Reklam
Kategoriler: Köşe Yazıları

Napalm kızı

Reklam

TÜLİN TANKUT

Napalm Kızı, fotoğrafı magazin kapağını süsleyen kapak kızı değil.

Şans ve talihe dayalı bir iskambil oyunu olan Maça Kızı ya da Kupa Kızı v.b. de değil.

O, tahrip gücü yüksek, Napalm bombasının körpecik bedenini yaktığı sırada çekilen efsanevi fotoğrafıyla dünyanın tanıdığı ve “Napalm Kızı” diye anılan küçük bir kız çocuğu.

Olay 8 Haziran 1972’de başlıyor. Güney Vietnam hava kuvvetleri, Kuzey Vietnam’ın elinde olan Trang Bang köyüne saldırmaya hazırlanıyor. Ortalıkta Kuzey Vietnam’daki düşman Vietkong geliyor, dedikoduları … Bunun da psikolojik etkisi olmuş mudur bilinmez, Güney Vietnamlı pilotun yanlışlıkla ABD yapımı Skyrider uçaklarından attığı napalm bombaları köye isabet ediyor. Saldırıdan kaçan siviller de haliyle bombalardan zarar görüyor. (Napalm, yangın çıkaran bir jel) Aralarında giysileri yandığı için çırılçıplak, kollarını iki yana açmış, kameraya doğru haykırarak koşan dokuz yaşındaki kız çocuğu Phan Thi Kim Phne de bulunuyor. (Çocuk hastaneye kaldırıldığında bilinci yerinde, ama feci yanıklar içinde, derileri soyulmuş, öyle ki bedeninden çok kötü yanık et kokusu yayılıyor. )

Aradan elli yıl geçtikten sonra yönetmen Bao Nguyen, iki yılını alan ‘The Stranger’ İncelemesi: “Napalm Kızı Fotoğrafını Kim Çekti?”( 2025) adlı belgeseli yapıyor ve dünyaya soruyor : Belgesel yanıt hakkında bize ne söylüyor ? Peki aradan elli yıl geçmiş olmasına karşın “deklanşöre kimin bastığı” neden bu kadar önemli?

Fotoğrafı Nick mi, yoksa Nghe mi çekti? Yönetmen elli yıl öncesine dönüyor olayı araştırmak için.

Associeted Press (AP) editörü, Saigon (O sıralar adı Ho Chi Minh) ofisine gönderilen fotoğrafın AP’nin yerel kadro fotoğrafçısı Vietnamlı Nick Ut’a ait olduğunu ilan ediyor. Nick, fotoğraf sayesinde Pulitzer dahil bir çok ödül kazanıyor, ünleniyor. Oysa gerçek farklı: Saigon’daki AP editörü fotoğrafı , serbest foto muhabiri Nghe’nin çektiğini biliyor; kendisine fotoğrafı gönderen de Nghe; standart ücret olan yirmi doları ödüyor ona ve çevreye fotoğrafı Nick’in çektiği yalanını söylemesini emrediyor. Aklı sıra fotoğrafı bir AP elemanı çekti diye övünecek (Emir büyük yerden; Nghe evli çocuk sahibi, bu sırrı saklamaya razı oluyor.)

Derken App editörü yıllar içinde vicdan azabı çektiğinden elli yıl sonra bu yalanı patronun emriyle yaptığını itiraf etmeye kara veriyor. Bunun üzerine belgeselin yapımcıları, yıllar önce Kaliforniya’ya yerleşmiş olan Nghe’yi arayıp buluyorlar. Ama düş kırıklığıyla karşılaşıyorlar. Nghe, fotoğrafı kendisinin çektiğini, bir kopyasının AP tarafından kendisine verildiğini ama fotoğrafın karısı tarafından yırtılıp yok edildiğini, dolayısıyla elinde kanıtı olmadığını söylüyor.

Görgü tanıklarıyla röportajlar yapılıyor; çoğu ölmüş, başka ülkelere göç etmiş; yaşlı oldukları için pek az şeyi hatırlıyor, çelişkili ifadeler… Tanıkların çocuklarıysa çoğu ABD’ye yerleşmiş, düzenini kurmuş, işimden olmayayım, kaygısıyla konuşmaktan çekiniyorlar. Fotoğraftaki kız da, fotoğrafı çekenin yüzünü hatırlamadığını söylüyor. ( Kızın annesi farklı şeyler anlatıyor) Kız, filmde görünmek istemiyor. Kanada’ya yerleşmiş, savaş mağduru çocuklara yardım eden bir vakfın başkanlığını yürütüyor.

Derken fotoğraf Paris’te, Londra’da, en gelişmiş teknolojilerle – Facebook’tan yapay zekaya- ve uydu görüntüleriyle , başka fotoğraflara baş vurularak analiz ediliyor. Fotoğraftaki kişilerin durdukları yer, kullanılan fotoğraf makinesinin markası v.s. (Filmin bu bölümü teknolojik açıdan yenilikler içeriyor, analizler de çok ilginç, belgesel gazeteciliği açısından önemli) ) Sonuç: Fotoğrafın gerçek sahibini belirleyecek yeterli kanıt bulunamıyor.

Bu arada imgenin gerçekliğini sorgulayan yok! Fotoğrafı kendisinin çektiğini, ödülleri başkasının topladığını durmadan yineleyen Nghe ve ailesi açısından bu, yalnızca bir adalet meselesi(!) Savaş sırasında da çok sayıda yerli ve yabancı foto muhabirleri, rekabet ortamında ses getirecek fotoğrafları satıp parayı aldıktan sonra olayın peşine düşmüyormuş gibi görünüyorlar. ( Para ve nüfuz için dönen dolaplar çok yaygın.)

Belgesel, odaklandığı konunun dışına pek çıkmıyor. Satır aralarında Batı medyasının Batı’nın dışındaki bölgelere yönelik tepeden bakan yaklaşımı, bölge insanlarının küçümsendiği eleştiriyor.(Vietnamlıların isimleriyle dalga geçiliyor.)Bu konuda çok sayıda akademik araştırma yapılmış. Fotoğraf, görenler üzerinde özdeşleşme, empati duygusu ya da ahlaki sorgulama itkisi yaratmış mı? Belirsiz. Anlaşılan savaşın vahşetini belgeleyen fotoğrafın yorumu, kişinin kendi kültürel deneyimine bırakılmış. Nghe’nin kızlarından biri, babasının kanıtı olan fotoğrafı annesinin, “babanız böyle bir fotoğrafı niçin eve getiriyor” diyerek öfkeyle yırtıp çöpe attığını söylüyor. Arkadan, annesinin ölümünden sonra çekmecesinde gazeteden kestiği o fotoğrafı bulduğunu ekliyor. (Ne derece doğru bilemeyiz.) Burada dikkat edilmesi gereken nokta, elli üç yıl sonra , İznik’li orta yaşlı bir kadının da Papa’nın kenti ziyaret etmesine sevindiğini, bunun turizm için çok yararlı olacağını söylemesi kanımca. Görünen o ki, kâra dayalı kapitalist ekonomi, insan ilişkilerini de piyasalaştırıyor. Öte yandan fotoğrafın bir kopyesinin 2022 yılında Papa Fransis’e verildiği, sırada yanında Napalm Kızı’nın oluşu da yer alıyor belgeselde! Keza, kızın çıplak olduğunu öne sürerek önce yayınlanmasını uygun görmeyen muhafazakâr AP yetkilisi, muhafaza’yı nasıl da siliveriyor!

Belgeselde kişisel konular öne çıkarılıyor, sözgelimi ABD’nin Vietnam’daki müdahalesine şöyle bir değinilip geçiyor. Dönemin ABD Başkanı Richard Nixon’ın fotoğrafın doğruluğundan kuşku duyduğu bilgisi bizi şaşırtmıyor doğrusu. (1) Suçu baştakilere atmak; onların sınıf ayrıcalıklarını gözden kaçırıp görüşlerini, nesnel gerçekliği öznel bakış açılarına ve tanımlara indirgeyen bir temele oturtmak, belgeselin de sorunu.

Bu düzende şiddet kaçınılmazdır. Varlığını şiddetle beslenerek sürdürür çünkü. Düşmanlık da bitmez. Günümüzde de ekrandaki şiddet, savaş, travma izlekleri eksik olmuyor. (Savaşın oyunları da var!) Silah satışı iyi para getirdiği için teknolojik yenilikler askeri alana yapılıyor. Dünyanın hemen her yerinde ileri savaş teknolojileri halka karşı kullanılıyor. Ama dünya suskunluğa gömülmüş. Tuzu kuru olanlar, savaşın masum kurbanları üzerindeki vahşete karşı artık timsah gözyaşları dökmeye bile gerek duymuyorlar. Baskıcı yönetimler eleştirildiklerinde gazeteciler cezalandırılıyor.

Sonuç olarak bunlar her gün yaşadıklarımız . Belgesele dönersek; izleyiciler olarak konuyu toplumsal tarihsel , siyasal açıdan kendi çabamızla değerlendirmek bize düşüyor .

DİPNOT:
(1) Vietnam Savaşı, hakkında bilgilenmeyi hak eden çok önemli bir olgudur. Nixon ve Kissinger’in gizlice bombardıman kararı almaları… Napalm bombalarının Vietnam Savaşı’nı, dünya kamuoyunda savaşa karşı bir muhalefet oluşturduğu; ABD’nin Vietnam’ı bölme planının gerçekleşmediği v.b. haberlere kolaylıkla ulaşılıyor; dahası “Tarih Irak ve Afganistan’da tekerrür ediyor” beyanlarını da duyuyoruz. Öte yandan Vietnam Savaşı ülkemizi de etkilemişti. 6 Ocak 1969 tarihinde Robert Komer’in Türkiye’ye büyükelçi olarak gelişi sonrası yaşanan olayları bugünü anlamak açısından da doğru, bağımsız kaynaklardan okumak gerekiyor.

Bu haber en son değiştirildi 1 Aralık 2025 07:50 07:50

Reklam

Önceki Haberler

Romeo ve Juliet balesi Sovyet besteci Sergey Prokofyev’in müziğiyle AKM’de sahne alacak

İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin geçen sezon prömiyerini yapan “Romeo ve Juliet” balesi, Aralık 2025…

1 Aralık 2025 08:17

Netanyahu, siyaseti bırakma karşılığında af seçeneğini reddediyor iddiası

İsrail basını, Netanyahu’nun siyaseti bırakması karşılığında yolsuzluk davalarından kurtulmasını sağlayacak olası bir çözümü kabul etmediğini…

1 Aralık 2025 08:09

Ayhan Bora Kaplan davasında yeni operasyon dalgası

Ayhan Bora Kaplan dosyasında 25 ay sonra yeniden hareketlilik yaşandı. Geçen hafta üç ismin tutuklandığı…

1 Aralık 2025 08:05

Venezuela’dan ICAO ve OPEC’e peş peşe uyarı

Venezuela, ABD Başkanı Trump’ın “Venezuela hava sahası tamamen kapatılacak” açıklamasını egemenlik ihlali sayarak ICAO’ya şikâyet…

1 Aralık 2025 07:59

Sağlık ulusal bir sorundur

"Kısacası, mesele sistemsel ve sınıfsal özelliklere bağlı olduğundan, yoksulun bilinç düzeyi varsılın bilinç düzeyine eşit,…

1 Aralık 2025 07:33

Laiklik Meclisi’nden tekke ve zaviyelerin kapatılmasının 100. yılında dikkat çeken açıklama

Laiklik Meclisi'nden yapılan açıklamada "Bugün de “Yeni Anayasa” tartışmaları adı altında Anayasa’nın 174. maddesi hedef…

30 Kasım 2025 18:46
Reklam