Trump'ın bir haftası
Trump göreve gelir gelmez onlarca kararname imzaladı. Kendisini bir “Barış Havarisi” olarak göstermeye çalışan Trump’ın ve ABD’nin Irak’ta, Afganistan’da, Suriye’de yaptıkları ise ortada…
HÜNERMENT BORAL
Donald Trump, 20 Ocak 2025’te yeniden başkanlık görevine gelir gelmez onlarca kararname imzaladı.
Kapitalist gücü pekiştirmek, ilerici kazanımları geri almak ve emperyalist sömürüyü yoğunlaştırmak amacıyla bir dizi gerici politika uygulamaya koydu. Bu politikalar yalnızca bir yönetim tercihi değil, burjuvaziyi savunmak ve işçi sınıfının devrimci potansiyelini bastırmak için planlanmış stratejik hamlelerdir.
Trump yemin töreninde yaptığı konuşmada, başkanlığının “en gurur verici mirasının” “barış yapıcı ve birleştirici” olacağını söyledi.
Pazartesi günü yaptığı konuşmada “Başarımızı sadece kazandığımız savaşlarla değil, aynı zamanda sona erdirdiğimiz savaşlarla da ölçeceğiz” diyen Trump, kendisine erken bir siyasi zafer kazandırmak üzere zamanlaması yapılan ateşkesin bir parçası olarak Gazze’deki ilk İsrailli esirlerin serbest bırakılmasına atıfta bulundu.
Kendisini bir “Barış Havarisi” olarak göstermeye çalışan Trump’ın ve ABD’nin Irak’ta, Afganistan’da, Suriye’de yaptıkları ise ortada…
EMEKÇI DAYANIŞMASININ ÖNLENMESİ
Trump’ın ilk ve en saldırgan adımlarından biri, güney sınırında ulusal bir acil durum ilan ederek binlerce Silahlı Ulusal Muhafızları sınır güvenliği için görevlendirmek oldu. Yeni duvarlar inşa edilmesi, gözetim sistemleri genişletilmesi ve okullar ile hastaneler gibi göçmenler için “güvenli alanlar” statüsü kaldırılması kararlarını imzaladı. Göçmen toplulukları hedef alan bu politikaların, hem insani hem de ekonomik açıdan büyük bir yıkıma yol açacağı aşikar.
Sınırların silahlandırılmasının özünde iki temel sebebi var: İlk olarak, göçmen işçileri insandıcılaştıracak ve onları kolayca sömürülebilir bir durumda bırakacak. İkinci olarak ise, yerli işçilerle göçmen işçiler arasında bir düşmanlık yaratarak uluslararası işçi dayanışmasını baltalayarak ekonomik krizin ve geçim sıkıntısının ülkemizde olduğu gibi “mülteciler yüzünden” olduğunu lanse edecek.
KÜBA’NIN TERÖRE DESTEK VEREN ÜLKELER LİSTESİNE YENİDEN EKLENMESİ
Trump’ın Biden yönetimi döneminde imzalanan kararnameyi iptal ettiği ve Küba’yı “teröre destek veren ülkeler” listesine yeniden eklediği belirtildi.
Bunun üzerine, Küba Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel, X hesabından yaptığı paylaşımla Trump’ın bu kararına tepki gösterdi.
Canel, “alay ve istismar” şeklinde nitelendirdiği bu eylemi, “ABD hükümetinin listelerinin ve tek taraflı baskı mekanizmalarının itibarsızlığını teyit ettiğini” ifade etti.
Obama, 29 Mayıs 2015’te Küba’yı teröre destek veren ülkeler listesinden çıkarmıştı fakat daha sonra göreve gelen Trump yönetimi, Ocak 2021’de görev süresinin son haftasında Küba’yı yeniden bu listeye eklemişti.
Listede Küba’nın yanı sıra Kuzey Kore, İran ve Suriye bulunuyor.
KÂR, GEZEGENİN ÖNÜNDE
Trump’ın kararlarından biri ABD’yi Paris İklim Anlaşması’ndan çekmek oldu. Bu kararı “Amerikan enerji bağımsızlığı” adına savunan Trump, fosil yakıt çıkarımını ve ihracatını hızlandırmak için “Ulusal Enerji Acil Durumu” ilan etti. Bu çerçevede, açık deniz sondajları üzerindeki federal kısıtlamalar kaldırıldı ve koruma altındaki federal araziler petrol ve gaz aramalarına açıldı.
Kısa vadeli kârlar, uzun vadeli ekolojik sürdürülebilirliğin ve işçi sınıfının refahının önüne konulmaktadır. İklim yıkımı, özellikle işçi sınıfını orantısız bir şekilde etkilerken, kapitalist devletin fosil yakıt tekelleriyle ittifakı çevre felaketinin bir sistem hatası değil, bu sistemin doğal bir sonucu olduğunu gösteriyor.
ÇEŞİTLİLİK VE KAPSAYICILIK PROGRAMLARININ KALDIRILMASI
Trump yönetimi, federal kurumlar ve kamu ihalelerindeki Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılık (DEI) programlarını kaldırarak bunları “gereksiz” olarak nitelendirdi.
Sınıfı bölmek ve hedef şaşırtmak için DEI adı altında trend haline getirilen Neoliberal Irk/Cinsiyet siyaseti yine Neoliberallerin çıkarlarına hizmet etmek amacıyla yürürlükten kaldırıldı.
DEI girişimleri kapitalizm altında sistemik baskıyı çözmek gibi bir amacı olmasa da, bu programların kaldırılmasıTrump iktidarının gericiliğini göz önüne sermiştir. Kapitalist sistemde lütfedilen (!) “suni iyileştirmeler” hiçbir zaman kurtuluş olmayacaktır. Bütün halkların kesin ve tek kurtuluş yolu Proleterya Diktatörlüğüdür.
HÜKÜMET VERİMLİLİĞİ DEPARTMANI (DOGE) VE ELON MUSK
Trump, hükümet maliyetlerini azaltmayı amaçlayan yeni bir danışma organı olan Hükümet Verimliliği Departmanını (Doge) oluşturan bir yönerge imzaladı. Bu birimin Elon Musk tarafından yönetilmesi bekleniyor.
Trump, Tesla ve SpaceX’in başkanı Musk’ın yeni kurum için yaklaşık 20 kişilik bir ofisi olacağını söyledi.
Yemin sırasında dünyanın en zengin Amerikalı milyarderleriyle poz veren Trump, kime hizmet ettiğini açıkça deklare ediyor.
AŞIRI SAĞ ŞIDDETIN TEŞVIK EDILMESI
Trump’ın en tartışmalı adımlarından bir diğeri, 6 Ocak Kongre baskınına katılan birçok kişiyi affetmesi oldu. Bu hamle, Trump yönetiminin aşırı sağ unsurlarla açık bir şekilde hizalandığını gösteriyor. Bu tür aflar, gerici hareketleri cesaretlendirmekle kalmayıp, işçi sınıfının öfkesini sistem yerine marjinal topluluklara yönlendiren tehlikeli bir araç olarak kullanılıyor.
Burjuvazinin kendi çıkarlarını korumak için gerici ideolojiyi nasıl kullandığı ise açıkça ortada.
TRANS HAKLARININ BASTIRILMASI: SINIFI BÖLMENIN ARAÇLARI
Trump yönetimi, trans bireylerin haklarını doğrudan hedef alan “Kadınları Cinsiyet İdeolojisi Aşırılıklarından Koruma ve Biyolojik Gerçekleri Geri Kazanma” başlıklı bir kararname çıkardı. Bu kararname, federal düzeyde trans kimlikleri tanımayı durdurmuş ve ayrımcılık karşıtı korumaları geri almıştır.
İLERICI EKONOMIK POLITIKALARIN GERI ALINMASI: BURJUVAZININ ÇIKARLARI
Trump, ekonomik programında Biden yönetimi tarafından uygulanan politikaları da hedef aldı. Şirket vergilerini düşürme, işçi koruma yasalarını gevşetme ve sosyal refah programlarını kesme gibi adımlarla sermayenin kârını artırmayı önceliklendirdi. Öğrenci borçlarının affedilmesi gibi girişimler de bu süreçte sona erdirildi.
Bu politikalar, kapitalizmin temel çelişkisini, yani zenginliğin azınlık bir sınıfın elinde yoğunlaşmasını daha da belirgin hale getiriyor. Sosyal güvenlik ağlarının kesilmesi, yoksulluğu ve işçi sınıfı içerisindeki hoşnutsuzluğu artırarak sistemin istikrarsızlığını derinleştirir. Ancak bu durum, aynı zamanda devrimci bilincin uyanmasına da zemin hazırlayabilir.
DEVRİMCİ MÜCADELEYE ÇAĞRI
Trump yönetiminin politikaları, kapitalizmin çürüme sürecinin doğal bir sonucudur. Bu politikalar, işçileri sömürmeye devam etmek, toplumsal bölünmeleri derinleştirmek ve emperyalist hâkimiyeti sürdürmek için tasarlanmıştır. Ancak bu süreç, aynı zamanda işçi sınıfının devrimci potansiyelini de ortaya çıkarmaktadır.
Komünistler için bu gelişmeler, devrimci mücadelenin aciliyetini bir kez daha göstermektedir. Kapitalist sistemin yıkılması ve yerine sosyalist bir düzenin inşası, sömürüye, eşitsizliğe ve çevresel felaketlere son vermenin tek yoludur. Trump’ın politikaları, yalnızca işçi sınıfını bölmeyi değil, aynı zamanda onların haklı öfkesini de bastırmayı hedeflese de, bu mücadele nihayetinde emekçi halkların zaferiyle sonuçlanacaktır!