Reklam
Kategoriler: Köşe Yazıları

Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlikten Avronazizme mi?

Reklam

Ukrayna’da 2014’teki Euromaidan olaylarından 2022’deki savaşa kadar geçen süreçte, Avrupa Birliği (AB) kendi çıkarlarını korumaya çalışırken büyük ölçüde Amerika Birleşik Devletleri’nin liderliğine ve NATO’nun korumasına bağımlı hareket etti. ABD, Ukrayna üzerinden Rusya’yı çevreleme stratejisini yürütürken, AB ise ekonomik yaptırımlar ve diplomatik destekle bu stratejiye katılmıştı ancak bağımsız bir emperyal üstünlük geliştirememişti

Ama işler biraz değişti…

AB, günümüzde emperyal jeopolitik çıkarların bir aracı haline gelmiş ve kuruluşunda benimsediği evrensel barış, özgürlük ve eşitlik ilkelerini birer araç olarak kullanmaktadır. Rusya-Ukrayna çatışmasında Ukrayna’ya sunduğu koşulsuz destek, Avrupa Birliği’nin hukuki çerçevelerini aşmakla kalmamış, aynı zamanda bu birliği liberal(!) değerlerin savunuculuğundan çıkararak Batı odaklı hegemonik bir düzenin militanı haline getirmiştir. Bu çerçevede, Avrupa Birliği, kendini barışı koruma söylemiyle maskelemekte, ancak bu maskenin ardında yeni bir Soğuk Savaş dinamiği inşa ederek kendi menfaatleri doğrultusunda çatışmayı derinleştirmektedir. Avrupa, kuruluş felsefesinin merkezine yerleştirilen özgürlük, eşitlik ve kardeşlik ilkelerinden giderek uzaklaşarak, “Avronazizm” olarak tanımlanabilecek yeni bir otoriter, dışlayıcı ve egemen siyasal anlayışa doğru bir dönüşüm yaşamaktadır. Bu değişim, sadece AB’nin iç meşruiyet kriziyle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda küresel ölçekte yeni bir emperyal hiyerarşinin inşası yönündeki çabaları da gözler önüne sermektedir.

Alman Parlamentosu (Bundestag), Avrupa’da II. Dünya Savaşı’nın sona erişinin 80. yıl dönümü dolayısıyla 8 Mayıs 2025’te düzenlenecek özel oturuma Rusya ve Belarus büyükelçilerini davet etmeme kararı aldı. Parlamento kararını (Birlik 90/Yeşiller Partisi) Annalena Baerbock liderliğindeki Dışişleri Bakanlığı’nın tavsiyesi üzerine aldı.

17 Nisan’da yapılan açıklamada, Rusya ve Belarus’un etkinliğe dâhil edilmeyeceği belirtildi. Bu karar, yalnızca diplomatik bir tercih değil; aynı zamanda tarihsel hafızanın güncel politik gelişmeler doğrultusunda yeniden şekillendiğini gösteren bir işaret olarak yorumlanabilir.

Daha önce de (14 Nisan) Avrupa Birliği (AB) Dış Politika Şefi Kaja Kallas, Pazartesi günü Lüksemburg’da düzenlenen AB dışişleri bakanları toplantısının ardından yaptığı açıklamada AB üyeliğine aday ülkelerin 9 Mayıs’ta Moskova’da düzenlenecek Zafer Geçidine katılmaması gerektiğini belirterek, bunun yerine Avrupa liderlerine Ukrayna’ya daha sık ziyaretlerde bulunmaları çağrısında bulunmuştu.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova, Avrupa Birliği’nin, Sırbistan Devlet Başkanı Aleksandar Vucic’in Moskova’daki Zafer Günü Geçit Töreni’ne katılması halinde Sırbistan’ın birliğe katılım başvurusunu reddetme tehdidini “Avronazizm” olarak nitelendirdi.

Maria Zaharova, bu dışlama kararını sert bir dille eleştirdi ve söz konusu tutumu “Hitler’in cellatlarının ideolojik mirasçıları ve doğrudan torunları” tarafından gerçekleştirilen bir hakaret olarak değerlendirdi. Bu açıklama, yalnızca güncel bir tepki değil; aynı zamanda Rusya’nın tarihsel kimliğinin ve II. Dünya Savaşı’ndaki rolünün Batı nezdinde nasıl algılandığına dair güçlü bir ideolojik savunuyu da içinde barındırmaktadır.

Elbette yukarıda yazdıklarımız Türk medyasında haber olmadı(!)

Bizce Maria Zaharova’nın bu tanımlaması, yaşananları ve ardındaki zihniyeti son derece isabetli bir şekilde ifade etmektedir.

***

Tarihsel gerçekliğin çarpıtılması, tersine çevrilmesi (Karl Marx’ın camera obscura metaforundaki gerçekliğin tersine çevrildiği gibi) yalnızca geçmişin ideolojik olarak yeniden yazımına değil, aynı zamanda güncel emperyalist stratejilerin ideolojik meşrulaştırılmasına da hizmet etmektedir.

Bu bağlamda Avrupa Birliği’nin hafıza politikaları, özelde Almanya’nın dış politika pratikleri ve NATO eksenli güvenlik söylemleri, II. Dünya Savaşı’nın tarihsel anlatısının seçici biçimde yeniden kurgulanmasıyla desteklenmekte ve bu sayede mevcut jeopolitik çıkarlar tarihsel bir süreklilik zemini üzerinde inşa edilmektedir. Dolayısıyla, Sovyetler Birliği’nin savaşın seyrindeki merkezi rolünün silinmesi, sadece geçmişin değil, aynı zamanda bugünün de ideolojik olarak yeniden üretilmesidir.

Şimdi asıl konuya gelebiliriz…

Birinci Dünya Savaşı’nda Nazi Almanya’sının yenilgisine katkılarından dolayı dünyanın ve Avrupa’nın Sovyetler Birliği’ne şükran borcu olduğunu unutmuş durumdadır.

Gerçekler her zaman tarih kitaplarına veya resmi anlatılara ya da yeniden inşaya sığmıyor. Gerçek şu ki, Batı Avrupa’da özellikle Almanya’da tarihsel hafıza, politik eğilimler doğrultusunda şekillenmeye son derece açıktır. Bu bağlamda, Sovyetler Birliği’nin Nazi Almanya’sına karşı yürüttüğü mücadelenin görmezden gelinmesi ya da marjinalleştirilmesi, sadece bir unutkanlık değil; ideolojik bir tercihin sonucudur.

YEŞİLLER PARTİSİ VE BARIŞTAN SİLAHLANMAYA

Bu tarihsel hafıza mücadelesi yalnızca anma etkinlikleriyle sınırlı kalmamaktadır. Almanya’daki Yeşiller Partisi’nin politik evrimi, bu dönüşümün önemli bir parçasıdır. 1980’lerde pasifist, çevreci ve militarizm karşıtı bir hareket olarak doğan Yeşiller, bugün Avrupa’daki en güçlü yeniden silahlanma yanlılarından biri haline gelmiştir. NATO’ya verilen destek, savunmacı Avrupa Birliği vurgusu ve Rusya’ya karşı alınan sert tutum, partinin barışçıl temellerinden uzaklaştığını göstermektedir.

Yeşiller’in bu dönüşümü, yalnızca bir siyasi partinin değişimi değil; Almanya’da ve daha geniş anlamda Batı Avrupa’da barış söyleminin yerini savunmacı güvenlik anlayışına bıraktığını da göstermektedir. Bu yönelim, tarihsel hafızanın güncel tehdit algılarıyla nasıl yeniden yazıldığını da gözler önüne sermektedir.

Alman federal hükümetinin resmi sitesinde yer alan “Almanya’nın Ukrayna’ya gönderdiği silah ve askeri teçhizat[1]” başlıklı yazıya bakalım

“Almanya, Ukrayna’ya ekipman ve silah tedarik ederek destek vermektedir; bunlar Federal Silahlı Kuvvetler’in tedariklerinden ve Federal Hükümet’in güvenlik kapasitesi oluşturma fonlarından finanse edilen sanayi teslimatlarından gelmektedir.   Bu liste Federal Almanya Cumhuriyeti tarafından Ukrayna’ya sağlanan askeri yardımlara genel bir bakış sunmaktadır. Bu askeri yardım iki farklı şekilde sağlanmaktadır: bir yanda Federal Hükümet’in güvenlik kapasitesinin geliştirilmesi için ayırdığı fonlar vardır ve bu fonlar askeri teçhizat ve sanayiden gelen diğer malzemelerin teslimatını finanse etmek için kullanılmaktadır. Diğer tarafta ise Federal Silahlı Kuvvetler stoklarından yapılan teslimatlar yer almaktadır. Federal Almanya Cumhuriyeti bugüne kadar toplamda yaklaşık 28 milyar Avro değerinde askeri yardım sağlamış ya da gelecek yıllar için taahhüt etmiştir.

Sadece 2024 yılında Ukrayna’ya askeri yardım için güvenlik kapasitesi oluşturma inisiyatifi fonları yaklaşık 7.1 milyar Avro’dur. Almanya’nın Avrupa Birliği’nin Avrupa Barış Fonu’na (EPF) yaptığı katkılar da buradan finanse edilmektedir. EPF’den Ukrayna’ya askeri yardım için yapılan harcamalar AB üye ülkelerine geri ödenebilir. Buna ek olarak, önümüzdeki yıllarda yaklaşık 6 milyar Avro tutarında taahhütlere girme yetkisi bulunmaktadır.

Şu ana kadar yaklaşık 5 milyar Avro (2023) ve yaklaşık 1.6 milyar Avro (2022) harcanmıştır. Şu ana kadar Ukrayna’ya askeri yardım için yaklaşık 5 milyar Avro (2023) ve yaklaşık 1.6 milyar Avro (2022) harcanmıştır. Savaşın ilk iki yılında, sadece 2025-2028 yılları arasında gerçekleşecek teslimatlar için yaklaşık 2.9 milyar Avro daha taahhüt edilmiştir.

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik silahlı saldırısının başladığı 24 Şubat 2022 tarihinden bu yana Almanya, Federal Silahlı Kuvvetler stoklarından tahmini ikame değerlerini yansıtan yaklaşık 5,2 milyar Avro tutarında malzeme teslim etmiştir. Ayrıca 10.000’den fazla Ukraynalı asker Almanya’da askeri eğitim almıştır. Bu eğitim için bugüne kadar yapılan harcamalar yaklaşık 282 milyon Avro tutarındadır. Burada hesaplanmayan ek harcamalar, yaralı askerlerin tıbbi tedavisinden kaynaklanmaktadır.”

***

22 Haziran 1941 tarihinde başlayan Nazi Almanya’sının işgali, Sovyet topraklarının büyük bir kısmını kapsayacak şekilde hızla genişledi. Barbarossa Harekâtı olarak bilinen bu saldırı, dünya tarihinin en büyük askeri operasyonu olarak kayıtlara geçmiştir.

Sovyetler Birliği savaş boyunca yaklaşık 27 milyon insanını kaybetti. Bu sayı, II. Dünya Savaşı’nda ölen tüm insanların yaklaşık yarısına karşılık gelmektedir. Kayıpların çoğu sivillerden oluşurken, Nazi işgali altındaki bölgelerde uygulanan politikalar—özellikle Yahudi soykırımı, kitlesel infazlar, Açlık Planı ve altyapının sistematik imhası—çok boyutlu bir insanlık dramına işaret etmektedir.

Alman ordusunun işgal ettiği bölgelerde 1710 şehir ve ilçe ile 70 binden fazla köy yok edildi; 6 milyonun üzerinde bina ve 31.850 sanayi tesisi tahrip edildi. Bunların büyük bir kısmı Belarus, Ukrayna, Moldova ve Baltık ülkelerinde yer almaktaydı. Sovyet nüfusunun yaklaşık %44,5’i işgal altında yaşamak zorunda kaldı. Bu da Sovyetlerin verdiği mücadelenin sadece askeri değil, varoluşsal bir savaş olduğuna işaret etmektedir.

Sovyetler Birliği’nin Nazi Almanya’sına karşı yürüttüğü savaşta Ruslar kadar Ukraynalılar da ağır bedeller ödedi. Ukraynalı tarihçilere göre, savaşta yaklaşık 1.650.000 Ukraynalı asker Kızıl Ordu saflarında hayatını kaybederken, 5.200.000 Ukraynalı sivil Naziler tarafından öldürüldü. Toplamda 6.850.000 Ukraynalı’nın yaşamını yitirmesi, Sovyet zaferinin etnik olarak da kolektif bir çabanın ürünü olduğunu göstermektedir.

***

Alman hükümetinin Sovyetler Birliği’nin II. Dünya Savaşı’ndaki belirleyici rolünün görmezden gelinmesi, yalnızca tarihsel bir gerçekliğin unutulması değil; bilakis, bu gerçekliğin ideolojik saiklerle kasıtlı olarak silinmesidir.

Tarih ve bellek, ideolojik bir savaş alanıdır. Egemen sınıflar, yalnızca “ne” hatırlanacağını değil, “nasıl” hatırlanacağını da belirler. Bu şekilde, tarih, her dönemde belirli sınıf çıkarlarını koruyan bir araç haline gelir.

AB ve ABD emperyalizminin kolektif belleğinde, ne Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin insanlık tarihinin en büyük fedakârlıklarından birini gerçekleştirdiği gerçeğine, ne 27 milyon Sovyet yurttaşının —genç, yaşlı, kadın, erkek, çocuk demeden— topyekûn bir mücadeleyle döktüğü kana ve verdiği cana, ne de insanlığı faşizmin karanlığından kurtaran ve Nazi Almanya’sını nihai yenilgiye uğratan Kızıl Ordu’nun tarihsel rolüne yer vardır.

Bu yok sayış, bir unutkanlıktan ya da tarihsel cehaletten kaynaklanmaz; bilinçli, sistematik ve ideolojik bir çarpıtmanın ürünüdür.

Çünkü Sovyetler’in 2 Mayıs 1945’teki zaferi[2], kapitalist ve emperyalist dünyanın kendine biçtiği özgürlükçü ve kurtarıcı anlatıyı kökten sarsan bir gerçeği temsil eder. O zafer, sömürüye, eşitsizliğe ve emperyalist tahakküme karşı başka bir dünyanın mümkün ve fiilen inşa edilebilir olduğunu kanıtlamış; kapitalist/emperyalist sistemin “doğal” ve “kaçınılmaz” olduğu yönündeki meşruiyet iddialarını paramparça etmiştir.

Çünkü Sovyetler’in zaferi, kapitalist/emperyalist dünyanın kendi varlık nedenini ve meşruiyet anlatısını altüst eden bir kâbustur —hâlâ silkinip uyanamadıkları bir kâbus…

[1] War in Ukraine The arms and military equipment Germany is sending to Ukraine, 2025, https://www.bundesregierung.de/breg-en/federal-government/military-support-ukraine-2054992.

[2] Naziler resmi olarak 2 Mayıs’ta teslim oldu, ancak Avrupa’daki çatışmalar, 2. Dünya Savaşı’nın sona erdiği 8 Mayıs’a kadar devam etti.

Reklam

Önceki Haberler

Eğitim-İş’ten KTÖS ve KTOEÖS’e dayanışma mektubu: Haklı davanızda yanınızdayız!

Kuzey Kıbrıs'ta Bakanlar Kurulu'nun Ortaöğrenim disiplin tüzüğünde laikliğe aykırı değişiklikler yapmasına tepki gösteren eğitimciler, veliler…

27 Nisan 2025 22:08

İYİ-SEN’den 1 Mayıs’a çağrı

İnşaat ve Yapı İşçileri Sendikası (İYİ-SEN), baskılara, sömürüye , karşı inşaat işçilerini 1 Mayıs'a katılmaya…

27 Nisan 2025 13:49

Sivas’ta KYK yurdunda onlarca öğrenci gıda zehirlenmesi nedeniyle hastaneye kaldırıldı!

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi'ne bağlı Sancaktar Kız Öğrenci Yurdunda yemek yedikten sonra rahatsızlanan 53 öğrenci hastaneye…

27 Nisan 2025 13:18

İran Bender Abbas Limanındaki patlamada ölenlerin sayısı artıyor

İran'ın Basra Körfezi kıyısında yer alan Bender Abbas Limanı'nda dün meydana gelen patlamada hayatını kaybedenlerin…

27 Nisan 2025 13:00

İran’da Hürmüzgan eyaletindeki limanda patlama: Çok sayıda yaralı var

İran'da Bender Abbas'ta bulunan Şehit Recai Limanı'nda meydana gelen şiddetli patlamada çok sayıda yaralı olduğu…

26 Nisan 2025 14:54

Suriye’de “Rojava Birlik ve Ortak Tutum Konferansı”

Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ve Ulusal Birlik Partileri Birliği (PYNK) , Kamışlı'da "Rojava Birlik…

26 Nisan 2025 12:53
Reklam