Harun Tuğkan
Her yılın Şubat ayında emperyalist ülke ve kurumların askeri başlıkları ele almak üzere toplandığı Münih Güvenlik Konferansı’nın bu seneki oturumları 14-16 Şubat tarihlerinde gerçekleşti. Yakın geçmişe kadar emperyalist ülkelerin mutabık kaldığı güvenlik başlıklarının teyit edildiği Münih Güvenlik Konferansı’nın bu sene gerçekleşen toplantılarının sonucunda ortaya çıkan tablo batı ülkelerinin güvenlik başlıklarında ortak bir tutuma sahip olmadığını gösteriyor.
Emperyalist merkezler arasında bugün açık bir şekilde görülen güvenlik başlıklarına yaklaşım farklılıklarının nedenlerinin başında emperyalizmin kendisine tam boy bağlamak istediği ülkelere yönelik politikaları ve askeri müdahaleleri bulunuyor.
BATININ GÜVENLİK KRİZİ
Suriye’de gerçekleştirilen emperyalist müdahaleyle birlikte Avrupa ülkelerine yönelik kitlesel göç hareketinin başladığı dönemden itibaren Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin halklarında AB’ye karşı şüpheci eğilimler güç kazanmaya başladı. AB ülkelerine göç eden Suriyeli nüfusun henüz kitleselleşmediği, AB ülkelerine doğru gerçekleşen göç hareketlerinin birlik tarafından tehdit olarak görülmediği 2012 senesinde Suriyeli göçmen nüfusun AB sınırları içinde ilk durağı olan Yunanistan’da faşist Altın Şafak partisi yüzde yedi rekor oy oranına ulaştı. Altın Şafak’ın kendi tarihinde en yüksek desteğe ulaştığı 2012 yılında emperyalist kurumlar Suriye direnişinin her an kırılacağını ön görüyordu. Fakat emperyalist merkezlerin beklentilerinin aksine Suriye direnişinin kolaylıkla kırılamayacağı kısa sürede anlaşıldı. Çatışmaların ve gerginliklerin ortadan kalkacağı öngörüsü yapılan küreselleşmiş dünya yeni bir tehdit ile karşı karşıya kaldı.
Suriye’ye yapılan emperyalist müdahale sonucunda ortaya çıkan göç krizini Avrupa ülkelerinin sınırları dışında tutmak için 2013 senesinde Türkiye ile AB arasında geri kabul antlaşması imzalandı. Fakat krizi sınırlarının dışında tutmak emperyalist ülkeler için kolay olmadı. Ortadoğu’da uygulanan emperyalist politikaların AB sınırları içinde de sonuçları ortaya çıkmaya başladı. Gümrük birliği ve Schengen gibi Avrupa normlarının temelini oluşturan uygulamalar halk ve iktidarlar tarafından sorgulanmaya başlandı.
Emperyalist politikaların bir sonucu olarak batı ülkelerinde yükselişe geçen sağ popülist ve faşist hareketler iktidarlarda korumacı politikaları ön planda tutan merkezileşme eğilimlerini ortaya çıkardı. 2016 yılında İngiltere Brexit ile AB’den ayrılma kararı aldı, 2017 yılında Trump ABD başkanı seçildi. Aynı yıl başat emperyalist ülkelerdeki merkezileşme eğilimlerinin bir sonucu olarak da değerlendirilebilecek Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı sistemi referandumu yapıldı. Yine aynı yıl Fransa’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde sağ popülist ittifakın desteklediği Marine LePen yüzde otuzun üzerinde oy alarak desteğini iki katına çıkardı.
Rusya-Ukrayna çatışmasının ayak seslerinin hissedildiği 2019 yılında Fransa ile ABD arasında görünür hale gelen güvenlik öncelikleri arasındaki çelişkiler sonucunda Fransa Cumhurbaşkanı Macron NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiğini açıkladı. Söylemini desteklerken ABD’nin Çin başta olmak üzere tehdit algısının Asya’ya yöneldiğini belirten Macron’un ve başat emperyalist ABD’nin öncelik sıralamasının farklılığı neticesinde Avrupa ülkeleri arasında NATO’ya alternatif olacak şekilde kapsamı Avrupa’nın güvenlik önceliklerini sağlaması gerektiği öngörülen Avrupa Ordusu kurulması tartışmaları başladı.
İlgisi Çin ve Güney Doğu Asya’ya kayan Trump, Çin’e karşı demir çelik başta olmak üzere teknolojik ürünleri de kapsayan kalemlerin de dahil edildiği gümrük tarifelerini arttırarak Çin’e ticaret savaşı ilan etti ve emperyalizmin küresel serbest rekabeti düzenleyici kurumu Dünya Ticaret Örgütü’nden ayrılma kararı aldı. Fransa ve Almanya başta olmak üzere Avrupa emperyalizmi otomotiv ve demir çelik sektörlerinde Çin’e üretim bağımlılıklarından dolayı Avrupa ve çevresinden Asya’ya kayan güvenlik kaygılarında başat emperyalist ülke ABD ile ortak hareket etmedi. Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası ‘küreselleşmiş dünya’nın yeni dünya düzeni emperyalist merkezlerin öncelik ve politikalarda ortaya çıkan çelişkiler sonucunda ortaya çıkan yeni çatışma ve güvenlik başlıklarını batılı ülkelerin önüne serdi.
Pandemi nedeniyle yüksek seviyede hissedilen ekonomik ve toplumsal kriz emperyalist politikaların yarattığı toplumsal krizin ve yapısal ekonomik krizinin üstünü örtmüş, sistemde ortaya çıkan kriz batılı kurumlar tarafından pandemi kaynaklı arızi bir durum olarak nitelendirilmişti.
Aynı şekilde Trump’ın ilk dönemi sona erdiğinde emperyalist ülkeler arasında mutabık kalınan temel başlıklarda ana akım yaklaşımların dışında yöntemler kullanmasını münferit olarak değerlendiren batılı kalemler, batı akademisinde bile artık cılız kalan küreselleşmenin ve batının ortak değerlerinin yeniden dünyayı çatışmasız ve uyumlu politikalarla düzenleyeceği savlarını ortaya atmaya başlamıştı. Trump’ın yeniden ABD başkanı seçilmesi ve bugün AB ülkelerinin de dahil olduğu farklı ülkelere yönelik gümrük tarifelerini arttırması emperyalist ülkelerdeki merkezileşme ve korumacı eğilimlerin dönemsel arızi bir durum değil emperyalizmin yapısal bir sonucu olduğunu göstermektedir.
BATININ ORTAK DEĞERLERİ: İNSAN HAKLARI DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜKLER Mİ?
Emperyalist merkezler arasında ayrışma yaşanan başlıklarla birlikte üzerinde fiili bir oydaşma sağlanan batılı ortak değerler varlığını hala sürdürmektedir.
Emperyalist politikalar karşısında engel olarak görülen iktidarlara karşı demokrasi adına girişilen darbe komploları ve emperyalist çıkarlar doğrultusunda hareket eden taşeron yapı ve grupların finanse edilmesi bugün Trump tarafından deşifre edilen USAID’nin çalışmalarında görülmektedir.
Ortadoğu’dan yaşanan göç hareketlerini sınırları dışında tutulması gereken bir tehlike olarak gören Avrupa ülkeleri, Rusya-Ukrayna çatışması sonucunda Avrupa ülkelerine göç eden Ukraynalılara kapılarını sonuna kadar açmış fakat insanlığın kültürel mirasının parçaları arasında yerlerini alan Rus sanatçılarının eserlerini kütüphanelerinde, tiyatrolarında yasaklamıştır.
Gazze’de soykırıma varan İsrail vahşetine karşı İsrail’in haklı savunma refleksi değerlendirmeleri yapan batılı ülkelerinin insani değerleri Ege denizinde karaya vuran insan vücutlarını, Suriye’de batının demokrasi ve insan hakları değerleri uğruna taşeronları tarafından girişilen katliamları özgürlük mücadelesi olarak değerlendirmiştir.
Trump tarafından Güney Amerikalı göçmenlerin kriminalize edilerek sınır dışı edilen ve görüntüleri film sahneleri ayarında sosyal medya hesaplarından paylaşılan göçmen düşmanlığı emperyalist başkentlerin insan hakları ve özgürlükler başlıklarında ortak değerleridir.
Somut durumdan yola çıkıldığında dünyada çok kutupluluğa giden bir eğilim olduğu görülmektedir. Fakat ortada bulunan tablo çok kutupluluğun batı-doğu ikiliği gibi geleneksel ezberlerin aksine batılı emperyalist merkezler arasında ortaya çıktığı da not edilmelidir.
Bu haber en son değiştirildi 22 Şubat 2025 16:28 16:28
İlerici Kadınlar Derneği (İKD) 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü çerçevesinde İstanbul ve İzmir'de etkinlikler…
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Barosu hakkında "Terör örgütü propagandası yapmak" ve "Basın Yoluyla Halkı Yanıltıcı…
Bir döner restoran zinciri üzerinden FETÖ’ye finansman sağladığı iddiasıylsaaralarında kamu personelinin de bulunduğu 353 şüphelinin…
Avukat Hareketi, 23 Şubat'ta gerçekleşecek İstanbul Barosu Genel Kurulu'na katılma çağrısı yaptı.
Sağlık Bakanlığı, Diyarbakır Selahaddin Eyyubi Devlet Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji bölümünde yapılan bazı ameliyatlara ilişkin…
MHP Genel Başkanı Basın Danışmanı Yıldıray Çiçek, "Sayın Devlet Bahçeli'nin sağlığı, dostlarını sevindirecek, düşmanlarını üzecek,…