Sosyalist Düşünce Seminerleri başlıyor

Geçtiğimiz hafta duyurulan Sosyalist Düşünce Seminerleri'ni, Sosyalist Düşünce Kulüpleri ile konuştuk.

Sosyalist Düşünce Seminerleri başlıyor

Geçtiğimiz hafta içinde Sosyalist Düşünce Kulüpleri tarafından Sosyalist Düşünce Seminerleri duyuruldu. Birinci dönemde 10 başlık olarak duyurulan seminer dizisi hakkında Sosyalist Düşünce Kulüpleri ile konuştuk.

1) “Sosyalist Düşünce Seminerleri” fikri nasıl ortaya çıktı? İlgi mi artırmayı hedefliyorsunuz, yoksa zaten bu fikirlere yakın gençlere derinlik mi sunmak istiyorsunuz?

Sosyalist Düşünce Seminerleri fikri, aslında bugünün gençliğinin yaşadığı çok yönlü krizi doğrudan gözlemlememizden doğdu. Hepimiz, içinde bulunduğumuz düzenin bize sunduğu “gelecek” vaatlerinin ne kadar boş olduğunu yaşayarak görüyoruz. Üniversiteler, bilimin ve özgür düşüncenin üretildiği kurumlar olmaktan çıkıp, piyasanın ucuz iş gücü ihtiyacını karşılayan fabrikalara dönüşmüş durumda. Mezuniyet sonrası karşılaştığımız tablo, güvencesiz çalışma koşulları, düşük ücretler, sürekli işsizlik tehdidi ve bitmeyen belirsizlikten ibaret. Bugün gençler yalnızca eğitimde değil, yaşamın her alanında bir kuşatma altında: barınma krizi, eşitsizlikler, tarikat ve cemaat baskısı, kadınların ve gençlerin karşılaştığı ayrımcılıklar, geleceksizlik duygusunu kat kat büyütüyor.

Bu tablo bize şunu gösteriyor: Sosyalizm artık yalnızca bir tercih değil, gençliğin geleceğini yeniden kurabilmesi için bir zorunluluk. Seminerlerin çıkış noktası da tam olarak bu. Biz bu seminerlerde sadece teorik bir tartışma açmak istemedik. Amacımız, gençliğin “neden bu haldeyiz?” sorusuna kolektif bir cevap aramasını sağlamak ve aynı zamanda “başka bir düzen mümkün mü?” sorusuna birlikte yanıt üretmek.

Bu noktada hem sosyalizme mesafeli duran gençlere, bu düşüncenin bugünün sorunlarına nasıl çözüm getirdiğini göstermek; hem de sosyalizme sempati duyan ama çoğu zaman parçalı bilgilerle yetinen gençlere tarihsel arka planı güçlü, sistemli bir perspektif sunmak istiyoruz. Yani bir tercih yapmıyoruz: Hem ilgiyi artırmayı hem de derinliği büyütmeyi aynı anda hedefliyoruz. Çünkü biliyoruz ki sosyalizm, yalnızca ona inananların değil; bu düzenin adaletsizliklerini derinden hisseden ama henüz çıkış yolunu bulamamış olanların da ihtiyacıdır.

Bu seminerleri, kapıyı ilk kez aralayan gençlere cesaret veren, içeride ilerlemek isteyenlere de yol haritası sunan bir ortak buluşma alanı olarak kurguladık. Kısacası Sosyalist Düşünce Seminerleri, kolektif bir arayış yolunun hem başlangıcı hem de devamı için bir kılavuz niteliği taşımaktadır.

2) 10 seminerlik diziyi planlarken belirli bir tarihsel veya tematik sıra izlediniz mi? Çerçeveyi nasıl kurguladınız?

Programı kurgularken, amacımız basit bir konu sıralaması yapmak ya da birbirinden kopuk başlıklardan bir liste oluşturmak değildi. Bizim için önemli olan, katılımcıların karşısına parçalı bilgiler değil, bütünlüklü bir dünya görüşüyle çıkmaktı. Sosyalist düşünceyi değerli kılan da tam olarak budur: Dünyayı parçalar halinde değil, ilişkiler bütünü olarak kavrayabilmek.

Seminerlerimizi bu anlayışla planladık. Kapitalizmin nasıl işlediğini, toplumu ve özellikle gençliği nasıl kuşattığını tartışırken; aynı zamanda sosyalizmin sunduğu alternatifi, tarihsel deneyimlerle ve bugünün somut gerçekleriyle birlikte ele aldık. Osmanlı’nın sonundan Cumhuriyet’in kuruluşuna, laiklik tartışmalarından örgütlü mücadelenin anlamına kadar her başlık, tek tek değil, aynı bütünün parçaları olarak işlendi. Böylece seminerler arasında kopukluk değil, süreklilik kuruldu.

Yani bu dizinin kurgusu kronolojik bir tarih anlatısı değil, tematik bir liste de değil. Daha çok, bugünün bütünlüklü bir kavranışı üzerine inşa edilmiş bir düşünce haritası. Dünyayı parçalı görenler parçalı itirazlarla yetinir; ama bütünü kavrayanlar, bütünlüklü bir mücadele hattı kurabilir. Bizler de bu seminerlerle gençliğe yalnızca yeni bilgiler sunmak değil, dünyayı ve örgütlü gücü yeniden kavrayabileceği bütüncül bir kurtuluşu göstermek istiyoruz.

3) Seminerler sonunda katılımcılarda, sadece bir “eleştiri aracı” değil, aynı zamanda “dönüştürücü bir eylem kılavuzu” oluşturmayı hedefliyor musunuz?

Kesinlikle. Çünkü biz sosyalizmi hiçbir zaman yalnızca bir eleştiri yöntemi ya da masa başı tartışması olarak görmüyoruz. Eleştiri önemlidir; düzenin çarpıklıklarını, kapitalizmin yarattığı adaletsizlikleri görmek için gereklidir. Ama eleştiri tek başına kaldığında kişisel bir serzenişten öteye geçemez. Bizim derdimiz tam da bu noktada başlıyor: Eleştiriyi, somut ve örgütlü bir mücadeleye dönüştürmek.

Bu sebeple de seminerlerde konuşulan her başlık, yalnızca bir teşhisle değil, aynı zamanda bir yönelişle tamamlanıyor. Kapitalizmi tartışırken, bunun değiştirilebilir olduğunu; laikliği konuşurken, bunun yalnızca bir anayasa maddesi değil, eşit yurttaşlığın toplumsal mücadelesi olduğunu; teknolojiyi konuşurken, bunun sermayenin değil halkın hizmetine sunulabileceğini vurguluyoruz.

Yani seminerlerden çıkan bir gencin yalnızca “bu düzen yanlış” demesini istemiyoruz. Onun ötesine geçip, “bu düzeni değiştirebiliriz, değiştirmek zorundayız” diyebilmesini istiyoruz.

Gençlik, edilgin bir izleyici değil; kendi geleceğini kuracak bir özne olarak yan yana gelmelidir. Seminerler, bu iradeyi güçlendirmek ve ortak bir yol açmak için bir buluşma çağrısıdır. Gelin, yalnız olmadığımızı birlikte görelim. Çünkü biliyoruz ki aydınlık yarınlar, geleceksizliği dayatan bu düzenin içinde değil; onu değiştirmek için omuz omuza yürüyen gençliğin ellerinde yükselecektir.