Reklam
Kategoriler: Gündem

İnşaat Mühendisleri Odası’ndan dikkat çeken açıklama: Türkiye bir sonraki afeti çaresizce bekliyor

Reklam

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne bağlı (TMMOB) İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu 6 Şubat depremlerinin 2. yıldönümünde Harun Karadeniz Konferans Salonu’nda bir basın toplantısı gerçekleştirildi.

Basın toplantısına Şube Yönetim Kurulu Başkanı Sinem Kolgu, Şube Yönetim Kurulu 2. Başkanı Özer Or, Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Elif Ersoy ve Şube Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Sami Gültekin katıldı.

Basın açıklaması metnini İMO İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Sinem Kolgu tarafından okundu.

Kolgu basın açıklamasında 6 Şubat depremlerinde resmi verilere göre 40 bin bina yıkıldığını, 200 binden fazlası ağır hasarlı bina bulunduğunu hatırlattı.

Kolgu, 11 ilde 14 milyonu aşkın nüfusu doğrudan etkileyen depremlerde 50 binin üzerinde yurttaşın hayatını kaybettiğine dikkat çekti.

Kolgu, “Bilime ve mühendisliğe kulak tıkandığı, meslek odalarının yok sayıldığı, geçmişteki acı tecrübelere rağmen bunca yıldır önlem almayan sorumlulardan hesap sorulmadığı sürece yeni felaketlerin de kapımızda olduğu bilinmelidir” dedi.

Deprem istatistiklerine göre ortalama her altı yılda bir büyüklüğü 7 veya üzeri, her yıl iki adet 6 veya üzeri bir deprem meydana geldiğine dikkat çeken Kolgu, “Asıl şaşırtıcı olan, deprem olaylarına aşina olmamıza karşın depreme yönelik hazırlıklarımızın bu kadar geri kalmasıdır” dedi.

“ÜLKEMİZİN DEPREMSELLİĞİ BİLİNEN BİR GERÇEKTİR”

Kolgu’nun okuduğu basın açıklamasının tamamı şu şekilde:

“Yakın bir gelecekte de büyük depremler yaşayacağımız gerçeği bilimsel bir hakikattir. Tam olarak ne zaman ve nerede meydana geleceği bilinmese de bilimsel veriler ışığında deprem olaylarını öngörmek mümkündür.

Nitekim AFAD tarafından yapılan senaryo çalışmasına göre Kuzey Anadolu Fayında, Marmara Denizi’nde meydana gelebilecek 7.5 büyüklüğündeki bir deprem sonucu 44 bin 802 binanın yıkılacağı, sadece İstanbul kent merkezinde 26 ile 30 bin arasında yurttaşımızın hayatını kaybedeceği varsayılmaktadır.

Ülkemizin depremselliği bilinen bir gerçektir. Bilinmez olansa her an deprem beklenen aktif fay hatlarıyla örülü bir ülkenin yapı stokunun durumudur. Öyle ki yapı stokumuzun belirsizliğini gözler önüne seren acı bir olay yakın zamanda Konya ilinde yaşanmıştır.

Konya’da, 4 katlı bir bina, deprem gibi herhangi bir dış etken dahi olmaksızın kendiliğinden çökmüştür. Üstelik, bir yapının kendi kendine çökme olayının ülkemizde ilk kez yaşanmadığı da bilinmektedir.

“6-7 MİLYON YAPININ YALNIZCA YÜZDE 10’U DÖNÜŞÜME GİRDİ”

2025 yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programına göre 2024 yılı Eylül başı itibarıyla Türkiye’de toplam konut sayısı 42,2 milyondur. TBMM’de Kahramanmaraş Depremlerinden sonra kurulan araştırma komisyonunun Mayıs 2023 tarihli raporuna göre, 6-7 milyon konutun en kısa sürede dönüştürülmesi gerektiği ifade edilmektedir.

6306 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 2012 yılından 5 Nisan 2023 tarihine kadar, ülke genelinde 781.333 konuta riskli yapı tespiti yapılmış, 711.545 konutun ise yıkımı gerçekleştirilmiştir. Yani 11 yılda, riskli görülen 6-7 milyon yapının yalnızca yaklaşık yüzde 10’u kadar dönüşüme girmiştir.

Ülke genelinde 7 milyon civarında konutun olası bir depremde yıkılması söz konusuyken, bu hızda ilerlerse, tüm riskli yapılarımızın dönüşümü, ancak yüz yıl sonra tamamlanmış olacaktır, tabii yapı stokumuza yeni riskli yapılar eklenmezse…

Gerçeklerle vaatler arasında derin bir fark görünmektedir. Bu fark 6 Şubat Depremlerinden sonra başlatılan deprem konutları çalışmalarında da açığa çıkmıştır.

“KONUTLARININ TAMAMLANMASI EN AZ 4 YIL DAHA SÜRECEKTİR”

Depremlerin hemen ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 319 bini bir yıl içinde olmak üzere toplam 650 bin konut inşa edileceği sözü verilmiştir. Bırakalım bir yılda 319 bin konut yapımını, depremin 2. yılı geride kalırken, yalnızca 201 bin konutun tamamlandığı Bakanlık tarafından açıklanmıştır.

Depremlerin üzerinden geçen 2 yılın ardından vaat edilen konutların yalnızca yüzde 31’i tamamlanmıştır. Tamamlanan konut alanlarında da elektrik, su ve kanalizasyon hizmetlerinde, kent için ulaşımda yaşanan yetersizlikler günlük yaşamı olumsuz etkilemektedir. Yine bu hızda ilerleyeceği varsayılırsa, vadedilen deprem konutlarının tamamlanması en az 4 yıl daha sürecektir.

Benzer bir durum köy konutlarının inşasında da mevcuttur. Depremin ardından 143 bin 271 köy konutunun yapılacağı vadedilmiştir. Şu ana kadar Bakanlık tarafından yapılan açıklamalarda köy konutlarının yalnızca 22’sinin tamamlanma aşamasına geldiği anlaşılmaktadır.

31 bin köy konutunun 2024 sonu itibariyle tamamlandığı belirtilirken, şu ana kadar ihalesi yapılan toplam köy konutu sayısının ise 60 bin civarında olduğu ifade edilmektedir.

“DEPREMZEDELER BAŞKA FELAKETLERLE KARŞI KARŞIYA”

Deprem bölgesinde birçok ilde ağır hasarlı yapıların yıkım işlemlerinin bile henüz tamamlanmamış olması, bölgenin daha uzun yıllar normal yaşama dönmesinin zor olduğuna işaret etmektedir.

Konut üretimiyle ilgili sorunlar bir yana, deprem bölgesinde bugün hala altyapı, ulaşım, sağlık, eğitim gibi yaşamsal konularda çok ciddi sorunlar devam etmektedir. Bir kışa daha deprem bölgesinde geçici barınma alanlarında giren depremzedeler, elektrik ve su kesintilerinin yarattığı olumsuzlukların yanı sıra temiz suya erişim sorunları, hijyen koşullarının sağlanamaması nedeniyle de salgın hastalık başta olmak üzere önemli sağlık sorunlarıyla karşı karşıyadır.

Çadırlarda ve konteyner kentlerde sel ve yangın gibi olaylar meydana gelmekte, deprem felaketinden canlarını zor kurtaran depremzedeler başka felaketlerle karşı karşıya kalmaktadır.

Enkaz atıklarının yönetimindeki kuralsızlık da asbest yayılımı başta olmak üzere çok ciddi çevresel sorunlara yol açmaktadır.

Öte yandan 6 Şubat Depremlerinin ardından başlatılan yargı süreçlerinde ise yıkımın gerçek sorumlularının ortaya çıkarılmasından uzaklaşılmakta, tüm sorumluluk, günah keçisi ilan edilen teknik elemanların üzerine yıkılmaktadır.

Basına yansıyan verilere göre, şu ana kadar açılan davalarda en az 5 bin kişinin ölümüne sebep olan binaların sorumluları yargılanmaktadır.

Bu davalarda ise sadece 60 civarında kamu görevlisi hakkında ‘bilinçli taksirle birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olma, resmî belgede sahtecilik, taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma, görevi kötüye kullanma’ suçlarından soruşturma izni verilmiştir.

Kuşkusuz yıkımda sorumluluğu bulunan herkes yargı önüne çıkarılmalı, gerçek sorumlular tespit edilip cezalandırılmalıdır. Unutulmamalıdır ki halkın can ve mal güvenliğiyle doğrudan ilgili olan deprem riskine karşı tedbir almak, bu hususta gerekli denetimleri yapmak siyasi iktidarın, merkezi ve yerel yönetimlerin sorumluluğudur.

“KAR ODAKLI SİYASİ İRADENİN SORUMLULUĞU GÖRMEZDEN GELİNMEKTEDİR”

Son 20 yılda 6 imar affı yasası çıkararak mevzuata aykırı eklentiler veya değişiklikleri gerekli tedbirler almadan kâğıt üstünde yasal hale getiren, yasalara aykırı olarak üretilen ve mühendislik hizmeti almayan yapıları “imar aflarıyla” bağışlayarak kaçak yapıların/yapılaşmanın yasallaşmasını sağlayan, ülkemizdeki yapı üretim sürecine halkın can ve mal güvenliğini yadsıyarak sadece kâr odaklı bakan siyasi iradenin sorumluluğu görmezden gelinmektedir.

Yıkılan binaların hangi sebepten yıkıldığı net olarak ortaya konulmadan, yıkım sebepleri ve sorumluluk zinciri tespit edilmeden, tasarım, yapım ve denetimden sorumlu meslektaşlarımız halen cezaevlerinde tutuklu bulunmaktadır.

Tutuklamalar bir tedbir olmaktan çıkmış ve öne alınmış ceza gibi uygulanmaya başlanmıştır. Ceza yargılamasının en temel ilkelerinden olan masumiyet karinesi meslektaşlarımız açısından, suçsuz olmadığı hükmen sabit oluncaya kadar suçlu sayılacaktır, şeklinde tersine çevrilmiştir.

Yargılamalarda hâkime yardımcı olması beklenen bilirkişi raporları, bilimsel ve teknik pek çok hata içermekte, hukuka aykırı olarak kusur belirlemesi yapılmakta, söz konusu bilirkişi raporlarının olayın özelliği gereği doğrudan yargılamaya yön vermesi nedeniyle adil bir yargılamadan uzaklaşılmaktadır.

6 Şubat Depremlerinin ardından oluşan kamuoyu baskısıyla gündeme gelen yapı üretimi ve denetimi süreçlerinin sağlıklı ve güvenli bir şekilde yürütülmesi ve yıkımda sorumluluğu bulunanların adil bir şekilde yargılanması talepleri, aradan geçen iki yılın sonunda sulandırılmış, giderek toplumun gündeminden çıkarılmıştır.

Denilebilir ki 17 Ağustos Depreminden sonra depreme hazırlık konusunda büyük vaatlerin kısa süre sonunda unutulduğu ve bu nedenle aradan geçen çeyrek asırda hiçbir ciddi ilerleme sağlanmadığı için aynı acıları tekrar yaşadığımız gibi, 6 Şubat Depremlerinin akıbeti de benzer yönde ilerlemektedir. Böylelikle yarın yine bir depremde daha, aynı acıları yaşamak kaçınılmaz hale gelmiştir.

Depremin ikinci yılında, kaybettiklerimizin acısı yüreklerimizde tazeliğini korurken, gelecekte deprem zararlarının etkisini en aza indirmek için daha kapsamlı ve etkin adımlar atılmasının gerekliliğini bir kez daha vurguluyoruz.

Riskli yapı stokumuzun dönüştürülmesinden yapı denetim sisteminin baştan sona yeniden düzenlenmesine, yapı üretim sürecini belirleyen mevzuatta ve uygulamalardaki eksiklerin ve hataların düzeltilmesinden proje, imalat ve denetim aşamalarında mühendislik hizmetlerinin tam ve etkin olarak verilmesinin sağlanmasına kadar atılması gereken adımlar, yapılması gereken düzenlemeler Odamızca ilgili kamu idarelerine ve kamuoyuna defalarca açıklanmıştır.

Bu açıklamalarda ve raporlarda ifade edilen çözüm önerilerinin bir an önce hayata geçirilmesi ve meslek odalarının bu sürece dahil edilmesi gerektiğinin altını çiziyoruz.”

Reklam

Önceki Haberler

HTŞ Afrin’e girdi

Suriye'deki HTŞ yönetimi, "Bölgede SMO kontrolünü sona erdirmeyi amaçlayan devralma hazırlıklarının bir parçası" olarak Afrin'e…

6 Şubat 2025 18:12

Erdoğan bir yılda 453 bin konutu tamamlayacakalarını iddia etti

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, 6 Şubat depremlerinin 2. yılında Adıyaman'da düzenlenen anma programında konuştu. Deprem bölgesinde…

6 Şubat 2025 18:06

Trump’ın Gazze ısrarı devam ediyor: Çatışmalar bitince İsrail ABD’ye devredecek

Netanyahu ile düzenlediği ortak basın toplantısında açıkladığı Gazze'de sürgün ve işgal planı büyük tepki toplayan…

6 Şubat 2025 17:56

Sinan Ateş cinayeti davasında bir kişi tahliye edildi

Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş cinayeti davasında dosyaları telefon şifrelerini vermedikleri için ayrılan avukat…

6 Şubat 2025 16:36

Savunma Sanayi 30. dönem TİS görüşmeleri’nde birinci oturum yapıldı

Savunma sanayiinde kamu grup sözleşmesi için 1. tur görüşmeleri T. Harb-İş ile Milli Savunma Bakanlığı…

6 Şubat 2025 16:18

MSB: Suriye ordusuyla iş birliğinde somut adım atılacak

MSB kaynakları, Suriye'deki HTŞ yönetiminin talebi üzerine 'ordunun kapasitesinin geliştirilmesi' adına iş birliği için somut…

6 Şubat 2025 16:04
Reklam