Hafıza-i Beşer | 28 Kanunisani'yi unutma!
10 Eylül 1920’de Bakü'de kurulan Türkiye Komünist Fırkası'nın parti merkezince alınan Anadolu’daki milli mücadeleye katılma kararı sonrasında ilk Merkez Komitesi üyeleri, Genel Başkan Mustafa Suphi, Genel Sekreter Ethem Nejat dahil onbeş kişi Anadolu topraklarına harekete geçti. Yolculukları sırasında Trabzon açıklarında vahşice katledilen 15'lerin anısı mücadelemizde yaşıyor.
10 Eylül 1920’de Türkiye Komünist Fırkası kurulduktan sonra parti merkezince alınan Anadolu’daki milli mücadeleye katılma kararı sonrasında ilk Merkez Komitesi üyeleri, Genel Başkan Mustafa Suphi, Genel Sekreter Ethem Nejat dahil onbeş kişi Anadolu topraklarına harekete geçti.
Bu kapsamda işgale karşı Anadolu’da savaşmak üzere Sovyetler Birliği’nde bulunan Türk askerlerden bir Bolşevik Tabur oluşturulur ve Anadolu’daki Kuvay-ı Milliye hareketi komutanlığının emrine verilir. Ancak bu birliğin beraber savaşması mümkün olmayacak ve askerler değişik birliklere dağıtılacaktır. 1921 yılının Ocak ayında TBMM’nin çağrılısı olarak Ankara’ya doğru yola çıkan Suphi ve yoldaşları Kars’ta resmi törenle karşılanmışlar, halktan sevgi ve ilgi görmüşlerdir. Türkiye’de siyasi kargaşa çıkartmak istediğinden şüphelenen TBMM ve Doğu Cephesi Komutanlığı Suphi’leri Erzurum’a çağırmışlardır.
Erzurum’da halkın galeyan ve hakaretleri ile karşılaşan Mustafa Suphi ve yoldaşları, önceden hazırlanan plan gereği, halkın saldırısından korunmaları gerekçesi ile şehire sokulmayarak, Trabzon’a yollanmışlardır.
Mustafa Suphi ve yoldaşlarını karşılamak üzere Trabzon’daki Rus Sovyet Hükümeti Konsolosu Bagirov da hazırlık yapmış, 28 Ocak günü heyetin gelişini beklemiş; ancak Mustafa Suphi ve heyeti kendisini bekleyenlere gösterilmeden bir motora bindirilerek Trabzon’dan Rus sahillerine doğru yola çıkarılmıştır.Trabzon iskelesinde bindirildikleri bir motorla Batum’a gönderilmek üzere yola çıkmışlardır. Hemen arkalarından bir başka motorla yola çıkan Yahya Kâhya’nın adamları, Sürmene açıklarında hepsini vahşice katlederek denize atmışlardır.
Laiklik Meclisi tarafından hazırlanan 'Ocak Ayı Laiklik İhlalleri Raporu' yayımlandı: Karşı devrim derinleşiyor
Laiklik Meclisi tarafından 131 kapasamlı başlıkta hazırlanana Ocak Ayı Laiklik İhlalleri Raporu yayımlandı. Raporda karşı devrimin derinleştiği vurgulandı.
Laiklik Meclisi, Ocak 2025’e ilişkin “Laiklik İhlalleri Raporu”nu kamuoyuyla paylaştı. 131 kapsamlı başlıktan oluşan rapor, Türkiye’de laikliğin yargı, eğitim, devlet kademeleri ve toplumsal yaşamda sistematik bir şekilde aşındırıldığını gözler önüne serdi.
Raporda, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yöneticisi olduğu yapılar ve tarikat-cemaat bağlantılı vakıf ve derneklerin devlet kurumlarıyla işbirliğinin hız kazandığı vurgulandı. Özellikle üniversiteler, mülki idare amirlikleri ve belediyeler aracılığıyla laikliğin kuşatma altına alındığına dikkat çekildi.
SİYASET, YARGI VE TSK’DA LAİKLİK KARŞITI HAMLELER
Ocak ayı boyunca, siyasi iktidarın laiklik ilkesini hiçe sayan söylem ve programlarını daha da artırdığı belirtilen raporda, Türkiye’nin Anayasa’ya aykırı bir şekilde tarikatlar ve cemaatlerin güdümüne sokulmak istendiği ifade edildi. Özellikle yargı ve TSK’daki dönüşümlerin, Cumhuriyet değerlerine bağlı kadroların tasfiye edilmesine yönelik olduğu raporda yer aldı.
EĞİTİMDE ‘GERİCİ KUŞATMA’
Raporda, Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Yeni Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” ve ÇEDES projesi adı altında laiklik karşıtı uygulamaları artırdığı belirtilerek, eğitim kurumlarının ve Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı tesislerin Diyanet İşleri Başkanlığı ile tarikat-cemaatlere tahsis edildiği aktarıldı. Bu uygulamaların, gelecek kuşakları bilimden ve laik eğitimden koparma hedefi taşıdığı vurgulandı.
CİHATÇI ÖRGÜTLERE DESTEK
Rapor, siyasi iktidarın Suriye’de faaliyet gösteren cihatçı terör örgütü Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) ile ilişkilerine de değindi. HTŞ’ye verilen desteğin yanı sıra, Türkiye’de bu örgütlere tepki gösteren yurttaşların yetkililer tarafından açıkça hedef gösterildiği belirtildi.
LAİKLİK İÇİN MÜCADELE ÇAĞRISI
Raporun en dikkat çekici vurgularından biri, laikliğin ve Cumhuriyet’in tasfiye sürecinin emperyalist ve gerici güçler tarafından hızlandırıldığı oldu. Laiklik Meclisi, Türkiye’nin karanlık bir sürece sürüklendiğini ve laiklikten yana geniş toplum kesimlerinin ayağa kalkarak mücadele etmesi gerektiğini belirtti.