Öcalan: 10 Mart mutabakatının uygulanması süreci rahatlatacak
PKK lideri Abdullah Öcalan, örgütün silahsızlanma süreci ve SDG'nin geleceğiyle ilgili mesaj paylaştı. Öcalan mesajında, 'Barış ve Demokratik Toplum perspektifinin' tarihsel bir zorunluluk olduğunu ifade etti. Kürt meselesinin çözümünün demokratik uzlaşı ile mümkün olduğunu vurgulayan Öcalan, SDG ile HTŞ öncülüğündeki Şam yönetimi arasında imzalanan 10 Mart mutabakatının hayata geçirilmesi için tüm tarafların sorumluluk alması gerektiğini söyledi.
PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yeni yıl mesajı kamuoyuyla paylaşıldı.
İmralı Cezaevi’nde bulunan Öcalan, PKK’nin silahsızlanma süreci ve Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) geleceğiyle ilgili mesajlar verdi.
DEM Parti’nin kamuoyuyla paylaştığı mesaja göre Öcalan, Kürt meselesinin ancak demokratik uzlaşı ve toplumsal barış zemininde çözülebileceğini ifade etti.
SDG ile HTŞ öncülüğündeki Şam yönetimi arasında imzalanan 8 maddelik 10 Mart mutabakatının uygulanmasıyla ilgili sorunlara da değinen Abdullah Öcalan, söz konusu mutabakatın hayata geçirilmesinin süreci rahatlatacağını söyledi. Öcalan, mutabakatın ‘merkezi yapıyla müzakere edilebilir demokratik bir entegrasyon zemini’ içerdiğini, mutabakatın özünde ‘halkların kendi kendini bir arada yönetebileceği demokratik bir siyasal model’ önerdiğini vurguladı.
Öcalan’ın mesajı şöyle:
“Yeni bir yıla girerken, geçtiğimiz yüzyıl boyunca emperyalist saldırılar ile iç içe gelişen milliyetçiliğin Ortadoğu’yu nasıl derin çatışmalar, yıkımlar ve toplumsal yarılmalarla karşı karşıya bıraktığını tekrar hatırlamak zorundayız. Bugün bölgede yaşanan mezhepçilik ve etnik milliyetçiliklerin tümü, köklerini bu yakın ve acı dolu tarihten almaktadır. Ne yazık ki hegemonik sistemin ‘böl, yönet ve tahrik et’ stratejisi farklı biçimler altında sürdürülmektedir.
‘TARİHSEL BİR ZORUNLULUK’
Tam da bu nedenle zorluklara rağmen geliştirdiğimiz Barış ve Demokratik Toplum perspektifi yalnızca bir tercih değil, tarihsel bir zorunluluk olarak karşımızda durmaktadır. Eğer doğru ve anlaşılır değerlendirilirse bu perspektif yeni çatışmaların önüne geçebilecek, halkların birlikte, eşit ve özgür yaşamını mümkün kılabilecek bir panzehirdir. Önümüzdeki dönemde temel sorumluluğumuz, kısa sürede ortaya çıkabilecek yeni bir çatışmayı engellemek ve telafisi mümkün olmayan sonuçların önüne geçmektir.
‘SORUN DEMOKRATİK ZEMİN ÜZERİNDEN ELE ALINMALIDIR’
Ortadoğu’da derinleşen krizler ve politik çatışmalar, binlerce yıldır süregelen despotik, iktidar odaklı devletçi uygarlık anlayışının tıkanmasının ve sürdürülemezliğinin kaçınılmaz sonucudur. Bu krizlerin merkezinde yer alan Kürt meselesinin çözümü ise, ancak toplumsal barış ve demokratik uzlaşı ile mümkündür. Sorunun çatışma, savaş, askeri ve güvenlikçi yöntemlerle değil; halkların iradesini esas alan demokratik bir zemin üzerinden ele alınması hayati önemdedir.
‘KADIN ÖZGÜRLEŞMEDEN TOPLUMUN ÖZGÜRLEŞMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR’
Unutmamak gerekir ki kadın özgürleşmeden toplumun özgürleşmesi mümkün değildir. Erkek egemen zihniyet çözülmeden savaş kültürü sona ermez, barış kalıcı hale gelemez. Bu nedenle kadın özgürlüğünü, demokratik toplumun kurucu ve vazgeçilmez ilkesi olarak ele alıyorum.
’10 MART MUTABAKATI UYGULANMALI’
Suriye’de ortaya çıkan kaotik tablo da demokratikleşme ihtiyacının açık bir yansımasıdır. Yıllarca süren tekçi, baskıcı ve kimlikleri inkâr eden yönetim anlayışı; Kürtlerin, Arapların, Alevilerin ve tüm halkların özgürlük ve eşitlik talebini daha da güçlendirmiştir. SDG ile Şam yönetimi arasında 10 Mart’ta imzalanan mutabakat çerçevesinde dile getirilen temel talep, halkların kendi kendini bir arada yönetebileceği demokratik bir siyasal modeldir. Bu yaklaşım, merkezi yapıyla müzakere edilebilir demokratik bir entegrasyon zeminini de içinde barındırmaktadır. 10 Mart Mutabakatı’nın uygulanması, süreci rahatlatacak ve hızlandıracaktır.
Türkiye’nin bu süreçte kolaylaştırıcı, yapıcı ve diyaloga açık bir rol üstlenmesi hayati önemdedir. Bu hem bölgesel barış açısından hem de kendi iç barışını güçlendirmesi bakımından da kritik bir öneme sahiptir.
‘POZİTİF DEVRİM ÖNERİYORUZ’
Ortadoğu’nun modern tarihi, büyük ölçüde ‘negatif devrimler’ tarihidir. Savaş, zorbalık, inkâr ve yıkım… Buna karşılık önerdiğimiz ise ‘pozitif devrimdir’. Yani toplumun demokratik, barışçıl ve ahlaki-politik yöntemlerle yeniden inşa edilmesidir. Israrla savunduğumuz barış bir sonuç değil, yeni bir başlangıç olmak durumundadır. Ve barış içerisinde yürütülecek hak, hukuk ve demokratikleşme mücadelesi nefret, karşıtlık ve öfkeyi ortadan kaldıracak ve herkes için yeni bir yaşamın kapısını aralayacaktır.
Bu bilinçle, yeni yılı savaşların, yıkımın ve ayrışmanın değil; demokratik uzlaşının, barışın ve halkların ortak geleceğini birlikte inşa etme iradesinin yılı haline getirmeyi diliyorum.Yeni yılın Türkiye, Ortadoğu ve Dünya’da barışa, özgürlüğe ve demokratik bir geleceğe kapı aralamasını temenni ediyor; başta mücadele eden halklar olmak üzere, tüm dostların yeni yılını kutluyorum.
Yeni yılın tüm halklarımıza barış ve onurlu bir yaşam getirmesini diliyor, sevgi ve selamlarımı iletiyorum. Bu dönem, kadın özgürlüğüyle güçlenen, halkların barış içinde demokratik değerlerle bütünleştiği bir dönem olacak.”

