Laiklik Meclisi: Karşı devrim fitilini ateşleyen Sivas Katliamı'nın asıl sorumlularını biliyoruz!
Laiklik Meclisi'nden yapılan açıklamada "1990’larda Sivas'ta, Laik Cumhuriyet’e yönelik yakılan karşı devrim fitili bugün ülkemizin üzerinde her an patlamaya hazır bir bomba olarak durmaktadır" ifadeleri kullanıldı.

Laiklik Meclisi, müebbet hapis cezasına çarptırılan Sivas Katliamı sanıklarının tahliye edilmesi sonrasında yaptığı açıklamada “Benzer birçok siyasi cinayet ve katliam davasında olduğu gibi, bir kaç tetikçiye yönelik “Kasten (adiyen) insan öldürme” davası olarak açılan Sivas Katliamı ana davasında da, sonradan açılan diğer davalarda da, klasik yargılama(ma) yöntemleri ile failler korundu. Duruşmalar yıllarca havanda su dövülerek zamana yayılırken; 2005 yılında mevzuatımıza giren “İnsanlığa karşı suç” tartışmaları ile de Gladyo’nun ve anayasal duzene karşı şeriatçı kalkışmanın üzeri iyice örtüldü” denildi.
1990’larda Sivas’ta, Laik Cumhuriyet’e yönelik yakılan karşı devrim fitili bugün ülkemizin üzerinde her an patlamaya hazır bir bomba olarak durmaktadır” ifadeleri kullanılan açıklamada “bu emperyalist projenin gerçek sorumlularından hukuk önünde hesap sorabilmek için tüm yurttaşları laiklik mevziinde buluşmaya ve laiklik mücadelesine güç vermeye çağırıyoruz” ifadeleri kullanıldı.
Laiklik Meclisi’nden yapılan açıklama şu şekilde:
1993 yılının 2 Temmuz’unda “Laik Cumhuriyet burada kuruldu burada yıkılacak!” sloganlarıyla Sivas’ın Madımak Oteli’nde kuşatılan 33 aydın, sanatçı ile 2 otel çalışanı devlet gözetimi altında yakılarak acımasızca katledildi.
Tıpkı 6-7 Eylül olaylarında, Maraş ve Çorum katliamlarında olduğu gibi, Gladyo bağlantılı paramiliter grupların merkezi bir plan dâhilinde harekete geçirildiği bu katliam da devletin gözü önünde, Laik Cumhuriyet’i ve anayasal düzeni hedef alan şeriatçı bir kalkışmaydı.
Sivas katliamına ilişkin yıllardır süren davada ise, diğerlerinde olduğu gibi, ne paramiliter grupların devlet içindeki bağlantıları ne de itirafçı sanık beyanları ile ortaya çıkan taşeron ve sair örgütlere dokunuldu. Nereden talimat aldığı belli olan bu grupların hiçbiri örgüt faaliyetinden dolayı yargılanmadığı gibi ceza da almadı. 15 bin civarında olduğu bilinen Sivas katliamı failleri içerisinden sadece 124’ü sanık sandalyesine oturtulurken; bunlar da ancak bireysel suç kapsamında yargılandı.
Ülkemizde, sol’a karşı istikrarlı bir yargı pratiği olarak uygulanan “örgütlü suç” kapsamı, faşist veya şeriatçıların yargılandığı çoğu davada olduğu gibi, Sivas Katliamı Davası’nda da uygulanmadı. Yine bu davada da katliam faillerine zamanaşımından yararlanma “ödülü” sunularak, birçoğuna mahkûmiyetten; mahkûm olanlara ise kalan cezalarını çekmekten kurtulma yolu açıldı. Bunun sonucunda Sivas katliamından hüküm giyerek ceza alanların sayısı iyice azaltıldı; kalanlarsa son günlerde benzer bahanelerle bir bir tahliye edilmeye başladı. 30 yıl boyunca zamana yayılan, ancak hiçbir şekilde Laik Cumhuriyet’e ve anayasal düzene yönelik bir kalkışma ve Gladyo yargılaması olarak ele alınmayan bu davaların sonuncusu da 14 Eylül 2023 tarihinde ‘zamanaşımı’ bahanesiyle düşürülerek, yargı tarihimize bir kara leke daha olarak kazındı.
Benzer birçok siyasi cinayet ve katliam davasında olduğu gibi, bir kaç tetikçiye yönelik “Kasten (adiyen) insan öldürme” davası olarak açılan Sivas Katliamı ana davasında da, sonradan açılan diğer davalarda da, klasik yargılama(ma) yöntemleri ile failler korundu. Duruşmalar yıllarca havanda su dövülerek zamana yayılırken; 2005 yılında mevzuatımıza giren “İnsanlığa karşı suç” tartışmaları ile de Gladyo’nun ve anayasal duzene karşı şeriatçı kalkışmanın üzeri iyice örtüldü.
Ancak, siyasi iktidarın “yeni hukuku” bununla da yetinmedi. Anayasa Mahkemesi kararıyla geçtiğimiz günlerde kalan 23 failden 17’si daha tahliye edilirken, diğer 6 sanığın tahliyelerinin de yolda olduğu bilgisi verilerek büyük bir utanca daha imza atıldı.
Açıktır ki, 1993’teki kalkışma ile bugün hız kazanmış olan karşı devrim sürecinin hedefleri aynıdır. Onlarca yıldır toplumumuzun laiklik ve Cumhuriyet’le bağını kesmek için yapılan katliamlar ve işlenen cinayetlerde rol alanlarla, bugün karşı devrim cephesinin unsurları aynı menzile doğru koşmaktadır.
1990’larda Sivas’ta, Laik Cumhuriyet’e yönelik yakılan karşı devrim fitili bugün ülkemizin üzerinde her an patlamaya hazır bir bomba olarak durmaktadır.
Demokrasiyi ve anayasal düzeni tamamen ortadan kaldırarak, şeriat düzeni kurma aşamasına gelen bu bombayı etkisiz hale getirmek, karşı devrimi durdurabilmek ve bu emperyalist projenin gerçek sorumlularından hukuk önünde hesap sorabilmek için tüm yurttaşları laiklik mevziinde buluşmaya ve laiklik mücadelesine güç vermeye çağırıyoruz.