Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Vakfı: Sivas'ı unutma, laikliğe sahip çık!

Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Eğitim ve Kültür Vakfı'ndan yapılan açıklamada Sivas Katliamı'nın aynı zamanda laik Cumhuriyet'e yönelik organize bir saldırı olduğu ifade edildi.

Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Vakfı: Sivas'ı unutma, laikliğe sahip çık!

Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Eğitim ve Kültür Vakfı, Sivas Katliamı’nın 32 yıl dönümünde yayımladığı açıklamada laiklik vurgusu yaptı.

Yapılan açıklamada bu saldırının sadece bir nefret suçu olmadığı “aynı zamanda laik Cumhuriyet’e yönelmiş organize bir kalkışmadır” ifadeleri kullanıldı.

“Madımak’ta yaşananlar karşısında devletin ihmali açık, adaletin yokluğu ise hâlâ derin bir yara olarak durmaktadır” denilen açıklamada bugün Leman Dergisi’ne saldıranların da aynı zihniyette olduğu belirtildi.

Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Eğitim ve Kültür Vakfı’ndan yapılan açıklama şu şekilde: 

2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta, kamusal alanda düşüncelerini ifade eden, sanatı ve laikliği savunan 33 aydın ve 2 otel emekçisi, Madımak Oteli’nde diri diri yakılarak katledildi. Bu insanlık dışı saldırı, sadece bir nefret suçu değil, aynı zamanda laik Cumhuriyet’e yönelmiş organize bir kalkışmadır.

Sivas Katliamı, yalnızca 1993’ün değil, Osmanlı’dan günümüze süregelen yüzlerce yıllık Alevi düşmanlığının bir ürünüdür.

Osmanlı döneminde “kızılbaş” yaftasıyla Alevilere yönelik çıkarılan fetvalar, devlet eliyle gerçekleştirilen kıyımlar ve ayrımcı uygulamalar, Alevi toplumunu yüzyıllar boyunca hem hedef haline getirmiş hem de en temel yaşama haklarından dahi mahrum bırakmıştır.

Eşit yurttaşlık ise bu topraklara tüm eksiklerine rağmen ancak Cumhuriyet devrimiyle gelmiştir; laik hukuk sistemiyle birlikte yurttaşlar arasında din, mezhep ve inanç temelli ayrımcılığın sona erdirilmesi amaçlanmıştır.

Ne var ki, Cumhuriyet’in bu temel ilkesi yeterince korunmamış; Madımak katliamında olduğu gibi, laikliğin aşındığı her dönemde Alevi toplumunu hedef alan nefret suçu ve saldırılar tekrar gün yüzüne çıkmıştır. Bu katliam, geçmişten bugüne kesintisiz devam eden organize bir nefretin ve cezasızlık kültürünün açık bir yansımasıdır.

Aradan geçen 32 yıla rağmen, bu katliamın failleri hâlâ tam anlamıyla yargılanmamış; bazıları serbest bırakılmış, kimileri ise kamu görevlerine getirilmiştir. Madımak’ta yaşananlar karşısında devletin ihmali açık, adaletin yokluğu ise hâlâ derin bir yara olarak durmaktadır.

İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olmaz.

Sivas Katliamı, Türkiye’nin vicdanında ve hafızasında kapanmayacak bir yara olarak kalacaktır.
Geçmişle hesaplaşılmadıkça, aynı zihniyetin bugün de varlığını sürdürmesi kaçınılmazdır.

Bugün iktidarda bulunan siyasal yapı, yalnızca laiklik ilkesine mesafeli olmakla kalmamış; açıkça bu ilkeyi aşındıran politikalarıyla toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmiştir.

Sivas Katliamı’nda sanıkları savunan bazı avukatların yıllar sonra bakanlık, milletvekilliği ve üst düzey kamu görevleriyle ödüllendirilmiş olması; bu iktidarın mezhepçi ve siyasal İslamcı tutumunun en çarpıcı göstergesidir.

Bu tercihler yalnızca geçmişteki bir katliamın aklanması değil, aynı zamanda gelecekte benzer karanlık girişimlerin önünü açan tehlikeli bir zihniyetin kurumsallaşması anlamına gelmektedir.

Siyasal İslamcılık, hukuku araçsallaştırarak hem laik yaşam biçimini hem de farklı inanç gruplarının varoluşunu tehdit eder hâle gelmiştir.
Katillerin avukatlarını iktidarın en tepesine taşıyan bir anlayışla yüzleşmeden; adaletten, toplumsal barıştan ve eşit yurttaşlıktan söz edilemez.

30 Haziran 2025 gecesi İstanbul’da Leman Dergisi binasının önünde yaşananlar, bu tehlikeli zihniyetin hâlâ aramızda dolaştığını göstermiştir. “Kemalist kâfirler hesap verecek”, “Ateşe verin” gibi sloganlarla sosyal medyada örgütlenen tehditkâr saldırı girişimi; yalnızca bir mizah dergisine değil, düşünce ve ifade özgürlüğüne, laik yaşama ve hepimizin varoluş hakkına yönelmiş bir tehdittir.

Bu saldırıyı organize eden yapıların şeriatçı çevrelerle bağlantılı olduğu ve bazı siyasal odaklar tarafından doğrudan ya da dolaylı biçimde teşvik edildiği açıktır. Bu koşullarda yalnızca eylemin kendisi değil, onu meşrulaştıran söylemler de açık bir suç teşkil etmektedir.

Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Kültür ve Eğitim Vakfı olarak kamuoyuna ve yetkililere sesleniyoruz:

Türkiye’nin geleceği, eşit yurttaşlık temelinde kurulmuş laik bir hukuk düzeniyle mümkündür.
Bu temel sarsıldığında, yalnızca özgürlükler değil, birlikte yaşama umudu da yok olur.

Laikliğin terk edilmesi, geçmişin karanlık ve kanlı iklimine geri dönüş anlamına gelmektedir.

Leman Dergisi’ne yöneltilen tehditler sadece bir yayın organına değil, doğrudan laik Cumhuriyet’e karşı yönelmiş organize bir saldırıdır.

Bu nedenle tüm yetkilileri gecikmeksizin göreve çağırıyoruz:

Saldırıyı örgütleyen kişi ve gruplar hakkında etkin ve bağımsız soruşturmalar başlatılmalıdır.

Şiddeti ve nefret söylemini teşvik eden siyasi sorumlular tespit edilmeli ve yargı önüne çıkarılmalıdır.

Laiklik karşıtı örgütlü nefretin önüne geçmek için kararlı, tutarlı ve kapsamlı bir kamu politikası hayata geçirilmelidir.

Unutulmamalıdır ki:

Sivas’ta susturulmak istenen seslerle, bugün Leman’ın kapısında tehdit edilen sesler aynı çizgidedir: Aklın, sanatın ve özgürlüğün sesi.

Biz bu sesi yaşatmaya, onu korumaya ve büyütmeye kararlıyız.

Laikliği savunmak, hayatı savunmaktır.

Eşit yurttaşlığın temeli; hukuk düzeninde, laiklikte ve adalette saklıdır.

Sivas’ı unutmuyoruz. Affetmiyoruz.