Stres yönetimi için eylemlilik
AKP iktidarıyla özdeşleşen şafak operasyonları normal bir güne uyanmak isteyen çoğu insan için stres kaynağı oldu.
İktidar, yargı eliyle devreye soktuğu siyasi operasyonlarını yaklaşık yirmi yıldan beri sistematik olarak sürdürüyor. Hasımlar dönemsel olarak değişse de yöntem hiç değişmiyor. Tek adam rejimi ilkel dürtüleriyle hareket eden bir insan gibi iftira atıyor, kumpas kuruyor, öç alıyor. Tutuklular aleyhine medya üzerinden kamuoyu nezdinde sürdürülen kara propagandanın iktidar kanadı tarafından yürütüldüğü apaçık ortada. Operasyonların hukuki olduğuna kamuoyunu inandırmak için tetikçi gazeteciler ve troller tüm insani değerleri ayaklar altına alıyor. Günbegün medyaya sızdırılan iddialar mahkeme salonları yerine kameralar önünde ana muhalefet lideri tarafından çürütülüyor. Salt bu absürt durum bile iktidarın muhalefete yönelik hukukla ilgisi olmayan siyasi bir dava yürüttüğünü gösteriyor.
Geçenlerde AYM’nin başkanı mahkemenin kuruluş yıldönümü töreninde adalet konusunda iktidar sahiplerini üstü kapalı olarak uyardı. İşin tuhaf yanı anayasayı korumakla yükümlü olan AYM başkanı, laiklik ilkesini göz ardı ederek din adamı gibi konuştu. Konuşmasında seküler düzen vurgusunun olması da ironikti. Yüksek mahkemenin başkanı, Kur’an-ı Kerim’e ve diğer kutsal kitaplara atıf yaparak adaletle hükmetmeyenlerin ahiret gününde sorgulamadan kaçamayacağını ima ederken aklın ve bilimin başat konumda tutulmasından ve pozitif hukukun üstünlüğünden söz etti![1]
Ülkede iktidar mağduru muhaliflere yönelik adaletsizliklere yıllar boyunca tanıklık eden, vicdanen yaralı çok sayıda duyarlı insan var. Uzun süredir meydanlardan yükselen “hak, hukuk, adalet” talebi adeta bir isyan çığlığına dönüşmüş durumda. Akla, vicdana sığmayan davalarla muhaliflerin düşman hukukuna göre infaz edilmesi bugün kamuoyunun büyük bir bölümünde kaygı ve öfke uyandırıyor. AKP iktidarıyla özdeşleşen şafak operasyonları normal bir güne uyanmak isteyen çoğu insan için stres kaynağı oldu. Stres, bireyin gündelik yaşamındaki zorluklar karşısında gelişen doğal bir tepki olarak görülse de uzun dönemde hem bedensel hem de ruhsal açıdan sağlığı olumsuz etkiliyor. Bunu önlemek için insanların içsel veya dışsal iletişimden yararlanması gerekiyor. Örneğin meditasyon, yoga, dua gibi iç dünyayı yatıştırmaya dönük edilgin yöntemlerin yanı sıra aynı duygu durumunda olanların birlikte dış dünyada eylemlilik içinde bulunması da stresle başa çıkmayı kolaylaştırıyor. Kamu vicdanını yaralayan haksızlıklara verilen kolektif tepkinin arkasında yatan temel motivasyon da bu. Gezi’de ya da Saraçhane’de yüz binlerce insanın toplanmasının nedeni, kamuoyunda şok etkisi yaratan iktidarın adaletsiz girişimleridir. Dizginlenemeyen isyan duygusu tarafından tetiklenen stresi yönetmeye dönük bireysel tepkinin kitleselleşmesi psikososyal bir olgudur. Dolayısıyla benzer duygular yaşayan bireylerle kendiliğinden gelişen halk hareketleri, siyasi liderlerin ya da örgütlerin direktifine ihtiyaç duymaz.
Türkiye’de AKP iktidarının insanları sürekli stres altında yaşamaya zorlaması halk sağlığı açısından tehlikeli boyutlara ulaştı. Bu bağlamda bedensel ve ruhsal sağlığın korunması için eylemlilik hali önemli bir seçenek oluşturuyor. Böylece hesabı ahirete bırakmaya dönük edilgin tavır da anlamını yitiriyor.
Kimseden emir almadan, özgür iradeyle omuz omuza yürümek ve birlikte meydanları doldurmak, özgüven ve değişim umudu veren, strese karşı en etkili silahtır.
[1] https://halktv.com.tr/siyaset/aym-baskani-hukuku-cikarlarina-kullananlara-prim-verilmemeli-932867h
Not: 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlu olsun. Yaşasın emekçilerin birliği ve mücadelesi!