Komisyona havale

“Terörsüz Türkiye” için toplanan komisyonda belediye başkanlarından birinin “teröristlerle işbirliği yaptı”ğı gerekçesiyle tutuklu yargılanan CHP, Birçok üyesi, eski genel başkanları “terörist” oldukları için cezaevlerinde yatan DEM Parti ile soldan EMEP ve TİP’te  kendilerine havale edilen süreci “değerlendirecekler”.

Arapçadan aparma bir kelime havale… Birkaç alanda karşımıza çıkıyor.

Tıpta, “kasların hızla kasılıp gevşeyerek vücudun kontrolsüz bir şekilde sallanmasına neden olan nörolojik bir durum” olarak açıklanıyor.” Anne, baba olanlarımız bilir, bebekken çocuklarımızı “havale geçirdiği” için acil servislere koşturduğumuz çok olmuştur. Bir şeyin aşırılaşması durumunda da kullanıla gelmiştir. Sıcaklardan havale geçirmeye az kalır. İşler bitmeyip yığıldıkça yığıldığında da” havale geçirmeye az kalır.”

Bankacılık sektöründe sıkça karşılaşılan temel işlemlerden biridir. Aynı banka içerisinde farklı hesaplar arasında para transferi gerçekleştirmeye denir. Bankaların reklam için de kullandığı bir şey “havale ücreti almıyoruz.”  Milyonlarca insanın havale edecek parası da işi de yok ama yapabilen için de bedava. Tadından yenmez.

Bir de “havala” var. Aynı kelimenin orijinali, yine bir finansal aktarımı ifade etmek için kullanılıyor. Geleneksel banka sistemlerinin dışındaki bir para transfer yöntemi olarak yapılıyor. “Güvenilir Müslüman kardeş” referansı ile başlatılmış. Bu sistemde, para Avrupa’daki belirli işyerlerine teslim ediliyor ve aynı anda Türkiye’deki benzer işyerlerinden veya döviz bürolarından çekiliyor.

Filmde burada başlamış, gazeteci Murat Ağırel bu sistemin kara paranın aklanması için nasıl kullanıldığını “Havala” adlı kitabında ayrıntılı bir biçimde yazmıştı.[i]

Uyuşturucu tacirleri ve kara para sahipleri milyonlarca doları yurtdışına çıkarmak için birlikte hareket ettikleri bazı döviz büroları ve kuyumcular üzerinden bu yöntemi kullanıyorlar.

Yani işin özü bu havale işi biraz yaş durumları ifade ediyor çokça.

Hadi biraz daha uzatalım. Bürokrasi de dilekçeniz bir yerden bir yere “havale” edilmiş se yandı gülüm keten helva. Aziz Nesin’in büyük eseri “Yaşar ne yaşar ne yaşamaz” da kahramanımız Yaşar, hapşuruğunu engellemek için kafasına taktığı şapka rüzgârdan uçup bir şekilde bürokrasinin eline geçince onu alabilmek için oradan oraya havale edilen “dosyasıyla” dolanıp durup günlerce.

Bu girizgahı bir “yeni” havaleye getirmek için yazdım.

“Barış süreci” adıyla başlayan ve Kürt sorununu ve “terörü” çözmek için (!) süregiden konu sonunda geldi dayandı Millet Meclisi’nde “komisyona havale” edildi.

Çokça yazıldı, tartışıldı bu konu. Kestirmeden sağlı sollu “Kürt sorunu” olarak adlandırılan sürece dair bir değerlendirme yapmayacağım. Ama komisyona havale meselesini biraz eşelemek gerekiyor.

PKK’nın fesih kararı ve silah bırakmasının ardından yürütülecek süreçte gerekli yasal düzenlemeler için kurulan bu komisyonun ilk toplantısında, komisyonun adının, çalışma usul ve esaslarının, prensiplerinin belirlenmesi planlanıyor.

Açıklamalara göre meclisteki partilerin gönderecekleri milletvekilleri ile 51 kişi olması beklenen komisyona katılım için beklenen dağılım, AKP 21, CHP 10, DEM Parti 4, MHP 4, İYİP’i 3, Yeni Yol 3, HÜDA PAR 1, YRP 1, TİP 1, EMEP 1, DSP 1 ve DP 1  şeklinde.

AKP’nin “Terörsüz Türkiye” söylemi yandaş medyada yerleşti. Ancak ilk toplantıda komisyonun adı, ” Mill Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” olarak belirlenmiş

“Terörsüz Türkiye” için toplanan komisyonda belediye başkanlarından birinin “teröristlerle işbirliği yaptı”ğı gerekçesiyle tutuklu yargılanan CHP, Birçok üyesi, eski genel başkanları “terörist” oldukları için cezaevlerinde yatan DEM Parti ile soldan EMEP ve TİP’te  kendilerine havale edilen süreci “değerlendirecekler”.

İlk toplantı Meclis Tören Salonu’nda yapıldı. Toplantıda açılış konuşması yapan Kurtulmuş, “Bu salonda yeni bir dönemin başlangıcına şahitlik ediyoruz. Tarihi bir dönüm noktasındayız” ifadelerini kullandı.

Kurtulmuş, “Bu komisyon sıradan bir heyet değil. Süreç herhangi bir kişi ya da kurumun değil aziz milletimizin meselesidir.” demiş.

Millete de havale ettik hadi bakalım hayırlara vesile olsun.

Bu yazı yazılırken komisyon toplantısı yeni bitmişti. Komisyonun çalışma usul ve esasları maddeleri oybirliği ile kabul edilmiş.

İlgi çekici gibi görünen şey iki sol partinin de bu komisyonda ne aradığıydı.

Türkiye İşçi Partisi, sürece dahil olurken “barışın yanında sarayın karşısındayız” demişti. Şimdi sarayla birlikte aynı komisyonda “barış” arıyor.

Emek Partisi (EMEP), komisyona ilişkin “Erdoğan’ın, kendi güç kaybını durdurmak ve iktidarının çıkarları için komisyonu yeni anayasa tartışmalarının merkezine oturtup bir anayasa komisyonu gibi işlev yükleme hesaplarına karşı mücadele edeceğini ısrarla vurgulamıştır.” tespitini yaparak, “Meclis’te kurulacak komisyonu, silahların susması, operasyonların durması, barışın kalıcı hale gelmesi ve somut adımların atılması için bir mücadele alanı olarak değerlendirecektir” diyerek komisyondaki yerini aldı.

Eh artık bir konuyu bir “mesel”e bağlayabiliriz.

Aziz Nesin bu meseller için büyük bir kaynaktır.

Yaşar Yaşamaz’ın şapkasından bahsetmiştik. O hikâyenin başlangıcı Yaşar’ın nüfus kâğıdının olmaması ve, ne zaman insani bir şey için devlete gitse ölü, ne zaman vergisi, salgısı, askerliği söz konusu olursa yaşadığı üzerinedir.

Yaşar Yaşamaz, önceden çıkarılmış ve kaybolmuş olan kimliğini çıkarmak için babasıyla beraber nüfus müdürlüğüne gider. Açılan okula kaydolabilmek için nüfus kağıdı gerekir. Nüfus müdürlüğüne gittiklerinde memur Yaşar’a nüfus kâğıdı veremeyeceğini söyler. Çünkü kütük kayıtlarında babası Reşit’in 1897’de doğduğu ve 1911’de ise evlendiği yazılıdır. Aynı zamanda Reşit’in oğlu Yaşar, 1915 yılında Çanakkale’de şehit olmuştur.

Sevdiği kıza kavuşmak için evlenmesi bunun için de şart koşulan askerlik için se birkaç yazışmayla askere gönderilir. Terhisi geçse de kayıtlarda olmadığı için bekler de bekler. Bir komutanı haline acır da yollanır köyüne terhis diyemeyiz çünkü resmen yoktur kaydı.

Babası ölmüştür miras için nüfus kâğıdı gerekir. O daireden ötekine “havale” edilen dosyasıyla dolanır durur. İnsandır dayanamaz basar küfürü. Deli diye tımarhaneye atarlar. Deli olmadığı anlaşılınca taburcu olamaz nüfus kâğıdı olmadığından.

Hikâye uzar gider, okunasıdır. En sonunda düştüğü hapiste gözü açılır ve yasadışı yollardan para kazanmanın yollarını bulur. Yaşar, düzene uyum sağlamayı öğrenmiştir. Boynu bükük girdiği hapisten, iki dirhem bir çekirdek çıkar.

Diyeceğim odur ki bu havale işleri “havalalar” ortadan kalkmadan çözülmez.

 

[i] Havala / Murat Ağırel – Kırmızı Kedi Yayınları