Laiklik Meclisi,10 Mayıs tarihinde yaptığı üye toplantısının ardından bir değerlendirme yayımladı.
“Laik Cumhuriyet’in bütün kurumlarıyla ortadan kaldırılması anlamına gelen karşı devrim sürecinde anayasal düzen ve kamusallık tasfiye edilmiş, denetim mekanizmaları ortadan kaldırılmıştır.” Tespiti yapılan açıklamada, “Çözüm süreci” adı altında yapılan uygulamaların,Cumhuriyet karşıtı “muhalefeti” hem ümmetçilikle hem de siyasi iktidar ile adeta ortak bir hatta buluşturmaktadır. Deniliyor.
Açıklamanın tamamı şöyle:
ANAYASAL HAKLARI İÇİN AYAĞA KALKAN MİLYONLAR İKTİDARIN LAİK CUMHURİYETİ ORTADAN KALDIRACAK SON HAMLESİNİ MUTLAKA BOŞA ÇIKARACAKTIR!
Ülkemizde karşı devrim süreci özellikle son yıllarda büyük bir ivme kazanmış, son aylarda ise yeni bir boyuta taşınmıştır.
Siyasi iktidar, 2010 ve 2017 Anayasa referandumları sonucunda adım adım yerleştirdiği “yeni hukukunu”; 19 Mart darbesi ile birlikte, anayasal haklarının gasp edilmesine karşı yurttaşlık ve Cumhuriyet için meydanlara çıkan üniversiteli gençler başta olmak üzere; sayısı milyonları bulan yurttaşlar üzerinde kolluk ve yargı eliyle acımasızca kullanmaktadır.
Laik Cumhuriyet’in bütün kurumlarıyla ortadan kaldırılması anlamına gelen karşı devrim sürecinde anayasal düzen ve kamusallık tasfiye edilmiş, denetim mekanizmaları ortadan kaldırılmıştır. Yargı, ordu, akademi başta olmak üzere devlet kurumları, içleri boşaltılarak dönüştürülmüştür. Yurttaşlık bilinci ve hukuku parçalanmış; en temel insan haklarından olan yaşam hakkı dâhil olmak üzere bütün toplumsal haklar gasp edilmiştir.
Laik Cumhuriyetin tasfiyesi ile gerici yeni rejimin geldiği kurumlaşma aşamasında ülkemiz için büyük tehlike “yeni anayasa” dayatmasıdır. Bu süreçte hedeflenen, siyasi iktidar eliyle kurulan gerici istibdat rejiminin hukuki tahkimatıdır. “Yeni anayasa”, emperyalizmin güdümündeki karşı devrim sürecinin laikliği tasfiyesi ile birlikte, Cumhuriyetin tamamen ortadan kaldırılması, idari yapının bütünüyle dönüştürülmesi ve ülkenin uluslararası sermaye egemenliğine kayıtsız-şartsız teslimi anlamına gelmektedir.
Laik hukuk sistemini ve toplum yapısını ortadan kaldırmak için Medeni Kanuna yönelik gerici, kadın düşmanı düzenleme girişimleri ile “reform paketi” adı altında Ceza Kanununda yapılan sayısız değişikliğin yanı sıra yargıdaki dönüşüm ve TSK başta olmak üzere devlet kurumlarında laik
Cumhuriyet’e sahip çıkan kişi ve kadroların tasfiyesi hız kazanmaktadır. Bütün bu adımlarla birlikte anayasal düzenin ve çağdaş tüm hukuki düzenlemelerin inkârı anlamına gelen siyasi iktidarın “yeni hukuku” rejimin aparatı olan yargı eliyle, uygulamada, toplumu zapturapt altına almak demektir.
Siyasi iktidar, cihatçı yapılar, tarikat cemaat uzantısı vakıf ve derneklerle ittifak halinde; başta eğitim kurumları olmak üzere tüm devlet kademeleri ve kamu kurumlarında “Yeni Türkiye” söylemiyle yürüttüğü faaliyetlerle ülkeyi ortaçağ karanlığına taşırken, bu ittifak üzerinden laik Cumhuriyet’e sahip çıkan toplum kesimlerine gözdağı vermeyi, onları kriminalize etmeyi de hedeflemektedir.
Bu süreç, Suriye başta olmak üzere, yanı başımızdaki coğrafyada süren gelişmelerden bağımsız düşünülmemelidir. Halk isyanları ile “Arap Baharı” adı altında başlayan ancak emperyalist müdahalelerle, kısa zamanda büyük bir karanlık haline gelen sürecin bölgedeki laik ve üniter devletleri yıkıma götürdüğü ortadadır. Bu yıkımın son halkası olan Suriye ise ülkemizdeki siyasi iktidar tarafından da desteklenen cihatçı terör örgütü HTŞ’ye (Heyet Tahrir el-Şam) teslim edilmiştir.
Emperyalizmin yüz yılı aşkın süredir, cihatçı terör örgütleri, mezhepler, aşiretler ve etnik yapılar üzerinden provokasyonları ve iç savaş yöntemleri ile laik ve üniter devlet yapıları bir bir ortadan kaldırılmakta, toplumları parçalanmaktadır. Nitekim, ABD ve İsrail’in denetiminde Suriye’yi işgal eden cihatçı terör örgütü dünyanın gözü önünde Alevilerin yaşadığı bölgelerde açıkça katliam yaparken, ülkemizde Alevi yurttaşlarımıza dönük, özellikle “Siyasal Alevilik” kavramı üzerinden başlatılan provokatif söylemler de artmaktadır.
Ülkemizdeki siyasi iktidar “yeni Osmanlı” hayalleriyle, Genişletilmiş (Büyük) Ortadoğu Projesi adı altındaki bu yıkım planının sorumlularındandır.
Öte yandan, bölgemizde emperyalizmin Suriye üzerinden kurduğu sahte barış ve demokrasi masalarında şeriatçı-cihatçı çetelerle birlikte yer almaya can atan; bu uğurda ülkemizdeki laik Cumhuriyet’i gözden çıkarmaya hazır bir siyaset anlayışının varlığı da endişe vericidir. Bu anlayış, “Çözüm Süreci” ve “Terörsüz Türkiye” adı altında, Cumhuriyet karşıtı “muhalefeti” hem ümmetçilikle hem de siyasi iktidar ile adeta ortak bir hatta buluşturmaktadır.
Bütün bu gelişmeler, ülkemizdeki “yeni anayasa” dayatmasının, Genişletilmiş (Büyük) Ortadoğu Projesinden, Suriye’de HTŞ ve SDG eliyle yürütülen emperyalist politikalardan bağımsız olmadığını apaçık göstermektedir. Laik Cumhuriyetin temellerinin atıldığı Lozan Antlaşması’nın bu süreçle birlikte yeniden tartışmaya açılması da bu sürecin bir diğer göstergesidir.
Siyasi iktidar diğer yandan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne dönük siyasi hedeflerini de hayata geçirmek üzere müdahalelerini artırmaktadır. Emperyalizmin Doğu Akdeniz’deki politikalarıyla uyumlu bir biçimde, ülkemizde adım adım kurduğu gerici istibdat rejimini KKTC’ye ihraç etmek isteyen siyasi iktidar, halkın bütün itirazlarına rağmen, işbirlikçileri ile birlikte başta eğitim olmak üzere laiklik karşıtı yasa ve uygulamaları ülkemizde yaptığı gibi KKTC’ye de dayatmaktadır. Lefkoşa’da Türkiye’den getirdiği bindirilmiş kıtalarla “külliye” açılışı yapmakta; bütün bunlara tepki gösteren Kıbrıs halkını da açıkça tehdit edebilmektedir.
Laiklik, yasama, yürütme, yargının yanı sıra, hukuki ve idari yapı ile devletin, demokrasinin ve çağdaş toplumun bir bütün olarak temelidir. Ülkemizde bu bütünlüğün ortadan kaldırılması, laik Cumhuriyet’in tasfiyesiyle eş zamanlı olarak sürdürülmüştür. Siyasi iktidarın “yeni anayasa” dayatması, 19 Mart sandık darbesi, kapalı kapılar ardında “Terörsüz Türkiye” uzlaşması, Suriye’de garnizon devlete onay ve HTŞ ile “kuruluş” uygulamaları ile de karşı devrim bir bütün olarak son aşamasına gelmiştir.
Bu koşullar altında;
● Gerici istibdat rejiminin hukuki, idari ve toplumsal temeli anlamına gelen “yeni anayasa” girişimi gayri meşrudur. Siyaset topluluğu içerisinde muhalefetin bütün kesimlerinin “yeni anayasa” girişiminin müzakereye açık olduğu izlenimini veren, teknik ve hukuki alana sıkıştıran yaklaşım ve eylemleri en hafif tabirle karşı devrim sürecini meşrulaştırmak anlamına gelmektedir. Laiklik Meclisi, karşı devrimin bu gayri meşru hamlesini boşa düşürecek bir mücadeleyi yükseltmek üzere bütün toplumsal kesimlere çağrı yapar.
● Muhalif toplumsal kesimleri “yeni hukuku” ile etkisiz kılmayı, bu işleyişi normalleştirerek, karşı devrimini tamamlamayı hedefleyen ve hiçbir meşruiyeti kalmayan siyasi iktidarın “yeni hukuku” reddedilmelidir. Laiklik Meclisi, Türkiye Barolar Birliği ile tüm baroları ve hukukçuları, laik hukuk sistemini kazanmak üzere mücadeleye çağırır.
● Laik Cumhuriyetin kuruluşuna, devrimlerine ve kazanımlarına yönelik eleştiri ve tartışmaların Cumhuriyetin tasfiye süreciyle eş zamanlı olarak gündeme getirilmesi siyasi iktidarın karşı devrim hamlelerinin önünü açmaktadır. Yasama, yürütme, yargının yanı sıra, hukuki ve idari yapı ile devletin ve toplumun bir bütün olarak temelinin ortadan kaldırılması anlamına gelen laikliğin tasfiyesine fırsat veren tüm siyasi girişim ve yaklaşımlar reddedilmelidir. Laiklik Meclisi laikliğin ve Cumhuriyet devrimlerinin ne olup ne olmadığı konusunda toplumu aydınlatıcı çalışmalarını büyütecektir.
● Laiklik Meclisi, siyasi iktidarın “barış ve demokrasi” hamaseti ardında gizlediği asıl projenin, inşasını tamamlamaya çalıştığı gerici, piyasacı ve işbirlikçi rejim olduğuna bir kez daha işaret eder. Laikliğin ve Cumhuriyet’in tasfiyesi anlamına gelen, kimi çevrelerin şeriat dâhil olmak üzere farklı özlemlerini de barındıran ve Genişletilmiş (Büyük) Ortadoğu Projesiyle bağlantılı bu sürece şu ya da bu şekilde dâhil olmaya niyetlenen bütün siyasi aktörleri ve kesimleri uyarmayı tarihsel bir görev olarak gören Laiklik Meclisi, laik, bağımsız, demokratik bir Cumhuriyet için örgütlü mücadeleyi yükseltmenin yaşamsal olduğuna bir kez daha vurgu yapar.
● Türkiye, siyasi iktidar tarafından emperyalizmin politikaları doğrultusunda İslamcı-cihatçı anlayışı büyüten, gericilik ihraç eden bir ülke haline getirilmektedir. Laiklik Meclisi, laiklik mücadelesinin bağımsızlık ve demokrasi mücadelesinden ayrı tutulamayacağını bilerek KKTC’deki laiklik mücadelesini yürüten eğitim sendikaları ve toplum kesimlerini yürekten selamlar ve dayanışma duygularını iletir.
● Emperyalizmin yüzyılı aşkın süredir yürüttüğü politikalar sonucunda ortadan kaldırılan laik-üniter devletlerin sonuncusu olan Suriye’de kurulmak istenen garnizon devletçiklere ve yönetimi ele geçiren cihatçı terör örgütünün Alevilere ve Dürzilere yönelik katliamı ülkemizde de siyasi iktidar tarafından meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır. Laiklik Meclisi, emperyalizmin, Siyonizmin ve gerici İslamcı güçlerin ortak politikalarının sonucu olarak parçalanmanın, katliamların hedefi olan Aleviler ve Dürziler ile laik bir düzen ve ülkelerinin bütünlüğü için büyük bir tehdit altında direnen Suriye halkına dayanışma duygularını iletir.
● Laiklik, hukuk, devlet kademeleri, siyaset ve toplumsal yaşamı kapsayan bütünlüklü bir zemindir. Laiklik Meclisi, laiklik mücadelesinin öznesi olarak; eşit ve özgür bir geleceğin zemini olan laikliğin toplumsal yaşamın, onurlu yaşam hakkının ve aydınlık bir geleceğin güvencesi olduğunu bir kez daha hatırlatır. Bu çerçevede, laiklik mücadelesinin ülke çapında yaygınlaşması ve derinleşmesinin bir zorunluluk olduğunu tespit ederek, Laiklik Meclisi’nin yerel kuruluş çalışmalarını başlattığını duyurur.
● Son dönemde, geleceklerine sahip çıkarak toplumsal hakları ile birlikte yurttaşlık ve Cumhuriyet için ayağa kalkan üniversiteli ve liseli gençler laikliğin teminatıdır. Laiklik Meclisi, ülkemizin geleceği olan gençlik ile birlikte mücadelesini büyütecektir.
● Laiklik Meclisi laikliğin toplumsal kesimler içerisinde en çok emekçiler için yaşamsal olduğu vurgusunu sözü ve eyleminde yükseltmeye devam eder. Buradan hareketle, laiklik mücadelesinin eşit ve özgür bir Cumhuriyet mücadelesinden bağımsız olmadığını vurgular.
● Laiklik Meclisi, ülkemizdeki karşı devrim sürecine ve bölgemizdeki emperyalist tuzaklara karşı en geniş barikatı oluşturmak üzere; tüm yurttaşları ve demokratik kitle örgütlerini işbirliği içinde laik Cumhuriyet için ülke çapında mücadeleye çağırır.
Eski THK Rektörü Ünsal Ban tutuklandı Eski THK Üniversitesi Rektörü Ünsal Ban'ın da aralarında bulunduğu…
THY’nin 21 Mayıs 2025 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda yönetim kurulunda değişikliğe gidilerken yönetim kurulu…
İBB soruşturmaları kapsamında tutuklanan Taner Çetin’le ilgili iktidar medyasına servis edilen bilgi notunun, AKP’li bir…
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Benim tekrar aday olma derdim yok" açıklamasına…
Oyuncu Halit Ergenç ve Rıza Kocaoğlu, yalan beyan suçlamasıyla yargılandığı davada hapis cezası aldı. Ergenç’e…
Kınık ailesi, 26 Mayıs'taki duruşma öncesi Zehra Kınık'ın neden olduğu kaza sonucu ölen Batın Barlasçeki’nin…