Figen Yüksekdağ: CHP’ye yönelik operasyonlar demokratik zemini kilitliyor

Eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, yeni sürece ilişkin gelişmeleri değerlendirerek, iktidarın bir yandan barış dili kurarken diğer yandan CHP’ye yönelik hamlelerle demokratik zemini kilitlediğini söyledi.

Figen Yüksekdağ: CHP’ye yönelik operasyonlar demokratik zemini kilitliyor

Kocaeli’deki Kandıra Cezaevi’nde tutuklu bulunan Eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, yeni sürece dair değerlendirmelerde bulundu.

bianet’ten Evrim Kepenek’in sorularını yanıtlayan tutuklu Figen Yüksekdağ, sürece ilişkin çalışmaların CHP’ye yönelik operasyonlarla eşzamanlı ilerlemesine değinerek, “İktidarın barış dili kurarken ana muhalefete dönük hamlelerle demokratik zemini tıkadığını söylüyor” dedi. Yüksekdağ, şunları kaydetti:

“Bugün Türkiye ve bölgeye baktığımızda sayısız kaos ve zorluk içerisinde egemen sistemler kadar halk dinamiklerine dönüştüğünü yeni dönüşüm fırsatlarının doğduğunu görüyoruz. Baskı ve savaş silsilesi bitmişse, yeniden direnmeyi, yayılmayı ve hizmeti mümkün kılacak ilerleme çizgisine süreç geçmiştir. Bu, Suriye’den Irak’a kadar uzanan bir halklar demokratik dönüşümünün varlığı ve potansiyelidir aynı zamanda.

“DEMOKRATİK ZEMİNİ KİLİTLEYEN BİR TUTUM HÂKİM”

İç siyaset açısından çelişkili; bir yandan Kürt sorununda çözüm süreci başlatılırken diğer yandan CHP’ye yönelik operasyonlarla demokratik zemini kilitleyen bir tutum hâkim. Siyasal iktidar ikbal hesaplarını her şeyin önüne koymuş durumda ve kilitlemeyi, süreci kendi anahtarına sahip değil gözüküyor.

Halkın sokak ve toplumsal mücadele dinamiklerinin bastırılmaya devam ederken bir yandan da dağıtmayı hedefleyen bu yönelim, muhalefet açısından bir hattan ilerlese 23 yıllık statükoyu değiştirecek bir zeminde yanıtlanabilir. Bunun için mevcut Kürt sorununa çözüm süreciyle genel demokratik dönüşüm taleplerini karşı karşıya koymadan, birbirinden ayırmadan, bütün toplumsal sol muhalefetçe sahiplenilmesi gerekiyor.”

“DÜNE GÖRE İLERİ BİR ADIM, YETERLİ DEĞİLDİ”

Yüksekdağ, “Çözüm sürecinin (2013–2015) deneyiminden bugüne; eksikler, imkânlar neler sizce?” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Sorunun ve sürecin onurlu muhataplardan tarafına iradesi devreye girdiği için daha umutlu ve iyimser bakılabilir. Kürt hareketi ve önderliği büyük risk ve sorumluluk üstlenerek kolaylaştırıcı pek çok aracı adımlar attı. Silah bırakma ve ateşkes gibi radikal kararlar uygulamada gösterildi. Kendine güvenen ve kararlı davranan bir çizgi, o vakit itibarıyla Kürt tarafıdır.

Her şeyden önemlisi Kürt politik hareketi bütün Türkiye, bölge ve dünya halklarına savaş isteyen, çatışmadan ısrarlı olan tarafın kendisi olmadığını net ve güçlü şekilde beyan etmiştir.

Siyasal iktidarın yavaş ve yetersiz adımlarına, çözüm iradesindeki düşüklüğe rağmen toplumdaki mücadele güçlenmiş, sol sosyalist ve kadın hareketlerinin sorumluluk çıtalarını yükseltmeleri gereken bir zamandı bu. Süreci yavaş ya da hızlı olduracak inisiyatif, bu güç ve hareketlerin dinamizmiyle geliştirilebilir. 2013–2015 arası sürecin en önemli eksikliği toplumsal katılım kanallarının yeterli kurulamamış olmasıydı.

Meclis’te bir komisyon kuruldu; ancak düne göre ileri bir adım olmakla birlikte yeterli değildi. Toplumsal katılımı yine temsiliyet alanlarında sınırlayan bir tekrara düşülüyordu. Hâlihazırda siyasal iktidarın aşılması gereken yanılgılara gelip dayanan sürece, ilerleme için bu eşiğin aşılması gerekiyor.

Ama demokratik siyaset beklemeden bir pozisyona olamaz elbette. Sürecin demokratik ihtiyaçlarını kitlesel talebe ve harekete dönüştürecek pozitif baskı oluşturmak önemlidir. Aynı zamanda barış ve demokratik toplum paradigmasına bir halklar örgütlülüğü gücüne kavuşturmak için yeniden daha güçlü bir düzeye ihtiyaç var. Hedef halkların eşit, demokratik birliğine dayanan demokratik cumhuriyettir.”