Suriye’de cihatçı darbenin 1. yılı
"İsrail’in güvenliği ve emperyalizmin çıkarları Suriye’de bir iktidar değişikliğini gerektiriyordu. Filistin davasına sahip çıktığı için Suriye’de Baas iktidarının işgalci İsrail’in güvenliğine tehdit oluşturduğu açıktı. Baas, iktidardan ne olursa olsun düşürülmeliydi."
Suriye’de cihatçı terör örgütü HTŞ’nin iktidara gelmesinin üzerinden bir yıl geçti. Geride kalan bir yılda Suriye’nin geleceğine yönelik belirsizlik hala devam ediyor. Bugün Suriye’yi nasıl bir gelecek bekliyor sorusuna verilebilecek en iyimser yanıt, Ürdün gibi zayıf bir ülke olması.
İsrail’in güvenliği ve emperyalizmin çıkarları Suriye’de bir iktidar değişikliğini gerektiriyordu. Filistin davasına sahip çıktığı için Suriye’de Baas iktidarının işgalci İsrail’in güvenliğine tehdit oluşturduğu açıktı. Baas, iktidardan ne olursa olsun düşürülmeliydi.
Suriye’de uzun yıllardır, İslamcı örgütlenme hep bunun için kullanıldı. Başta İhvancılar olmak üzere Suriye’de siyasal İslamcılık bizzat emperyalizm tarafından kollandı, korundu, yönlendirildi. Ne yazık ki Türkiye’de burjuva hükümetler, emperyalizmin bu siyasetinin taşeronluğu üstlendiler. Sonrası biliniyor. Rusya’nın, verdiği desteği çekmesinin ardından doğrudan emperyalist güçlerin istihbarat örgütleri tarafından desteklenen ve yönlendirilen HTŞ bir darbeyle iktidara taşındı.
Colani, bizzat emperyalist güçler tarafından bugün parlatılıyor, destekleniyor. Elbette “batılı güçler” için cihatçı geçmişi açık olan bir ismin desteklenmesinin tek koşulu kendilerine şartsız biat etmesidir. Colani de şimdi bu yeni misyonuna uygun davranmaya büyük özen gösteriyor.
Ancak Suriye’nin birliği, bütünlüğü ve istikrarı sağlanabilmiş değil. İsrail, işgal ettiği Suriye topraklarında alanını genişletiyor, yeni alanlara askeri üsler kuruyor. Neredeyse Suriye’nin bütün askeri altyapısı bizzat İsrail tarafından yok edildi. Aynı zamanda güneyde Dürzilerin yaşadığı bölge başta olmak üzere Şam’ın güneyinin tampon bölge olmasını hedefleyen İsrail, Dürzilerin özerk bir bölge kurmasından ya da mümkünse ayrılmasından yana bir siyaset izliyor.
Kuzeyde ise ABD’nin silahlandırdığı ve donattığı Kürt siyasi hareketi hem su hem de petrol kaynaklarını elinde tutuyor. Fiili olarak özerk bir yönetim kurulmuş olan bu bölgenin geleceği ise belirsizliğini koruyor.
Batıda ise Alevilere yönelik katliamlar eksik olmadı. Binlerce Alevinin katledilmesi Suriye’de siyasi ve toplumsal birliğin nasıl sağlanacağı sorusunun yanıtını belirsiz kılıyor.
Dürziler, Aleviler, Kürtler, Hristiyanlar ve seküler Araplar başta olmak üzere ılımlılığı bırakın selefi İslamcıların iktidarında nasıl yaşayacalarının sorusunun yanıtı yok. Suriye’nin geleceği belirsizliğini koruyor. Tıpkı Ürdün gibi güçsüz bir Suriye olasılığı kadar bölünmüş bir Suriye de kuvvetli ihtimaller dahilinde.
Cihatçı HTŞ’nin iktidara getirilmesi bir devrim değil düpedüz bir darbe girişimidir. Arkasındaki güçler bellidir. Bununla birlikte bu iktidar değikliği Suriye’de yaşanan bazı gerçekleri bir kez daha gözler önüne sermiş bulunuyor.
- Suriye’nin parçalanması, emperyalizminin Büyük Ortadoğu Projesi’nin hedefiydi. Bu anlamıyla Baas’ın iktidardan düşmesi, Suriye’de diktatörlüğün yıkılması değil tersinden emperyalizme ve işgalci İsrail’e direnen Suriye’nin çökertilmesiydi.
- Suriye’de Baas’ın iktidardan düşürülmesinin temel hedeflerinden birisi İsrail’in güvenliğiydi. Suriye’de cihatçıların iktidara taşınması, bu gerçeğin sadece taşeronluğudur. O açıdan cihatçılar ya da radikal İslamcılar, aslında doğrudan emperyalizme ve Siyonist İsrail’e hizmet ettiler.
- Yine aynı şekilde ülkemizdeki siyasal İslamcılar, doğrudan ABD’nin ve İsrail’in çıkarlarına paralel bir siyasetin taşıyıcısı oldular. Bu durum, İslamcılığın doğum lekesi değil tersinden genlerine işlemiş yapısal bir işbirlikçilik durumunu gözler önüne seriyor. Bu anlamıyla siyasal değil Siyonist İslamcılık daha doğru bir tanımlama.
- Emperyalizmin bölgesel siyasetinin bir parçası da Kürt siyaseti oldu. Kürt siyaseti, ABD emperyalizmine sırtını yaslayarak Filistin davasına sırtını dönmüştür. Bugün Colani-Mazlum Abdi arasındaki gerilim ve pazarlıklara bakıldığında Kürt siyasi hareketinin İsrail-ABD eksenine kendini yerleştirdiği görülebilmektedir.
- Türkiye’de sermaye devleti, kendince Suriye’ye müdahale etmeyi, çoğunlukla Suriye’de tıpkı Barzani gibi olası bir Kürt devletleşmesini önlemek olarak duyurdu. Ancak gelinen noktada Suriye’nin parçalanmasına hizmet ederek, aslında bu yolun bizzat taş döşeyicisi oldular. AKP iktidarının ve kurduğu rejimin devlet bürokrasisin büyük bir stratejik körlükle malul olduğu da ortaya çıktı.
- Suriye’nin parçalanması, emperyalizminin çıkarlarına hizmet etmiştir. Yaşanan katliamların da gösterdiği gibi emperyalizmin müdahalesi barış, huzur ve istikrar getirmemiştir. Suriye’nin geleceğinde de yakın zamanda barış, huzur ve istikrarın yeniden tesis edilmesi, bizzat emperyalist müdahaleler nedeniyle mümkün olmayacaktır.
Bugün Suriye sorunu bir turnusol kâğıdı işlevi görmüştür. Türkiye’de Kürt siyasi hareketi ile liberalizm, Suriye’de cihatçı terörün, işgalci İsrail’in ve emperyalist ABD’nin oluşturduğu şer eksenine hayırhah bakarak, sol ile aralarındaki açıyı daha da açmışlardır.
Suriye’nin parçalanmasına giden bu süreçte, en büyük acıyı ise Suriye halkı çekmiştir. Suriye’nin kurtuluşu, yine ilerici Suriye halkının ortak mücadelesinin eseri olacaktır.