Naci Görür İstanbul depremi çağrısını yineledi: Sokağa inin iş yapın

Yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, 6 Şubat depremlerinin yıl dönümünde olası Marmara depremi için İstanbul uyarısı yaptı. Görür, "Biz hep depremde konuşuyoruz. Etkinlik yapacağız diye gösterişe sapan vitrine yönelik çalışmaları yapıyoruz. Ondan sonra unutuyoruz. Sokağa inin, iş yapın. Zor olan birtakım işleri devletle belediye, halk bütünleşir, yumruk gibi olursa biz İstanbul’u 10-15 senede depreme hazırlarız, 25 senedir hazırlayamadık" dedi.

Naci Görür İstanbul depremi çağrısını yineledi: Sokağa inin iş yapın

6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremlerde 11 il büyük bir yıkıma uğradı. Depremde en az 53 bin 725 kişi hayatını kaybetti, 107 bin 213 kişi yaralandı.

Yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, 6 Şubat depremleri ve olası depremlerle ilgili konuştu. “99 Kocaeli depremi olsun, Van depremi olsun, Maraş, Hatay depremi olsun bizim bu depremlerden yeterince ders aldığımızı söylememiz mümkün değil” diyen Görür, şunları söyledi:

“Bu depremlerle uğraştık, üzüldük, sıkıntısını çektik, ülkenin deprem dirençli olmasını istedik ama gereğini tam anlamıyla yerine getiremedik. Bunun sonucunda da bugün rahatlıkla şunu söyleyebiliriz. Ülkemiz, insanımız henüz daha depremlerle baş edebilecek durumda değil ve ülkemiz depreme hazır değil. Yaptıkları açıklamalar hem Sayın Cumhurbaşkanı’nın hem de Şehircilik Bakanımızın yapmış olduğu çalışmaların, söylemlerin tamamının altına imzamı koyarım. Bunlar doğru şeyler. Bugün itibarıyla söyledikleri, ‘Deprem, ülkemizin meselesidir. Deprem, ülkemizin en önemli gündemidir. Bu gündemi unutmamak lazım. Depreme ülkemizi hazır, güvenli, dirençli hâle getirmemiz gerekir. Ülkemizde deprem dirençli kentleri oluşturmamız gerekir. Özellikle yönetimlerin bu işe önem vermesi bilhassa depreme hazırlığı yapacak, önlemler alacak yerel yönetimlerin suni gündemleri bir tarafa bırakarak doğrudan doğruya deprem işiyle bulundukları kenti deprem dirençli hâle getirmeleri uğraşına dönmelerini’ istiyor. Bu bizim 25 senedir 99 depremlerinden beri bağırarak her fırsatta söylediğimiz, hem merkezi yönetimi hem yerel yönetime sözlerdir. Bugün bu sözlerin duyulduğunu, benimsendiğini bizzat Cumhurbaşkanı’ndan ve Şehircilik Bakanından duymuş olmamız beni son derece mutlu etti.

“YAPILANLAR İSTANBUL’U DEPREME HAZIR HÂLE GETİRMEKTEN ÇOK UZAK”

İstanbul depreme büyük ölçüde hazır değil. İstanbul’da depreme hazırlık yönünden, önlem alma yönünden çok şey yapıldı ama bu yapılanlar İstanbul’u depreme hazır, deprem dirençli hâle getirmekten henüz daha çok uzak. Dolayısıyla İstanbul depreme hazır değil diyoruz. Hazır hâle getirilmesi için de doğru yolu benimseyip o yolda ilerlemek lazım. Doğru yol da şudur. İstanbul’daki tehlike, büyük çoğunlukla bütün yönleriyle belirlenmiştir. İstanbul’da ne zaman deprem olacağı, nereyi nasıl etkileyeceği, İstanbul’un bileşenlerinin nasıl zarar göreceği bugün için bilim dünyası tarafından ve yerel yönetimler tarafından bilinmektedir. O hâlde yapılacak şey, bu kenti deprem dirençli hâle getirmek olacaktır. Deprem dirençlilik demek, deprem olduğu zaman İstanbul’un minimum hasarla bu depremi atlatması demektir, günlük yaşamının değişmemesi demektir. Bizim Güneydoğu’da bir deprem oldu. 2 senedir kendimize gelemedik. O yöre de kendine gelemedi. Açlık, susuzluk, işsizlik, kanalizasyon karışması, içme suyu karışması, lağımlar, molozların belli yerlere dökülmesi, kanserojen maddeler, hastalık, hijyen olmayan koşulların bulunması, evlerin yıkılması, yolun, köprünün olmaması gibi daha problemler devam ediyor. İstanbul’u konuşuyorsak depremden sonra günlük yaşamının bile önemli ölçüde değişmemesi lazım. Bunun için yapılacak şeyler basit. İstanbul’da yönetimi deprem yöneten ve depreme İstanbul’u hazırlayan bir şema içerisinde bir şekle dönüştürülmesi lazım. Bazı kanunların çıkması lazım. Finans kaynaklarının harekete geçirilmesi lazım. İstanbul ve çevresinin mikro bölgeleme çalışmasının yapılması lazım. İstanbul’da çoğunlukla mikro bölgeleme çalışması yapılmış.

“DEPREMDE İSTANBUL’DA BARAJLAR YIKILABİLİR”

Ondan sonra İstanbul’un bileşenlerinden biri halktır. Diğeri altyapıdır. Üçüncüsü yapı stokudur. Dördüncüsü ekosistem ve çevredir. Beşincisi de ekonomidir. Bu bileşenlerin depremde nasıl zarar göreceğini, ne kadar zarar göreceğini daha deprem gelmeden önce hesaplamaktır. Ondan sonra deprem gelmeden önce bu zararları azaltmak, minimum hâle getirmek için uğraşmaktır. İstanbul’u depreme hazırlamak bu. Bunun için de özel yapılanmaya, özel birtakım kurumlara, birimlere ihtiyaç yoktur. Devletimizin organlarını, devletin yapısını, birimlerini harekete geçirmek suretiyle İstanbul’u depreme hazırlamak mümkündür. Bu çok daha ekonomiktir, etkindir, efektiftir. Örneğin İstanbul’da barajların yıkılacağını düşünüyorsanız ki ben düşünüyorum bazı barajların. Bunlar için daha şimdiden, deprem olmadan, barajlar yıkılmadan Devlet Su İşleri ile oturur İSKİ, barajlar konusunda bir anlaşma yapar. Onlar da mevcut barajları gözden geçirir, zayıf olanları güçlendirir, yıkılacağı yıkar, yeniden yapar. Deprem geldiği zaman o barajlar da yıkılmaz. Yani depremden önce bunu yaparsın.”

“KİM DEPREM ÖNLEMİNDEN UZAKLAŞIRSA HALK GÖZÜNÜ KARARTMAYI BİLSİN”

Alınması gereken diğer önlemleri de sıralayan Görür, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz hep depremde konuşuyoruz. Etkinlik yapacağız diye gösterişe sapan vitrine yönelik çalışmaları yapıyoruz. Ondan sonra unutuyoruz. Etkinlikte birini konuşturuyoruz, bir plaket veriyoruz, 3-5 alkış, tamam. Siyaset de bunu yapıyor, yönetim de bunu yapıyor. Sokağa inin, iş yapın. Bu iş o kadar zor değil. Zor olan birtakım işleri de devletle belediye, halk bütünleşir, yumruk gibi olursa biz İstanbul’u 10-15 senede depreme hazırlarız, 25 senedir hazırlayamadık. 25 senede değil İstanbul, Türkiye’nin tümü depreme hazırlanabilir. En basiti bir bakanlık kur, Afet Bakanlığı diye. Deprem bölgelerinde, faylı bölgelerde, fay zonlarında bismillah de, işe başla. O bakanlığın bir kadrosu olsun, bütçesi olsun, belli bir planı, programı, hedefi olsun; otursun, çalış. Nasıl ki Ulaştırma Bakanlığı bu memlekete bir sürü yol yapıyor. Şehircilik Bakanı onu yapıyor, Ekonomi Bakanı bunu yapıyor. Bu bakanlık da yapsın. Türkiye’nin parası pulu mu yok, çok. Öyle kurumlara öyle bütçeler veriyor ki inanamazsın. Az yol yapsın, az baraj yapsın, az müteahhitlik hizmeti yapsın. Birazcık fazla deprem hazırlığı yapsın. Ülke bunu yapabilir. Yeter ki niyeti olsun. Bu niyetinin olması için de siyasilerin, halk gözetim ve denetiminde olsun. Kim ki depreme önlem almadan uzaklaşırsa kaşını karartmayı, gözünü karartmayı halk bilsin. Biz bu işi bu şekilde hallederiz. Yoksa Türkiye’nin geleceği yok demektir. Ekonomik ve siyasi bağımsızlığı da yok demektir gelecektir. Deprem o kadar ciddi, bu ülkenin hayat memat, beka meselesidir.”

“6 ŞUBAT DEPREMİNİN GELECEĞİNİ SENELERCE SÖYLEDİK”

Görür, 6 Şubat depremlerine ilişkin de “Güneydoğu’yu biz öyle öngörüyle değil, Güneydoğu’ya depremin geleceğini söyledik. Yerel yönetimlere de merkezi yönetime de halka da söyledik. Senelerce yazdık, yazdık, yazdık… Videolar gönderdik, söyledik, konuştuk, konuştuk… Geldi vurdu deprem. 50 binden fazla insanımız öldü. Bizim halk uyanmadı çünkü bizim halk maalesef iyi insanlarımız, güzel insanlarımız ama ‘Bana bir şey olmaz’ diyor. Niye diyor, onu bilmiyorum. Nitekim de kendine oluyor ama aklı sıra olmaz diyor. Umursamıyor, unutuyor” dedi.