Reklam
Kategoriler: Köşe Yazıları

Reel siyasette ulusun gayriresmi konumu

Reklam

Marsist emek değer teorisinde üretim aşamasındaki somut emeğin değere dönüştürülmesi soyutlama yoluyla olanaklıdır. Soyutlama yapılamadığı durumda, Hardt-Negri yanılgısına düşülerek emek değer teorisinin geçerliliğini yitirdiği görüşüne saplanılır. Soyutlama yönteminin zenginliği, somut olayların geri planındaki soyut tetikleyiciler ya da ana etmenleri görünür kılmasından kaynaklanır. Bu yazıda, Trump’ın Cumhurbaşkanını işaret ederek “seçim hilelerini en iyi bu bilir” gibisinden ulusal gururumuzu rencide edici ifadesinin kısa bir analizini yapmak istedim. Bu analizde soyutlama yöntemi yanında, ünlü Amerikalı antropolog Clifford Geertz’in “gerçek yaşamın gayri-resmi mantığı” yaklaşımını kullanacağım. Geertz’in ifadesinde toplumları yöneten ve denetleyen gerçek yaşam tarzı anlatılmaktadır. Gereetz’in bu ifadesini, “reel siyasette ulusumuzun gayri resmi konumu” olarak Türkçeleştirebiliriz. Böyle bir uyarlama yaparak Trump’ın uluslararası etiğe sığmayan ifadesini  Geertz’in yaklaşımıyla okursak, soyut olarak aslında bu olumsuz olgunun hedefinde salt bir kişi değil, tüm toplum olduğu anlaşılır. Diğer bir deyişle, Trump’ın ifadesi Cumhurbaşkanı’ndan önce ve ondan da öte seçim kurulları, yargı merci ve tüm halkımızı kavrar. Ancak, Trump’eleştirmeden önce çuvaldızı kendimize batırmamız gerekmektedir.

Şimdi konuyu biraz daha açalım. Bilebildiğim kadarı ile, yargı özerktir, Yüksek Seçim Kurulu özerktir. Seçimlerin tüm aşamaları ile ilgili Yüksek Seçim Kurulu kararları yargı kararlarının önündedir. Pekii, durum bu ise, damgasız yumurtanın dahi satılmadığı bir ülkede damgasız fişlerin geçerli sayılmasında karar sahibi kimdir? Bu konudaki kararı ya kendi yetkisi içinde Yüksek Seçim Kurulu almış olabilir, ya da bir yüce makam Yüksek Seçim Kurulu’na baskı yaraparak bu yönde karar almasını sağlamıştır. Peki, biz kendi aramızda böylesi yakışık almayan hukuksuzlukları oyun zannederek devamlı gündeme taşırken, bu durumdan dünyanın bir ucundaki ABD’nin nasıl haberi olmuştır, acaba? Bunun sorgulanması da tam bir cehalet göstergesidir. Her ülkenin çeşitli kademelerde başkonsoloslukları ve konsoloslukları acaba ne iş yaparlar? Bizim bir lider salt seçmene selam olarak bir yabancı ülke liderini yerdiğinde, hatta bunu seçmenin coşkusunu ziveye taşıyacak derecede çok şiddetli yaptığında bu çirkin davranıştan sadece biz mi haberdar oluyoruz? Tabii ki, değil! Ülkemizdeki yabancı ülke temsilcileri içeride yaşananları rutin raporlarıyla kendi ülkelerine, dolayısıyla tüm dünyaya anında yayarlar. Benin anlayamadığım, siyasilerin de bu konuyu aynen bu basitliğiyle bildiği ya da bilmesi gerektiği halde, hadi ülkenin hukuk ve siyasi rejiminin yıpratılmasını bir tarafa bırakalım da, nasıl olsa uluslararası temaslar vesilesiyle bir gün çeşitli liderlerle karşı karşıya gelebileceklerini de düşünerek neden politik ifadelerinde daha insanî sözler söylemez, hatta eleştiri yönetilecekse de bunu daha diplomatik nezaket çerçevesinde yapma yolunu seçmeyip, uluslararası toplantılarda ilgili kişilerle karşı karşıya geldiklerinde gurularına nasıl yedirirler! Trump’ı dinlerken, davranışlarını izlerken, ifadeleri ve görüntüleri somut hali ile değil, arka planda kastettikleri ile okumak durumundayız. Demem o ki, Trump, görüşmesinde masaya getirebileceği rakibini sıkıştırabileceği hemen herşeyi bir tarafa bırakmış salt seçim işine takılmışsa, bu durum rastlantısal olmayıp, üç açıdan fevkalade kasıtlıdır. Birincisi, Trump’ın bu davranışı uluslararsı arenada ulusumuzun gayri resmi konumunun yansımasıdır. İkincisi, Trump’ın bu davranışı, uluslararası arenaya sunduğumuz siyasetçinin uluslararası gayri resmi konumunun pek saygın olmadığı mesajıdır. Üçüncüsü ise, yine halkımıza yönelik bir mesaj olarak, maalesef bu koşullarda uluslararsı arenada ulusumuzun pek saygı göremeyeceği ve halkımızın bazı nahoş yükümlülüklerle karşı karşıya getirilmesine muhalefette elimizin fazla güçlü olamayacağıdır. Demek ki, bir iç siyaset konusu olan seçimler ve özellikle de düzgün bir hukuk sistemi usulüne uygun yapılıp yapılmamasına göre, dış dünyaya yaydığı görüntüleriyle uluslararası arenadaki yerimizin belirlenmesinde önemli olabilmektedir. Bu durum, kuşkulu seçimlerde alınan sonuç ilgili siyasi bağlayabildiği gibi, hatta ondan da öte bizzat ulusu da yaralamakta ve olumsuz konuma sürüklemektedir.

Belirli aralıklarla yapılan ve yayınlanan “İnsanî Gelişme Endeksi” ulusların iç değerlemesinde olduğu kadar, ulusların uluslararası arenadaki konumları bağlamında da fevkalade önemli göstergeler tablosudur. Söz konusu tablonun geçerliliği hem ulus, hem de uluslararası arena açısından yaşamsaldır. Tablonun ulus için önemi insanî değerler açısından ilerleme durumumuzu göstermesidir, fakat mesele bundan da öte, insani değerler aşısından ileri düzeyde olan ülkelerin siyasete bakışı ve siyasi kadrolarını iktidara taşıma özellikleri de farklıdır. Örneğin, çok yaygın suiistimal ve görevi kötüye kulanma söz konusu olduğu durumlarda oluşacak tablo İnsani Gelişme Endeksi tablosunda yüksek yerde olan ülkelerde farklı, geri ülkelerde ise farklı sonuçlar oluşturur. Bir ülkede eğitim standardını çağdaş uygulamaya uyarlamayan, siyasi beka uğruna uyarlamak istemeyen siyasetçileri başta tutabilme becerisi ancak geri ülkelerde söz konusu olabilir.

Çoğaltabileceğimiz örneklerle İnsani Değerler Endeksinde geri konumdaki ülkelerin yaşadıkları sosyal çöküş işin bir yönüdür. Bu durumda yaşanan sosyal çöküş siyasilerin kapasite ve dürüst hizmet anlayışına yansıdığı kadar, dolaylı yoldan siyasilerin dış temaslarındaki güç ve yeteneklerine de yansır. İnsani Değerler Endeksinde geri saflarda bulunan bir ülke kapitalizmin azdığı günümüz koşullarında gerek ekonomide ticaret ya da ikili anlaşmalarda, gerek siyasette devlet başkanı üzerinden ülke kaynaklarına çökme ya da biriktirilmiş değerlere ya da değerli maden gibi yeraltı kaynaklarını ele geçirme faaliyetlerinde kolay hedef haline ge(tiri)lir. Uluslararsı görüşme ve temaslarda bir siyasinin gücü kendisinden değil, toplumun uluslararsı arenadaki gayri resmi yerinden kaynaklanır. Diğer bir deyişle, seçilmiş bir siyaseteçinin uluslarasındaki gücü birincil güç değil, temsil ettiği toplumdan kaynaklanan türev güçtür. İşte, Trump’ın Cumhurbaşkanı’nı karşılamada kullandığı “iyi insan” ya da “akıllı insan” veya “iyi anlaşıyoruz” ifadelerini birincil anlamlarıyla bir siyasiye yönlendirilmiş ifade olarak değil, fakat arkadaki anlamları ile tüm topluma ve toplumsal kurumlara yöneltilmiş ifadeler olarak algılamalıyız. Oval salonda Cumhurbaşkanı’nın arkasındaki heyete bakarak Trump’ın sarfettiği “akıllı adamlar” vs gibi pohpohlayıcı ifadeler ise beni kahretti. Hele de bu anlamsız sözler karşısında ilgili zevatın gülümseyerek poz vermesi ise hiç anlaşılır gibi değildir.

Böyle bir tablonun cilalı görüntüsü arkasında fevkalade muğlak ve karanlık bir alanın olduğunun anlaşılması gerekir. Umarım, “monşerler” küşümsemesiyle dışlanan Dışişleri Bakanlığının bu konudaki eksper yorumunu ilgili siyasiler alır ve bundan böyle somut duruma değil, arkadaki soyut amaca bakmayı yeğleyerek, ülke yönetimini olduğu kadar bizzat kendi davranışlarını da öylece ayarlarlar.

Her ulusun davranışı, söylemleri, hatta espiri anlayışı farklıdır. Uluslararsı temaslarda kullanılan fiziki temas ya da metinlerde kastedilenleri okumak Dışişlerinin işi olup, genel halkın algılama-yorumlama kapasitesi dışında kalır. Halkımızın anlayamadığım yorumlarıyla dış temaslarda, özellikle de Oval Salon toplantılarında ilgili siyasinin oturma şekli ya da ayak ayak üzerine atış modu gereksiz şekilde ve anlamsızca konu edilerek, üstünlük ya da denklik yargısı çıkarılmaktadır. Bunun tipik örneğini, rahmetli Bülent Ecevit’in vermiş olduğu gayri resmi pozun halkımız ve bazı eleştirmenler tarafından yapılan akıl almaz yorumu oluşturur. Bület Ecevit Robert Kolej mezunu olarak Amerikalıların davranış şeklini çok iyi bilirdi, sanırınm. Dillerde pelesenk olan görüntü ileri sürülerek paye çıkarılma arzusularını, rahmetli Ecevit’in ABD’nin dayattığı bazı yasaklara karşı çıkarak uymadığını, Kıbrıs çıkarması ve daha bir çok siyasi kararlarını gözardı ederek kendi ezikliklerine merhem edemezler. Bizde saygı anlayışı kişisel köleliğe varırken, Batı’da saygı anlayışı şekilsel ve yüzeysel düzeyde değil, özdedir. Kültürel farklılıkları bilmeden eleştiri yapmak cehalettir.

Bu haber en son değiştirildi 6 Ekim 2025 10:59 10:59

Reklam

Önceki Haberler

Tribünde AKP’li vekilin maden şirketi protesto edildi

Giresunspor taraftarı, çevre katliamıyla bilinen AKP Iğdır Milletvekili Cantürk Alagöz’ün sahibi Alagöz Maden Şirketi’ni tribünde…

6 Ekim 2025 12:25

Laiklik Meclisi: Bilim, akıl ve laiklikten yana yaşadı; aynı değerler uğruna gericiler tarafından öldürüldü

Laiklik Meclisi, Cumhuriyet’in ilk kadın ilahiyatçısı ve laiklik savunucusu Prof. Dr. Bahriye Üçok’u, ölümünün 35.…

6 Ekim 2025 12:14

Ali Ateş yazdı: Solun “Cumhuriyet” ile sınavı

Yeni Ülke Dergisi'nin 31. Sayısı Solun "Cumhuriyet" ile sınavı manşetiyle yayımlandı.

6 Ekim 2025 12:01

Ankara’da iş cinayeti: Yük asansörü ikiye ayrıldı, 2 işçi yaşamını yitirdi

Ankara'nın Mamak ilçesinde bir inşaatın 12'nci katındaki yük asansöründen düşen 2 işçi hayatını kaybetti.

6 Ekim 2025 11:36

Ali Erbaş görevden almıştı, Safi Arpaguş terfiyle döndürdü

Geçen yıl turistik vizelerle Suudi Arabistan’a giden Türk hacı adaylarını şikayet ettiğini söyleyen Hüseyin Demirhan,…

6 Ekim 2025 11:25

Fransa’da Başbakan Sebastien Lecornu istifa etti

Fransa'da dün hükümeti kuran Başbakan Sebastien Lecornu, bugün istifa etti. Lecornu, 5. Cumhuriyet'in en kısa…

6 Ekim 2025 11:11
Reklam