Parçalama projeleri

Avrupa’nın birleşik kurumsal yapısını ortadan kaldırmak için aşırı sağcı düşünce kuruluşlarını destekleyen Trump, coğrafyamıza özgü böl, parçala, yönet stratejisinin benzerini şimdi de AB’ye uygulamak istiyor.

Macar ve Polonyalı aşırı sağcı düşünce kuruluşları, Avrupa Birliği’ni parçalama planlarını görüşmek üzere Fransız aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi’nin üyeleriyle,
4 Kasım tarihinde Paris’te bir araya geldi. Brüksel’de çok aktif olan bu iki kuruluş, Donald Trump’ın siyasi programını belirleyen ultra muhafazakâr ABD düşünce kuruluşu The Heritage Foundation’ın da desteğiyle Avrupa politikalarını etkilemeyi hedefliyor. Avrupa’nın birleşik kurumsal yapısını ortadan kaldırmak için aşırı sağcı düşünce kuruluşlarını destekleyen Trump, coğrafyamıza özgü böl, parçala, yönet stratejisinin benzerini şimdi de AB’ye uygulamak istiyor.

Toplantı sonrası sunulan raporda Brüksel’in merkeziyetçi yaklaşımına karşı ulusal egemenliğin merkeze alınması planlanıyor. Buradan hareketle, Batı Almanya, Belçika, Fransa, İtalya, Lüksemburg ve Hollanda’nın öncülüğünde 1957 yılında kurulan Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ’na benzeyen hükümetlerarası sisteme dayalı esnek bir model öngörülüyor. Böylelikle Avrupa kurumlarının yetkileri büyük oranda tırpanlanmış olacak. Örneğin Avrupa Komisyonu üye devletlerin sıkı denetimi altında çalışan genel sekreterliğe dönüşecek; Avrupa Birliği Adalet Divanı yalnızca anlaşmazlıkların çözümüne odaklanacak; Avrupa Parlamentosu ise bir danışma kurulu düzeyine indirgenecek. Söz konusu yapılanmanın sonul hedefi ise AB’nin tümden parçalanıp dağıtılması. Böyle bir modelin üye devletlerin hükümetleri tarafından kabul edilmesi henüz olasılık dışı olsa da Avrupa siyaseti sağa kaydıkça Trump’ın siyasi tacizkarlığı artıyor. Aşırı sağcı yönetimlerin hamiliğine soyunan ABD Başkanı’nın sosyalistler kadar liberal demokratlardan da haz etmediği apaçık ortada.

Neoliberal süreçte hortlayan aşırı sağcı akımlar, başta ABD olmak üzere çoğu Batılı ülkede ulus devletin korunması için iç düşmanlarla mücadele edilmesi gerektiğini savunuyor. Düşman olarak görülenler ise göçmenler, feministler ve solcular. Trump ve diğer aşırı sağcı politikacılar ilerici kesimleri “woke” diye aşağılayıp düşmanlaştırıyor. Bu kavram okulda, iş yaşamında, mahkemede ayrımcılık yapılmasın, toplumsal yaşamda çeşitlilik, kapsayıcılık ve eşitlik olsun diye çaba gösterenleri tanımlıyor.

İşin tuhaf yanı Trump Ortadoğu’da ulus devletleri parçalarken kendi ülkesinde ulus devlet anlayışını yüceltip yabancı düşmanlığı yapıyor. Halkları göçe zorlayan savaşlardan sorumlu olan Batılı emperyalist ülkelerin bir de göçmen düşmanlığı yapması çelişkinin daniskası. Öte yandan Türkiye’ye giydirilmeye çalışılan yeni anayasa gömleğiyle ulus devlet modeli Türkler, Kürtler, Araplar diye etnik kimliklere göre ayrıştırılarak sulandırılmak isteniyor. Eskimiş AKP iktidarı yeni diye pazarladığı anayasayı salt koltuk hevesiyle değil eş başkanlığını itiraf ettiği Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) adına sahipleniyor. Zaten Trump tarafından Erdoğan’a verilen meşruiyet kredisinin en önemli gerekçesi de bu olsa gerek. Ülkede yaşanan büyük ekonomik sefalete, yolsuzluklara ve hukuk skandallarına karşın Cumhur İttifakı’nın özgüven içinde olması başka türlü açıklanamaz. Dolayısıyla Batılı merkezler Türkiye’de iktidar değişikliği istemiyor; anketlerde birinci sırada olan ana muhalefet partisine şimdilik kör bakıyor. Gerçekte halkı, ulus devletin simgesi olan Atatürk Cumhuriyeti’nden ve seçim sandığından vazgeçirmenin mümkün olmayacağı çok iyi biliniyor. Bu olgu, emperyalistlerin ve iş birlikçi BOP’çuların önündeki en büyük engel. Yine de biz yurtseverler olarak anayasa tanımazların, anayasa yapamayacağını, gerici BOP anayasasına geçit vermeyeceğimizi hep birlikte ilan etmeliyiz. AKP iktidarına “anayasanı da al git!” demeliyiz.

Yazarın Diğer Yazıları
Parçalama projeleri 20 Kasım 2025
Mücevher 6 Kasım 2025
Barış müsameresi 22 Ekim 2025
Adliye toto 23 Eylül 2025