Siyasi şizofreni
Sanrılar ve halüsinasyonlar görür şizofreni hastası. Davranış bozukluğu ardından gelir. Bugün AKP eliyle kurulan gerici istibdat rejimi de sanrılarla, halüsinasyonlarla her yere saldırıyor. Soruşturma, kovuşturma, gözaltı, tutuklama, tehdit, şantaj gibi davranış bozukluğu o yüzden kimseye şaşırtıcı gelmesin!
İnsanın gerçeklikle bağlantısının belirli bir seviyede kesilmesiyle gerçekte var olmayan ses, görüntü veya duyuları algılaması; gerçek olmayan olgulara inanması ve bu doğrultuda anormal ve bazen tehlikeli davranışlar sergilemesiyle bilinen bir hastalık diye tanımlanıyor şizofreni…
Türlü türlü… Hafifi var, ağırı var; zaman zaman depreşeni, kronik olanı…
Örneğin her yerde Gezi’yi görmek… Toplumsal bir eleştiri, sosyal medyada tepki, sokakta basın açıklaması olduğunda hemen Gezi korkusunun depreşmesi!
Birisi mi eleştirdi, uygulanan politikaları yanlış mı buldu, muhalefet mi etti? Kesin Gezi’cidir; yetmez Gezi’nin düzenleyicisi!
Gezi’nin arkasında dış düşman aramak başka bir belirti. Bir yandan batıya biat diğer yandan her muhalefetin arkasında batıyı görmek!
Batıdan korkmakla biat arasında salınan şizofrenik bir durum!
Kendinden olmayan herkesin terörist zannedilmesi, bir başka belirti. Kendi mahallesinde olup da muhalifsen hemen FETÖ’cü olabilirsin! Ama dünün FETÖ’cüleri bugünün “devlet adamı”!
Bir yandan Kürt sorununda toplumsal uzlaşmayı önerip diğer yandan yerel seçimlerde Kent Uzlaşısı’nı terörle eşdeğer tutmak! “Öcalan gelsin Meclis’te konuşma yapsın” deyip, DEM Partili belediyelere kayyum atayıp, “Öcalan’ın yolundan gittiğini” iddia edip hapse atmak! Eğer hem Kürt ve hem de solcuysan kesin teröristsin!
Milli iradenin Erdoğan’dan ibaret olduğunu düşünmek başka bir belirti. Örneğin AKP’nin oy oranı ortadayken, son yerel seçimlerde azınlık durumuna düşmüşken milli iradeyi sadece Erdoğan’ın temsil ettiğine dair gerçeklikle bağın tamamen koptuğu bir dünya var karşımızda.
Ama daha ileri aşaması şu: Milli irade ile tek adamlığın eşitlenmesi. Artık gerçeklikten koparak anormal davranış sergileme aşaması bu. Milli irade, milli egemenlik (cumhuriyet, halk oylaması, Meclis, Anayasa) kral, padişah ve çarlara karşı ortaya çıkan tarihsel değerler iken bugün tek adam rejiminin “milli irade ile eşitlendiği” bir anormallik içinde değil miyiz? Meclis lafta, anayasa uygulanmıyor, yargı bağımsız değil, ifade özgürlüğü kalmamış, muhalif siyasi parti liderleri susturuluyor, gazeteciler tutuklanıyor, meslek örgütleri soruşturuluyor, Cumhuriyet’in yerine tek adam yönetimi gelmiş, buna milli irade deniyor!
Sandık mı dediniz? Mühürsüz oyların sayıldığı, sandık başlarında cinayetlerin işlendiği, kimlerin nasıl ve nerede oy kullanıldığının bilinmediği, adaletsiz bir seçimin milli iradeyi temsil ettiğini düşünmek gerçekte var olmayan ses ve görüntülerin algılaması değil midir?
Genetik bir yanı var gibi. Gazze’nin aslında Osmanlı toprağı olması nedeniyle Türkiye’ye bırakılmasını savunan Davutoğlu’nda da politik şizofreni belirtileri yok mu? Gerçeklikle bağlantının belirle seviyede kesilmesi durumu yani…
Ya da sirayet ediyor gibi… Örneğin DEM Parti yetkililerinin faşist partinin ve tek adam rejiminin “devlet aklını” övmesi, hangi gerçek olguyla açıklanabilir ki? Faşizme övgü, yeni gerçeklik mi yoksa?
***
Sanrılar ve halüsinasyonlar görür şizofreni hastası. Davranış bozukluğu ardından gelir.
Bugün AKP eliyle kurulan gerici istibdat rejimi de sanrılarla, halüsinasyonlarla her yere saldırıyor. Soruşturma, kovuşturma, gözaltı, tutuklama, tehdit, şantaj gibi davranış bozukluğu o yüzden kimseye şaşırtıcı gelmesin!
***
Siyasi şizofreni yaşıyoruz!
Şizofreni “tespiti”, gerici istibdat rejiminin gerçek yüzü!
Kronik ve genetiktir. İstibdat rejiminin genetik durumu olarak kodlanabilecek siyasi şizofreninin tedavisi mümkün değildir.
“Güçlendirilmiş parlamenter rejim” ufkuyla, 22 yıllık AKP karşı-devriminin geriletilmesi ve yarattığı tahribatı ortadan kaldırmak mümkün müdür? Çünkü bugün tedavi diye bize bu öneriliyor…