Sorunlu gençler endüstrisi
Ailelerinin , okul yönetimi tarafından ikna edilip gece yarısı, zorla, kelepçelenerek evlerinden götürülmelerini hatırlıyor tümü de. Okulda çıplak arama, aşağılama, kötü muamele; gerisi zaten genç kadına göre ABD’deki tarikatlardan beterdir.
Tülin Tankut
Sorunlu Gençler Endüstrisi ( “THE PROGRAM”) 2024 yılında ABD’de, söz konusu endüstrinin kurbanı olmaktan yıllar sonra kurtulabilmiş Katherine adlı genç bir kadının babasının desteğiyle çektiği bir belgesel. Üç bölümden oluşan dizinin birinci bölümünde, “terbiye alması için” gönderildiği , tarikat benzeri okuldaki (İvy R. Akademisi. Dizide tam ismi veriliyor.) yaşadığı deneyimlerini, okul kapatıldıktan sonra ifşa ediyor.
Aynı dertten mustarip çoğunluğu kızlardan oluşan arkadaşlarıyla, 2009’da resmi olarak kapatılan okulda, çok sayıda dosyaları gözden geçirirken görüyoruz onları. Ailelerinin , okul yönetimi tarafından ikna edilip gece yarısı, zorla, kelepçelenerek evlerinden götürülmelerini hatırlıyor tümü de. Okulda çıplak arama, aşağılama, kötü muamele; gerisi zaten genç kadına göre ABD’deki tarikatlardan beterdir. Yönetim tarafından , çocukların bütün kayıtları ailelerinden alınmış; her öğrenci için ayrıntılarla dolu dosyalar tutulmuştur. Yığın halinde dosyalar. Öyle ki on iki yaşındaki bir kız bir öğrenci, günde kaç kez su içiyor, o bir kayıt altına alınmış. Bununla kalınsa iyi. Kızlar, erkekler ayrı binalarda. 7/24 denetim altındalar. Birbirileriyle konuşmak, göz teması kurmak, uygulanan Program’ı aksatmak, telefonda aileye kurumu şikayet etmek v.b. yasaklara uymayana tecrit, fiziksel istismar, zorla ilaç içirme ve Program’ın sonuna gelmiş olsalar bile , başa döndürme cezaları veriliyor.
Peki ebeveynler bu durumdan kuşkulanmıyorlar mı?
“Minareyi çalan kılıfını hazırlar.” Okulun tanıtım reklamlarında çocuklar tehditle gülümsemeye, mutlu görünmeye zorlanıyorlar. İsyan etmeye kalkışanın ailesine “Çocuklara güvenilmez” diyerek durumu kurtarıyorlar. Çocuklarının yalanlarını yakalamaya alışık olan ebeveynler kolayca kandırılıyorlar.(Katherine, “özellikle Evangelist babaları”diyor.)
Bu çocukların buraya getirilmesinin nedenleriyse ergenlikte ebeveynlerin canını sıkan sıradan şeylerdir: Sigara içmek, evden kaçmak, dik başlılık, izin koparmak için yalan söylemek v.b. Aralarında yönetimin numunelik seçtiği – o da gerekli, kurumun reklamı için – tek tük uyuşturucu bağımlısı bulunuyor.
Aslında çocuğun Program’ı tamamlaması kasten engelleniyor. Yasaklar listesi o yüzden. Ne kadar hata, o kadar okulda uzun süre kalma , o kadar para. Bunun için yönetimin yemeyeceği herze yok!
İkinci bölümün başlığı, Zihin Kontrolü: Yönetimin göz koyduğu çocuklar arasında yedi yaşında olanlar bile var. Ebeveynleri, manipüle ederek okulun reklamını yaptırıyorlar. Ayrıca bazı ebeveynlere göz dağı veriyorlar. Çocuğun durumu vahim olduğu, okuldan alınmaması gerektiği yalanını söylüyorlar. Çocukları Program’da tutmak için ebeveynlere, lüks salonlarda seminerler yapıyorlar. Sözde çocukların yanlışlarını düzeltmeye çalıştıklarını ifade ediyorlar. Bol reklam, çocuklarla çektirilmiş aktivite fotoğrafları. Seminerlerde ebeveynler ve çocukları gözleri kapalı, temas yasak, birlikte meditasyon yapıyorlar. Saatlerce , pencereler kapalı mekânda , insanlar zaman kavramını yitiriyorlar.
Normal çocuklarda depresyon gözlemleniyor. Ancak çoğunluk şunun farkında: Okuldan mezun olmak için okulu benimsemiş olma rolü oynamak şart. Psikolojik işkencenin tavan yaptığı, yanı sıra fiziksel cezalandırmanın sürdürüldüğü –ki iğrençliği , mide bulandırıcı- süreçte, uyuşturucu testi negatif çıkmış, hiç yasaklı madde kullanmamış on beş yaşındaki kıza, sırf suçluluk duygusu yaşaması için “kokainman şıllık” damgasını yapıştırıyorlar. Öğrenciler çaresizlikten okuldan kurtulmak için işlemedikleri suçları üstleniyorlar. (Küçücük kız, “uyuşturucu almak için seks yaptım” bile diyebiliyor. ) Amaç, öğrencinin özsaygısını, özgüvenini yok etmek. Azmini yok etmek için “başıma gelen her şey benim suçum” dedirtmek. Düşünmesini durdurmak için bedenini kullanarak ara vermeden saatlerce yönetimin hazırladığı tekerlemeleri yineletmek.
Ancak, öğrenci programı bitirse de okul dışında ve evde olmak, özgürlük anlamına gelmiyor. Geri gönderilme tehditleri başlıyor. Örneğin kurbanlardan bir kızın üvey annesi bu fırsatı çok iyi kullanıyor.
Katherine, belgeseli çekerken, suçluları tek tek arayıp sorguya çekiyor. Tümü inkâr halinde doğal olarak. İşe kilisenin papazını da karıştırmışlar. Oysa Katherine, “Bunca yıl niçin beklediniz” sorusuna “kanıt topladık arkadaşlarla, e-posta, görüntü, ne varsa” diye yanıt veriyor ve bu işkenceyi bireyin değil, İvy R. Akademisi ve onu izleyen yönetimlerin yaptığını ekliyordu. Gençler okuldayken her şeyi kaydetmişlerdi. Bu arada onca cefadan sonra bir hayli olgunlaşan Katherine izleyiciye mesaj da veriyor: “A. Dumas, Monte Kristo adlı eserinde tutsak konta şunu söyletiyor” : “Suçluyu bulmak istiyorsan önce suçtan kimin fayda sağlayacağını bul.” (1)
Üçüncü bölümün başlığıysa ortaya serilen kirli çamaşırların özeti niteliğinde: “Parayı Takip Et”. İvy R. Akademisi ‘ni dünya genelinde izleyen programlar ve astronomik eğitim ücretleri sayesinde dolandırıcılar ihya oluyorlar. Peki, paralar nereye gidiyor? Şaibeli anlaşmaların en tepedekileri işaret ettiğini söylüyor Katherine. “Devlet kurumlarından para yardımı alıyorlar.” Kampanyalardan bağış topluyorlar. Her şeyi kitabına uyduruyorlar. Denetim olmadığı, tepedekilerin dolandırıcılığa göz yumduğu için önce kapatılıyor, sonra gene açılıyorlar. Mormon yetiştirme tarzıyla büyütülmüş, yoksulluktan gelme İvy R. Akademisi’nin kurucusu , sahibi ve erkek kardeşi, arkaları güçlü olduğu için hiç ceza almıyorlar. Kurum kapatılıyor, akabinde açılıyor. Katherine, cezayı en alttakilerin çekmesine üzüldüğünü söylüyor. Eğitimsiz, vasıfsız personel maliyeti düşürdüğü için tercih ediliyor. Bu kişiler, görev bilinciyle, hareket ederlerken üstlerinin emirlerini sorgulamadan, gözü kapalı uyguluyorlar. “ Öte yandan çocuklara yapılan masraf asgari düzeyde tutuluyor. Dahası okullardan birinde , çiftlikte, çocuklar işçi olarak çalıştırıyor. Ebeveynlere gelince, büyük bir aymazlık içindedirler; en vahimiyse gerçek ortaya çıktığında bazıları vicdan muhasebesi yapma zahmetine bile girmezler. Örneğin bir anne, “Demek ki, bunca para boşa gitti” diyebiliyor. Oysa program yüzünden cinsel istismar, intihar, ölüm vakaları oluyor. Yönetimler sahte diploma törenleri , sahte diplomalarla göz boyamaya çalışıyorlar. Çocuklar üniversite kapılarından geri dönerlerken gerçeği kavrıyorlar. Kısacası aile, okul, din, çevre, medya, hukuksuzluk kuşatması altında, olan çocuklara oluyor. Katherine , yaşadıkları travmanın peşlerini bırakmadığını ömür boyu süreceğini belirtiyor.
Sonuç, eski hamam eski tas. 2009 yılında kapanan sözde okulların varlığının kökü kazınamıyor. Katherine ise insanlara olan güvenini yitirmiyor: İvy R. Akademisi’nin patronunun erkek kardeşinin oğlu, babasının ve amcasının, insanların Tanrı inancını sömüren dolandırıcılar olduğunu öğrendikten sonra davaya katılmıştı. Kendisinden özür dileyen babası belgesele destek vermişti. Okuldaki arkadaşları yılmadan usanmadan olayın peşini bırakmayıp mücadeleyi güçlendirmişlerdi. Dürüst hukukçuları v.d. duyarlı insanları unutmuyordu. . ‘Eti senin, kemiği benim’ saflığıyla, çocuklarını araştırmaksızın okullara emanet eden ebeveynlere de bir uyarısı vardı: “ Çoğunlukla ileride sanatçı, yazar, eğitmen, bilim insanı olabilecek bu yaratıcı gençleri bekleyen bu tip programlar olduğu” gözden kaçırılmamalıdır.(Alıntı, Program’dan geçmiş bir kız öğrencinin yazdığı kitabın girişinden ayıpılamış.)
NOTLAR
1) “The Count Of Monte Cristo” filminde (1934) Kontun bir konuşmasını alıntılanmış belgeselde: “ Suçluları ifşa ediyorum. Bana yaptıkları haksızlıklar yüzünden değil. Sadece yaptıkları için değil, yapmaya devam ettikleri için. İnsanlıktan yoksunlar. İnsanların acılarından çıkar sağlıyorlar.”