severdi sanırım “ deyince her zamanki muzipliğiyle tam tersini söyler. “Öğretmenler talim çavuşu karakterindeydi. ”  Sonra ciddileşir: “Her türlü otoriteye karşı güvensizliğim artmıştı. ( Sahilde,  uçsuz bucaksız denize karşı bakarken Hitler’in milliyetçi  söylemlerinin, boş vaatlerinin görüntüleri gelir ekrana.)  Hayatı değerli kılan icatları ve entelektüel eserleri yaratanlar sadece özgür insanlardır.” (Onu Einstein yapan da merak duygusu ve hayal kurması olsa gerek.)  Deneylerini görsel efektler eşliğinde anlatır kızlara ve dostu Lanson’a : “ Zaman kesin olarak tanımlanamaz. Zaman görecelidir, esneyip büzüşür. Görelilik teorisinde kütle ve enerji arasında temel bir ayrım yoktur. Yani çok küçük bir kütle çok büyük bir enerji miktarına  dönüştürülebilir. “ Kulübenin  kapısını tahta gibi kullanarak tebeşirle, ünü dünyaya yayılan,   E= mc2  formülünü yazar. ” Enerji, kütle ile ışık hızının karesinin çarpımına eşittir. “

İngiltere’de gizlendiği yeri keşfeden basın,  onun buluşlarını manşetlere taşır. Ama  o,  aşırı ilgiden hoşlanmaz. Yeteneklerinin abartıldığını söyler.  İngiliz ve Amerikalı gazeteciler çevresini sararlar ve içlerinden biri , “Teorinizi sokaktaki adama ya da bir kadına nasıl açıklarsınız?” diye sorar. Einstein’ın verdiği yanıt gazetecileri güldürür: “Güzel bir kızla parkta oturmak bir dakika gibi geçer. Ama sıcak bir sobanın üzerinde bir dakika bir saat gibi gelir. Bu, göreliliktir.”

1933, açık havada, kulübenin önünde kızlarla sohbeti aynı minvalde sürmektedir: “Kütle ve enerji aynı şeyin farklı tezahürleridir. Yani küçük bir kütle çok büyük miktarda enerjiye dönüşebilir.” Barbara  tedirginleşir: ” O enerjiyi bir şekilde serbest bırakmanın mümkün olabileceğini mi söylüyorsunuz? Ama bu endişe verici.” Einstein istifini bozmaz.   “Bilim bu günkü haliyle bunu imkansız kılıyor. Ama insanın kendisi ve kaderiyle ilgilenmek her zaman başlıca hedefi olmalıdır.”

(1920’ler, Birinci Paylaşım Savaşı’ndan iki yıl sonra Hitler şovenizmi gösterilir ekranda. )  24 ağustos 1920, saf bilimi korumak için Alman bilimcilerinin  düzenlediği, Saf Bilimi Koruma Derneği Toplantısı’nda hükümet yanlısı konuşmacı, Einstein’ın şahsını ve teorisini topa tutar,  teorinin  bir aldatmaca olduğunu dünyaya ilan eder. Ama o, karşılarında ezilmez ve hak ettikleri yanıtı verir.

Bir gün, sürgündeki Yahudi bilim adamlarını savunan  Akademi Destek Konseyi’nin sekreteri Walter Adams, ziyaretine gelir. Kendisinden dünyayı ayağa kaldıracak bir konuşma yapmasını ister. Einstein, Nazilere karşı kararlı tutumundan ödün vermemektedir.  Nazi propagandasının ilk kurbanı olan siyasetçileri anar. Kendisine de milliyetçi suikastçıların hedefinde olabileceği gerekçesiyle,  İngiliz basınından , Almanya’da kamu oyunun önüne çıkmaması  için uyarı gelir.

Sonuç, Japonya’ya kaçış. Yeni yerinde de boş durmaz. Savaş öncesi basılmış tarımla ilgili bir broşür ona  Hiroşima’nın bombalanmasını hatırlatır.  Çok üzgün görünmektedir. Filmde, Almanya’nın  1923’teki durumu anlatılır arşiv görüntüleri eşliğinde: “Ülkede  halkın temel ihtiyaçlarından yoksun olduğu, her yerde, Berlin’de bile insanların açlıkla boğuştuğu, işsizlik ve artan enflasyon; para neredeyse değersizleşmiş, markın değeri düşmeyi sürdürüyor; orta sınıf yok oluyor, tüm bunlar ülkeyi yıkımın eşiğine getiriyor. Hitler ise işsiz güçsüzlerle ordusunu genişletiyor.” (2)

1930, ABD’ye gidiş:  Einstein Newyork’ta gazetecilerin saçma sapan sorularına “en ucuz şakalarla yanıt verir.”  Nazi Partisi ikinci iktidarındayken Hitler’in yükselişi karşısında gazetecilerin sorularını yanıtlar: ” Hitler Almanya’nın boş midesi sayesinde ayakta . Almanya’daki ekonomik durum düzelir  düzelmez önemini yitirecektir.” Bu açıklamanın ötesinde politikadan söz etmez. Gittiği her yerde coşkuyla karşılanır. “Ancak sözler,  barış yanlılarını bir yere götürmez.” der.” Eylem lazım, hükümetleri güçsüz bırakmak için. Amerika genelinde bir milyondan fazla Yahudi vardır. Elli milyon Alman Hitler bayrağına, ünlü gamalı haça biat ediyor.”

Son on yıldır anavatanıyla diğer ülkeler arasında mekik dokumaktadır Einstein. Döndüğü Almanya, bıraktığı Almanya’dan çok faklıdır. “Geceleri bir şeytan diyarıdır.”( Kitapların yakılışı ; 1938 , Nazi Partisi’nin düzenlediği, Yahudilere yönelik ölümcül saldırıların gerçekleştrildiği “Kristal Gece”, görsellerle hatırlatılır.)

1933, Londra’daki kulübeye dönüş: Koruması iki kız bir kitaptan, onun fotoğrafının altındaki yazıyı okumaktadırlar : “Yahudi basını  ve masum Alman halkının büyük takdirine mazhar oldu.” Einstein  ise tüm ordulardan nefret ettiğini söyler: ” Medeni dünyanın bu modern barbarlığa karşı pasif tutumunu anlayamıyorum. Dünya, Hitler’in savaşa gittiğini görmüyor mu? Tüm Alman nüfusu milliyetçilikle zehirleniyor ve savaş için eğitiliyor. Savaştan, şiddetten nefret edenler var. Yine de dünyanın mevcut durumunda örgütlü güce karşı, ancak örgütlü güçle karşı konulabileceğine inanıyorum. Başka yolu yok. Dünyayı tehlikeye atanlar, kötülüğü fiilen işleyenlerden ziyade ona göz yuman ya da onu teşvik edenlerdir. Sessiz kalırsam suça ortak olduğum için kendimi suçlarım.” (1)

2 Ekim 1933, Albert Hall’da kitlesel bir toplantı düzenlenecektir. Ekranda,  Daily Mail baş yazısı, Londra: ” Nazi rejimine karşı bir kışkırtma.” Locker Lampson’ın organize ettiği toplantıda Almanya’dan sürgün edilenler adına para toplanmasının kışkırtma olarak değerlendirileceğini öne süren  gazete, ‘ne şiş yansın, ne kebap” misali, yahudiseverliğini beyan ederken Hitler’e de göz kırpmayı ihmal etmez. ( Eskiden bizde böylelerine “eyyamcı” denirdi.) Ancak toplantıdan vazgeçilmez. Kulübede, elinde “Bilim ve Uygarlık” başlıklı, daktiloyla yazılmış bir dosyayla görürüz Einstein’ı. Konuşma provası yapmaktadır; telaşlı, heyecanlı, ürkek. “İlk konu minnettarlığım. Bir insan olarak, bir  Yahudi olarak, Avrupalı olarak.”

3 Ekim 1933, on bin kişi toplanır konferans için Albert Hall’de. (Arşiv görüntülerinden)  “Bugünün en can alıcı soruları şunlardır” diye başlar Einstein. 1. İnsanlığı ve onun kültürel mirasını nasıl kurtarabiliriz? 2. Avrupa’yı daha büyük felaketten nasıl koruyabiliriz? Hoşnutsuzluk nefreti doğurur. Nitekim  belanın ve kötülüğün, nasıl  yeni belalar ve kötülükler doğurduğunu görüyoruz. En entelektüel ve bireysel özgürlüğü tehdit edenlere direneceksek bizzat özgürlüğün tehlikede olduğunun bilincinde olmalıyız. Atalarımızın çetin mücadeleler sonucunda kazandıkları özgürlüğe ne kadar borçlu olduğumuzun farkına varmalıyız. Bu özgürlük olmasaydı ne Shakespeare, ne Goethe, ne Newton, ne Faraday, ne Pasteur ne de Lister olurdu. Tek umudumuz mevcut krizin daha iyi bir dünyaya yol açması.”

İngiltere’den ayrılıp ABD’ye gider. Bir daha Avrupa’yı görmeyecek, çalışmalarına  ABD’de devam edecektir. (Nazi zulmü artarak sürmektedir. ) 1939’da, Hitler’in atom bombası için çalışma başlattığı haberi üzerine, konunun ciddiyetini ABD Başkanı Roosvelt’e açar. Çünkü Hitler boş durmamaktadır.

Bir Japon gazeteci, Einstein’ın ziyaretine gelerek Nagazi’nin bombalanması konusunda ondan hesap sorar.  (Sağ kalanların orijinal filmlerdeki  görüntüleri korkunçtur.) Einstein bilime olan inancını, ” İnsanlığın kaderi, tamamen insanın ahlaki gelişimine bağlıdır,”sözleriyle dile getirir.  (3)

Ve ekranda  : “ Son nefesine kadar barış için ve yaratılışın sırlarını ortaya çıkarmak için   çalıştı,” yazısı. 18 Nisan 1955’te yaşama veda ettiğinde yetmiş altı yaşındadır. (4)

DİPNOT

1- O yıllarda Almanya siyasetinde demokrasi karşıtı olaylar, günümüzdekiyle benzerlik gösteriyor. ( İsrail’i eleştirmek suç sayılıyor. Polisin göstericilere acımasız baskısı v.d. Öte yandan bizde de bağımsız basında çıkan, Almanya’nın 12 Eylül darbesini destekledi, iddaları asılsız mıydı?

2-Bugün Almanya militaristleşmiyor mu? Askeri harcamalarını artırmıyor mu? Maddi kaynakları, halkına harcamayan Nazi iktidarı için Einstein’ın yukarıdaki , “Hitler, Almanya’nın boş midesi , saptaması yanlış mıydı?

3-Bu bölümde, bir çok filmde gösterilen dönemin siyasi olayları hatırlatılıyor. 1938’te “Kristal Gece”, toplama kampları, müttefiklerin harekete geçmesi, 1945’te SSCB ordularının Berlin’i kuşatması ,Hitler’in intiharı. Başa döner film, 1945, Hiroşima’nın bombalanmasına.

4-Filmin başında, “Gerçek Albert Einstein ile tanışacaksınız” deniyor ; “ bu sempatik, esprili ve zeki bilim insanı, ölene dek aklından çıkmayacak bir hataya imza attı”, yorumu yapılıyor. Ancak, filmin siyasi içeriği, onun hangi olaylarda hataya düştüğü konusunda, tartışmaların süreceği izlenimini veriyor. Sözgelimi, gazetecilere , dünya görüşünü liberal bir Yahudi olarak tarif eder ve  “Ne Alman vatandaşıyım, ne de Yahudi inancına inanıyorum” diye ekler. Ayrıca,  Norkfolk’a, heykelini yapmaya gelmiş ama daha ismini bile doğru dürüst telaffuz edemeyen, – Epstein, der- heykeltraşın, piposundan  rahatsız olup “ Profesör, dumandan sizi göremiyorum” yakınması da hem verdiği yanıtla onu şaşırtan profesör’ün siyasi kişiliği hem de dönemin sanatçısının siyasal ataleti üzerine düşünmeye değer.

Yazarın Diğer Yazıları
Einstein ve Atam Bombası 22 Aralık 2025
Napalm kızı 1 Aralık 2025
Tuğla 17 Kasım 2025
Sözüm kime 3 Kasım 2025
Sıcak kar 24 Ekim 2025