İstibdat rejimine karşı protestolara katıldığı için tutuklanan TKH üyeleri hakkında tahliye kararı
Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Merkez Yönetim Kurulu, AKP’nin 19 Mart darbesi ile başlayan süreç ve bu darbeye karşı verilen toplumsal mücadeleye dair politik değerlendirmelerini kamuoyuyla paylaştığı bir deklarasyon yayımladı.
AKP’nin demokrasi maskesinin düştüğünü ve AKP’nin azınlık iktidarı olduğu ifade edildiği deklarasyonda “Benzer biçimde “yıllardır vesayet odaklarına karşı mili irade” söylemine sarılan AKP’nin, bir avuç patronun çıkarlarını koruyan azınlık iktidarını temsil ve vesayet odaklarının iktidarına dayanan bir rejim inşa ettiği açıktır” denilen açıklamada “19 Mart darbesine karşı toplumun büyük bir kesiminin desteklediği ve bizzat katıldığı siyasal ve toplumsal direniş, Türkiye’nin ilerici birikimini ve ülkenin devrimci potansiyelini göstermektedir” ifadeleri kullanıldı.
TKH’den yayımlanan deklarasyon şu şekilde:
1- Her fırsatta kendisini 28 Şubat mağduru olarak sunan AKP’nin, 19 Mart darbesiyle birlikte yüzüne taktığı mağduriyet ve demokrasi maskesi düşmüştür. 19 Mart, AKP’nin iddia ettiği gibi bağımsız yargının yürüttüğü bir yolsuzluk soruşturmasının başlangıcı değil, AKP iktidarının doğrudan siyasi rakiplerini susturma ve etkisiz kılma operasyonunun tarihidir. Bu operasyonun 12 Eylül cunta uygulamaları ve FETÖ’cülerin kumpas davalarıyla benzerliği açıktır. Erdoğan’ın tek adamlığına dayanan istibdat rejimi ‘darbe yöntemleriyle’ işlemektedir. 19 Mart da, 15 Temmuz darbesi gibi siyasal İslamcılığın sivil darbesi olarak ülke siyasi tarihinde yerini almıştır.
2- Türkiye sağının “milli irade” ile “devlete karşı millet” retoriği 19 Mart darbesi ile birlikte tuz buz olmuştur. Seçimle gelmiş meşru belediye başkanlarının yargı sopasıyla tasfiyesi, milli iradenin ayaklar altına alındığının ve millete karşı devlet sopasının doğrudan sağ tarafından kullanıldığının en somut örneği olmuştur. Demokrasi ve milli irade kavramlarının, bunları bir hamaset olarak kullanan Türkiye sağı ile yan yana gelemeyeceği gerçeği 19 Mart darbesiyle bir kere daha ortaya çıkmıştır.
3- Benzer biçimde “yıllardır vesayet odaklarına karşı mili irade” söylemine sarılan AKP’nin, bir avuç patronun çıkarlarını koruyan azınlık iktidarını temsil ve vesayet odaklarının iktidarına dayanan bir rejim inşa ettiği açıktır. Öte yandan seçilmiş Meclis’in sembolik bir kuruma dönüştüğü başkanlık rejimi, atanmışların iktidarına dayandığından bir cunta yönetimine daraldığı görülmelidir. Toplumsal meşruiyetini yitiren AKP, iktidarını zor aygıtını kullanarak sürdürmektedir. Bugün Erdoğan tarafından temsil edilen bu rejim, Abdülhamit dönemine benzer biçimde, meşruti yönetiminden daha geri bir yönetim şeklini ifade etmektedir.
4- AKP’nin yeni Türkiye olarak kodladığı ve emperyalist işgale karşı kurulan 1923 Cumhuriyeti’nin yıkımı üzerine inşa edilen yeni rejimin, Büyük Ortadoğu Projesi ve emperyalizmin bölgesel çıkarlarıyla uyumlu “kurulduğu” sabittir. Ülkenin iktisadi değerlerinin özelleştirme siyasetiyle emperyalist tekellere satılması ile doğrudan yabancı sıcak paraya bağımlı ekonomi politikası, ülkenin fabrikalarının, limanlarının, tersanelerinin, yollarının, köprülerinin, madenlerinin, ormanlarının, bankalarının emperyalizme teslim edilmesiyle sonuçlanmıştır. Bugün “milli ve yerli ekonomi” söylemi büyük bir yalandan ibarettir. Yabancı sermayenin her hareketinin ülkede döviz krizine neden olması bu yalın gerçeğin basit bir göstergesidir. Milli ve yerli sermaye olarak topluma propaganda edilen sermaye gruplarının isimlerinin bile yabancı olması, ülkedeki belli başlı önemli firmaların büyük çoğunluğunun yabancı ortaklı olması, bankacılık sisteminin doğrudan emperyalist finans kapital tarafından kontrol edilmesi, yerli bankaların emperyalist finans kapitale satılması, yüksek faiz politikasıyla yabancı sermayeye bağımlılık, Maliye Bakanı’nın dahi İngiliz vatandaşı olması AKP’nin komprador bir parti olduğunun açık kanıtlarıdır.
5– CHP’nin, tek adam rejiminin karşısında ana muhalefet partisi olarak sivrilmesi ve düzen muhalefetinin öncülüğünü üstlenmesi onun sermaye partisi olduğu gerçeğini değiştirmiyor. CHP, uzun bir süredir Millet İttifakı ve “helalleşme-normalleşme” siyasetiyle ortanın solundan ortanın sağına geçiş yapmış; laiklik, devletçilik ve halkçılık başta olmak üzere 1923 Cumhuriyeti’nin paradigmaları üzerinden değil, AKP eliyle kurulan yeni rejimin restorasyonu programı üzerinden siyaset yürütmektedir. NATO, ABD ve AB emperyalizmine yönelik olumlu tutumu yanında cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin karşısında savunduğu “güçlendirilmiş parlamenter sistem” ile birlikte “güçlü cumhurbaşkanı yerine sembolik cumhurbaşkanı ama güçlü başbakan” formülü ülkemizde sermayenin ihtiyaç duyduğu merkezileşmenin benzer bir savunusundan ve temsiliyetinden başka bir şey değildir. Bugün Ekrem İmamoğlu’nun doğrudan istibdat rejimi tarafından haksız ve hukuksuz bir biçimde tutuklanması, İmamoğlu’nun CHP’nin sağ kanadını temsil ettiği gerçeğinin üstünü örtmemelidir. 22 yıllık AKP iktidarının yaratmış olduğu tahribatın giderilmesi için gündeme getirilecek bir restorasyon programıyla ülkemizdeki yoksulluğun, eşitsizliğin, sömürünün ve emperyalizme bağımlılığın önlenmesi mümkün değildir.
6- Kürt siyasi hareketi büyük bir yol ayrımındadır. Yıllardır demokratik siyasal ve toplumsal mücadelenin bir bileşeni ve önemli bir aktörü olan Kürt siyasi hareketi, MHP’nin gündeme getirdiği “çözüm sürecinde” ülkenin demokratikleşeceği ve Kürt sorununda bir çözüm beklentisi içinde olduğunu doğrudan AKP ve MHP ile yürüttüğü mesai ile göstermiştir. CHP’nin cumhurbaşkanı adayının tutuklanmasına kadar vardırılan hukuksuz ve anti-demokratik uygulamalara yönelik hareketsiz tutumu, bu hareketin 2010 referandumunu boykot tutumunu hatırlatmıştır. 19 Mart darbesinin faili olan istibdat rejimine Kürt siyasi hareketinin entegrasyon arayışı ile Türkiye işçi sınıfının bir parçası olan Kürt emekçilerinin istibdat rejimine entegre olması mümkün değildir. Doğrudan emek düşmanı bu gerici rejimin, ülkenin demokratikleşmesinin önünü açamayacağı gibi emekçilerin yoksulluk, işsizlik ve geleceksizlik sorununu çözme kapasitesi bulunmamaktadır.
7- 19 Mart darbesine karşı toplumun büyük bir kesiminin desteklediği ve bizzat katıldığı siyasal ve toplumsal direniş, Türkiye’nin ilerici birikimini ve ülkenin devrimci potansiyelini göstermektedir. Yürüyüşlere ve mitinglere katılan ile destekleyenler, CHP’nin siyasal sınırlarını aşacak bir kapasiteye sahip olduklarını bir kez daha göstermişlerdir. Özellikle üniversite gençliğinin, CHP’yi aşan eylem ve direnişi, Türkiye’nin ilericilik mücadelesinin onca saldırı ve kuşatmaya rağmen kırılamadığını bir kez daha göstermiştir. Hatta gençliğin üniversite sınırlarını aşan dinamizmi 19 Mart darbesine karşı direnişi sola çekmiş; mücadelenin solculaşmasının, kitleselleşmeyi geriye çekeceğine dair ezberleri de ampirik olarak bozmuştur. Bununla birlikte 1923 Cumhuriyeti’ni tarihsel olarak ilerici görmeden ve Cumhuriyetçi toplumsal kesimlere yaslanmadan sosyalist mücadelenin zeminsiz kalacağı bir kez daha görülmüştür.
8- 22 yıllık AKP iktidarının, erkler ayrılığı üzerinde kurduğunu iddia ettiği ve adına cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dediği rejim özünde otokratik bir rejime denk gelmektedir. 19 Mart darbe sürecinde bu durum bir kez daha görülmüştür. Erklerin ayrılması üzerine değil tersinden yürütmede birliği üzerine kurulan yeni rejim, bir avuç patronun çıkarlarını temsil eden istibdat rejimidir. İstibdat rejimi, gökten inmemiş, Türkiye kapitalist sınıfının çıkarları ile sermaye devletinin ihtiyaçları doğrultusunda, 12 Eylül cuntası ile doğrudan NATO’cu devlet yapılanmasının mantıki bir sonucu olarak bugüne gelmiştir. 1923 Cumhuriyeti yıkılmış, yerine emek düşmanı, gerici ve işbirlikçi yeni bir rejim inşa edilmiştir. Türkiye iktisadi, siyasi, kültürel ve toplumsal olarak 100 yıl öncesine benzememektedir. 100 yıl öncenin şartları bugün yoktur ve Atatürk dönemine dönüş de mümkün değildir. Bugün emperyalizme, gericiliğe ve istibdata karşı bir mücadele aynı zamanda sermayeye karşı verilecek bir mücadele ile ileriye taşınabilir. Bugün gerici istibdat rejimine karşı yeni bir Cumhuriyet şiarı yükseltilmelidir. Yeni bir Cumhuriyet, Cumhuriyet’in tarihsel birikimine yaslanacak ve ülkenin büyük çoğunluğunu oluşturan emekçilerin omuzlarında yükselecektir. Böylesi bir dönemde ülkemizdeki karşı devrimci güçlerin temel yönelimi bu rejimin adını tam anlamıyla koymak, yerine oturtmak adına yeni anayasa adı altında istibdat anayasasını gündeme getirmek olacaktır. Bu açıdan yeni anayasaya karşı mücadele son süreçte yaşanan hukuksuzluklara ve baskıya karşı mücadele kadar önemli bir yerde durmaktadır.
9- 22 yıllık AKP iktidarına karşı biriken toplumsal tepki aynı zamanda sınıfsal bir tepkidir. 1923 Cumhuriyeti’nin kazanımlarının ortadan kaldırılarak ülkenin emperyalist tekellere pazar haline getirilmesi ve sermayenin tam boy yağmasına açılması, bu tepkinin politik arayışının da yönünü göstermektedir. Geleceksizliğe, yoksulluğa, gericiliğe karşı ülkenin ilerici toplumsal birikiminin ortaya koyduğu tepki, düzen siyasetinin hesaplarına kurban edilmemelidir. Türkiye sosyalist hareketi, sermayenin restorasyoncu kanadının arkasına dizilmiş bir mücadele hattıyla değil bağımsız sınıf siyasetini ortaya koymalıdır. Sosyalizmin güçlü bir siyasal odak haline gelmesi için koşullar mevcutken bu koşullarda CHP ve HDP arasında salınmak solun işi değildir.
10- Partimiz son yaşanan halk direnişini sokakta eylemlerle karşılamış; emekçilerin ve gençlerin mücadelesinin ilerlemesi ve demokratik mevziler kazanması için sokağa çıkan gençlerin, kadınların ve emekçilerin yanında yer almıştır. 19 Mart darbesine halkın eylemli bir şekilde verdiği yanıt, ülkenin geleceği için dikkate alınması gereken olumlu bir yönelimdir. Bu doğrultuda “Türkiye 1’den Büyüktür” sloganıyla başlattığımız çalışma direnişin ileriye taşınması için TKH’nin politik faaliyeti olarak tüm Türkiye’de hayata geçirilmektedir. Bu bağlamda emekçilerin, gençlerin ve kadınların bağımsız, laik cumhuriyeti hedefiyle yapılan tüm çalışmalarımız ülkenin aydınlık geleceği için komünistlerin sözü anlamına geliyor. Tüm ilerici yurttaşlarımızı bu mücadeleye omuz vermeye; karşımızda örgütlü bir şekilde duran gerici ve sömürücü güçlere karşı kendi tarafımızdaki örgütlülüğü büyütmeye çağırıyoruz: Aydınlık, eşit ve özgür yarınlar için Sosyalist Türkiye, sosyalist Cumhuriyet mücadelesine güç verin. Bu gerici düzen onların, bu memleket ve yarınlar bizimdir!
Bu haber en son değiştirildi 9 Nisan 2025 20:35 20:35
Buldan "Sayın Cumhurbaşkanı bizi AKP Genel Merkezi’nde değil, kendi külliyesinde kabul etti. Bu da şu…
İsrail'in Gazze Şeridi'ne 7 Ekim 2023'ten beri düzenlediği saldırılarda yaşamını yitirenlerin sayısının ise 50 bin…
Arakçi, Amerikan tarafıyla görüşmelerin dolaylı olacağını ve sadece nükleer meseleyi ele alacak ve temel ve…
Gezi günlerini hatırlatan toplumsal-siyasal tepki, AKP’nin gerici, baskıcı ve yoksullaştırıcı uygulamalarına duyulan öfkenin patlaması oldu.…
Sol, 23 yıllık AKP iktidarı ile bu tür "anlık" çıkış ve inişlere karşı artık daha…
Komünistlerin Cumhuriyet’le kurduğu ilişki bu anlamıyla yaşanan vakalar üzerinden iyi ya da kötü bir biçim…