İşkenceyle öldürülen çocuk işçi Muhammed'in ailesi İsmail Saymaz'a konuştu

Şanlıurfa'da kompresörle işkence edilerek öldürülen 15 yaşındaki Muhammed'in ailesi açıklamalarda bulundu. Anne Nebihe Kendirci, “Orada en küçük olan Muhammed’ti. İşine severek gidiyordu. Saatinden önce koşuyordu. Ustası diyordu, ‘Muhammed o kadar erken gelme.’ Muhammed, erken giderdi. Zalimlerin eline düştü” diye konuştu.

İşkenceyle öldürülen çocuk işçi Muhammed'in ailesi İsmail Saymaz'a konuştu

Şanlıurfa’da işkence edilerek öldürülen 15 yaşındaki Muhammed Kendirci’nin ailesi açıklamalarda bulundu.

Halktv.com.tr’den İsmail Saymaz’a konuşan aile, oğullarının ölümüne ilişkin tanıkların ‘şaka’ söylemlerini kesin bir dille reddederek yaşananların cinayet olduğunu ifade etti.

Aile, Muhammed’in çalıştığı atölyede daha önce başına bir şey gelmediğini belirtti.

Anne Nebihe Kendirci, “Orada en küçük olan Muhammed’ti. İşine severek gidiyordu. Saatinden önce koşuyordu. Ustası diyordu, ‘Muhammed o kadar erken gelme.’ Muhammed, erken giderdi. Zalimlerin eline düştü” dedi.

Atölyede 3 kişinin olmasına değinen anne Kendirci, “Bağırmasından dahi duymaları lazım, sağır değiller. Sizin mantığınız bunu alıyor mu? Bizim mantığımız almıyor” ifadesini kullandı.

Aile, dosyaya gizlilik kararı getirilmiş olmasına anlam veremediklerini dile getirdi.

Ailenin açıklamaları şu şekilde:

İsmail Saymaz: Atölyede daha önce Muhammed’in başına iş gelmiş miydi?

Ahmet: Hayır

İsmail Saymaz: Dayak, kötek, eziyet…

Ahmet: Hayır. Ustası onu seviyor, el üstünde tutuyordu.

Nebihe: Orada en küçük olan Muhammed’ti. İşine severek gidiyordu. Saatinden önce koşuyordu. Ustası diyordu, ‘Muhammed o kadar erken gelme.’ Muhammed, erken giderdi. Zalimlerin eline düştü.

İsmail Saymaz: Çalıştığı yer eve uzak mı?

Nebihe: Yakın, yürüme mesafesinde.

İsmail Saymaz: Saldırganı tanır mısınız?

Nebihe: İki defa Muhammed’in iş yerine gittik, o da oradaydı. Kalfaydı, çalışıyordu. Hatta onlara dedim ki, ‘Benim oğlum küçüktür, elinizin üstünde tutmanız lazım.’ ‘Abla’ dediler, ‘Biz de annemizin çocuğuyuz.’ Tamam da benimki küçük…

İsmail Saymaz: Bir video görüntüsü yayınlandı. Muhammed, iş arkadaşıyla halay çekiyor. O kişi kimdir, saldırgan mı?

Ahmet: Hayır, o diğer kalfa.

İsmail Saymaz:  Dosyaya gizlilik kararı konmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Nebihe: Ne diye geldi, biz anlamadık.

İsmail Saymaz: Tanık şakalaşmadan söz ediyor.

Nebihe: Şaka demeyin Allah aşkına, şakanın ş’sini demeyin, size yalvarıyorum. Böyle şaka olur mu!

İsmail Saymaz: Haklısınız. Böyle bir savunma yapıyorlar diye sordum.

Ahmet: Oğlum çırak, o bir kalfa. Oğlum 15 yaşında, o 20… Neyin ne olduğunu bilmiyor mu?

Nebihe: Ne kadar tehlikeli olduğunu bilmiyor mu?

Ahmet: Hava basıncı olduğunu bilmiyor mu? Polisler yanıma geldi, ‘Kompresöre elimi tuttum, az kalsın elimi delecekti’ dedi.

İsmail Saymaz: Saldırgan “Pantolondaki talaşı siliyordum” diyor.

Nebihe: İsmail Bey, böyle mi silinir! Böyle mi temizlenir! Hangi akıllı bu dediğine inanır ki, biz inanalım. Biz aklımızı yitirmedik. Aklı başında insanlarız.

İsmail Saymaz: Atölyede en az üç kişi var. Kimsenin görmemesi tuhaf değil mi?

Nebihe: İmkansız, İsmail Bey, imkansız! Bağırmasından dahi duymaları lazım, sağır değiller. Sizin mantığınız bunu alıyor mu? Bizim mantığımız almıyor.

İsmail Saymaz: Atölyede kamera olması gerekmez mi?

Ahmet: Olması gerekir, evet.

Nebihe: İşyeri sonuçta, bir sürü malzemesi var orada, ne diye kamerasız kalıyor?

İsmail Saymaz: Bir de hastanede olanlar…

Nebihe: Benim oğlumun pantolonu ortada yok. Terliği ortada yok. İç çamaşırı ortada yok. Çıplak mı gitti oraya Allah aşkına!

İsmail Saymaz: Eşyalar nerede?

Nebihe: Yok! Soruyorum, diyorlar ki, ‘Herhalde temizlikçiler attı.’ Ya nasıl atar temizlikçiler? Adli vakada bir düğmenin dahi kıymetli olduğu bilinmiyor mu?

İsmail Saymaz: Koca hastanede çocuğun pantolonu nasıl kaybolur? Cevap vermiyorlar mı?

Ahmet: Hayır, vermiyorlar.

İsmail Saymaz: Size göre çocuğunuzun başına ne geldi?

Nebihe: Cinayet oldu. Benim çocuğum öldürüldü, vahşete kurban gitti. Allahın emriyle ölüm değildi.

Ahmet: Öldürüldü çocuğumuz. Çocuğumuz öldürüldü.

Nebihe: Vahşice öldürüldü. Bir insan bunu yapmaz. Çocuk kusana kadar o havayı bırakıyor.

Ahmet: İnanın ki ben konuşamıyorum. Bu sabah çocuğumun mezarına gitmişim; oğluşum, yavruşum… (Ağlıyor)

Nebihe: Mezar taşıyla, toprakla, çamurla konuşuyoruz. Ne olsa içimizi rahatlatmaz, çocuğumuz geri gelmez. Ama başka Ahmetler, Muhammedler gitmesin.