Reklam
Kategoriler: Köşe Yazıları

Sosyalist solun güç birliği üzerine: Yoğurdu üfleyerek yemek

Reklam

Türkiye sosyalist hareketinde birlik, ittifak, cephe, güç birliği gündemi her zaman önemli tartışma başlıklarından birisi olagelmiştir. Elbette, solun önemli konularından birisidir çünkü emekçi sınıfların kurtuluş mücadelesinin öncelikleri ya da ülkenin bugün içinde bulunduğu şartlar, böylesi bir ihtiyacı herkese dayatan bir somutluk taşımaktadır.

Bu bakımdan “solda ittifak” gündemi ciddiyetle ele alınmak ve ele alırken de herhangi bir tartışma başlığından daha fazla özen gösterilmek durumunda. Bunun bir yanı da geçmiş dönem yaşanan deneyimlerin bıraktığı izlerle ilgilidir. Sosyalist hareketin geçmiş deneyimleri, solda ittifak ve güç birliği konusunu, üzerinde önem, ciddiyet ve hassasiyetle durulması gereken başlıklardan birisi haline getirmektedir.

AKP-MHP iktidarı tarafından “sermayenin gerici yeni rejiminin” ya da popüler ismiyle “istibdat rejiminin” anayasal zemine kavuşturulmasının yolunun yapıldığı içinden geçtiğimiz kesitin, ülkenin geleceği ve emekçi sınıfların kurtuluşu açısından önemli bir mücadele kavşağına denk düştüğü açık. Böylesi bir kesitte güçlü bir mücadele barikatı kurulması, sadece elde kalan cumhuriyet kazanımlarının korunması açısından değil aynı zamanda sosyalist mücadelenin güçlenmesi yolunda da önemli mevziler anlamına geleceği için önemli. Sosyalist hareket, öncelikle, ülkenin içinden geçtiği somut durumu veri alırken aynı zamanda -bir o kadar önemli olan- başka bir olguyu da ortaya koymak zorunda: Sol seçenek!

Sol seçenekten kasıt, basitçe sosyalizmi “işaret” etmek anlamına gelmiyor. Sol seçenek derken kastedilen düzen sahiplerinin temsil ettiği çizgiyle hesaplaşma: AKP-MHP hangi çizgiyi temsil ediyor? Ya da “istibdat rejimi”nin temel nitelikleri neler? Seçenek denince akla sürdürülebilir kapitalizm ölçüsünde dile getirilen “güçlendirilmiş parlamenter sistem” ya da “revize edilmiş cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” gelmemeli. İstibdat rejiminden sadece tek parti iktidarını anlamak, düzen partilerinin ufku. Sermayenin mutlak egemenliği, emperyalizme bağlılık, piyasacılık, tarikat-mafya-patron devletine dönüşme, toplumun gericileştirilmesi en az burjuva düzenin kutsadığı yargı-meclis-yürütme bağımsızlığı kadar önemli olgular. Laiklik, bağımsızlık, kamuculuk olmadan bugünkü sürece ve düzene karşı bir duruş ortaya konulamayacağı gibi sermayenin merkezileşmesiyle doğrudan ilgili olan “rejim” tartışmalarına yanıt da oluşturamazsanız.

Bu nedenle sosyalist hareket açısından birleşik mücadelenin “sol” bir sınırla çizilmesi büyük önem taşıyor. Yoksa burjuva siyasetinin başka bir kanadına payandalık ya da destekçilik siyasetine denk gelecek bir pozisyon tartışılabilir bile olmaktan uzak bir konu, komünistler açısından…

Açıktır ki düzen muhalefeti, bugün AKP-MHP tarafından çizilen “Yeni Türkiye” çerçevesine temelde ve özünde bir karşıtlık içinde değil. Böylesi bir programa ise hiç sahip değil. Bugün düzen siyasetinde özellikle İmamoğlu ve Yavaş tarafından temsil edilen muhalefet bloku, aynı zamanda CHP’nin en sağcı kanadını temsil etmektedir. Kılıçdaroğlu ile başlayan helalleşme, normalleşme siyaseti Özel ile devam ederken CHP ortanın sağına yerleşmiş bulunmaktadır.

Halbuki bugün en fazla ihtiyaç duyulan şey, ülkenin solunun inşa edilmesidir. Toplumsal dinamiklerin taleplerinin temsiliyeti bugün solu göreve çağırıyor. Sosyalistlerin devrimci ve bağımsız odağının yaratılma ihtiyacı bugün de devam ediyor.

Geçmiş dönemde gerek Birleşik Haziran Hareketi gerekse Sosyalist Güç Birliği deneyimleri, yukarıda tarif etmeye çalıştığımız ihtiyaç ve niyetlerle kurulmasına rağmen ne yazık ki düzen siyasetine eklemlenmenin aracı haline dönüştürüldü. Eğer Türkiye’de sosyalistlerin devrimci ve bağımsız “ağırlık merkezini” ya da odağını yaratmak istiyorsak, geçmiş deneyimleri yok sayarak yol almak mümkün olmuyor. O yüzden şartlar baştan konmalı ve konuşulmalı…

Bununla birlikte şu olumlu gelişmeyi de belirtmek gerek; Türkiye sosyalist hareketinin geçmiş seçim sürecine yönelik değerlendirmelerinde “solun bağımsız ve devrimci tutumu”na yönelik yapılan olumlu vurgular, sevindiricidir. Solda, bağımsız devrimci odak fikrinin, “Kılıçdaroğlu kazasından” sonra daha net olarak ortaya konması, sosyalistlerin güç birliği yolunda önemli bir eşiktir.

Sol, kendi örgütsel “faydalarından” değil, ülkenin ve sınıf mücadelesinin ihtiyaçları üzerinden siyasetini belirlemeli. Bugün bağımsız ve devrimci bir odağının şekillenmesi görevi hala günceldir.

Reklam

Önceki Haberler

Erdoğan, Putin’e S-400’leri iade etmeyi teklif etti iddiası

Bloomberg, yakın kaynaklara dayandırdığı haberinde Erdoğan’ın Putin’le görüşmesinde Rusya’dan alınan S‑400’leri iade etmek istediğini öne…

18 Aralık 2025 02:06

Trump, Golan Tepeleri’ni İsrail’e verdi

ABD Başkanı Trump, Suriye'ye ait Golan Tepeleri'ni İsrail'e devrettiğini duyurdu.

18 Aralık 2025 02:03

CHP’li Öztürkmen, vergiden muaf cemaat ve tarikat vakıflarını sıraladı

CHP Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen, düzenlediği basın toplantısında, vergiden muaf cemaat ve tarikat vakıfları olduğunu…

17 Aralık 2025 17:36

AKP’li müteahhit Yunus Kaya’ya 12 yıl hapis cezası

Gaziantep’te 6 Şubat depremlerinde Yaşam Konutları’nın yıkılması sonucu 40 kişinin hayatını kaybettiği davada, mahkeme eski…

17 Aralık 2025 17:24

Emniyette Soylu’ya yakın isim de emekli edildi

Emniyet Genel Müdürü Mahmut Demirtaş'ın başkanlığında dün toplanan Yüksek Değerlendirme Kurulu toplantısında, eski İçişleri Bakanı…

17 Aralık 2025 16:47

Yeniden Refah’ın süreç raporu komisyona sunuldu: Laiklik anayasal tanıma kavuşturulmalı

Yeniden Refah Partili Bekin, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'na sundukları raporu paylaştı. Bekin'in aktardığına…

17 Aralık 2025 16:05
Reklam