TKH'nin merkezi kurulları toplandı: Türkiye bir yol ayrımında

Türkiye Komünist Hareketi (TKH) merkezi kurullarının toplanmasından sonra yaptığı açıklamada, Eylül ayında "Türkiye'nin Geleceği Sosyalist Cumhuriyet" başlığıyla bir konferans toplayacağını ifade etti.

TKH'nin merkezi kurulları toplandı: Türkiye bir yol ayrımında

Türkiye Komünist Hareketi (TKH) merkezi kurulları geçtiğimiz günlerde yaptığı toplantı sonrasında ülkemizdeki ve dünyadaki siyasal gelişmelere yönelik bir açıklama yayımladı.

Yapılan açıklamada, Suriye’de HTŞ’nin iktidarının desteklenmesinin Gazze’deki katliama ortak olunması demek olduğu vurgulanan açıklamada, Eylül ayında “Türkiye’nin Geleceği: Sosyalist Cumhuriyet” konferansının toplanacağını belirtti.

SURİYE’DE YIKIMIN ORTAĞI OLANLAR, GAZZE’DEKİ KATLİAMIN DA SUÇ ORTAKLARIDIR

Filistin’de yaşanan yıkım, katliam ve savaşın bilançosu her geçen gün artmaktadır. 20 bini çocuk olmak üzere 60 bin Filistinlinin Gazze Şeridi’nde ölmesi, İsrail’in savaş ve yıkım siyasetinin artık bir soykırım siyasetine dönüştüğünün açık göstergesidir. Sadece Siyonist İsrail hükümetinin silahlı saldırısı ve bombalamaları ile değil aynı zamanda Filistinli çocuk ve yaşlıların doğrudan açlık nedeniyle yaşamlarını yitirmesi, insanlığın büyük utancı olarak kayıtlara geçmelidir.

AKP iktidarının, yandaşların ve irticacı kesimlerin Filistin konusunda çıkan sesleri ise büyük bir ikiyüzlülükten başka bir şey değildir. İsrail’in pervasızlığının yolunu açan bizzat Suriye’de cihatçı çetelerin taşeronluğu ve onlara verilen destektir. Suriye’nin yıkımına ortak olanlar, bugün Filistin’deki katliamın da ortağıdırlar. AKP’nin Suriye siyaseti, başında beri emperyalizmle uyumlu bir biçimde İsrail’in güvenliğini sağlama çerçevesine sahipti. İsrail’le yürütülen ticaretin sonlanmaması ve bu durumun sessizlikle geçiştirilmesi, AKP’nin ikiyüzlü siyasetinin bir başka göstergesidir.

Öte yandan Filistin bahanesiyle siyasal İslamcılar tarafından yapılan eylem ve gösterilerin asıl gerekçesi ise Büyük Ortadoğu Projesi’nin taşeronluğuna ortaklığı örtme telaşıdır. Kaldı ki Filistin’e destek adıyla yapılan bazı gösterilerin irticacı ve şeriatçı bir gösteriye dönüşmesi siyasal İslamcıların fırsatçılığını ve gerçek niyetini gözler önüne sermektedir. Ülkemizin ilerici birikimi, şeriatçı ve cihatçı kesimlerin gövde gösterilerine boyun eğmeyeceği gibi Filistin halkının gerçek dostu olduğunu göstermeye devam edecektir.

SURİYE’NİN BÖLÜNMESİNİN YOLUNU AKP DÖŞEMİŞTİR

Suriye’de yaşanan gelişmeler, ülkenin yurtseverlerini her geçen gün doğrulamaktadır. El Kaide ve IŞİD türevi cihatçı terör örgütü HTŞ’nin bizzat emperyalizm tarafından Suriye’de yapılan bir darbeyle iktidara taşındığı artık herkes tarafından biliniyor. Alevi ve Dürzi katliamlarına imza atan HTŞ’nin Suriye’nin birliğini ve bütünlüğünü sağlaması, hem güncel olarak hem de temsil ettiği siyasal karakter nedeniyle mümkün değildir. Düne kadar terör listesinde yer alanların bugün Suriye’ye demokrasi getireceğini düşünmek tam bir garabettir. HTŞ lideri Colani’nin ülkemizin dostu olamayacağı ise şeriatçı olmasının ötesinde onun doğrudan emperyalizmin adamı olması nedeniyle mümkün değildir. Ülkemizin yanı başında cihatçı terör iktidarına dayalı bir şeriat emirliğinin kurulması, Türkiye’nin kazanımı değil tersinden ülkemizin çıkarlarıyla temelden çelişen bir olgudur. Emperyalizm ve İsrail, bölgede Büyük Ortadoğu Projesi’nin yeni aşamasını hayata geçirmekte, Suriye’nin bölünmesinin yolu yapılmaktadır. AKP’nin Suriye dış politikası büyük bir başarısızlık örneği olarak karşımızdadır. Suriye’nin birliğini ve bütünlüğünü doğrudan cihatçı çeteleri destekleyerek hedef alan AKP’nin bugün Suriye’nin birliğini savunması tutarsızdır. Suriye ve Irak’ın parçalanmasının ülkemizi de doğrudan etkilediği açıktır. Suriye’nin kuzeyinde Kürt yönetiminin oluşmasından şikâyet ederek katil sürüsü cihatçılarından medet ummak, AKP dış politikasının sığlığının kısa ifadesidir. Suriye’nin bölünmesinin, kuzey ve doğu Suriye’de emperyalizm işbirlikçisi bir Kürt özerk bölgesinin ortaya çıkmasının ana sorumlularından birisi emperyalizm işbirlikçisi AKP’den başkası değildir.

BALKANLARDAN SONRA KAFKASYA’DA DA NATO GENİŞLEMESİNE HAYIR

NATO’nun genişleme siyasetinin, Ukrayna-Rusya savaşının ana nedenlerinden birisi olduğu açıkken, ABD’nin Balkanlar’dan sonra Kafkasya’da da askeri tatbikat düzenlemesi, emperyalizmin saldırgan, yayılmacı ve istikrarsızlaştırıcı siyasetinin somut örneklerinden birisidir.

Yunanistan’ın Dedeağaç ilinde askeri üs kuran ABD’nin bölgede düzenlediği ortak NATO tatbikatından sonra Gürcistan’da benzeri bir NATO tatbikatının ve Ermenistan ile ABD orduları arasında ortak tatbikatın düzenlenmesi dikkate alınmalıdır. Bu durum, İran’a yönelik emperyal hedeflere işaret ederken, bölgesel barışın ve istikrarın tehlikeye düşmesine yol açacağı için doğrudan ülkemizi de ilgilendirmektedir.

Balkanlarda ve Kafkaslarda istikrarsızlaştırıcı her türlü emperyalist müdahaleye hayır diyoruz. Emperyalizmin bu adımı Rusya ve Çin’e karşı daha büyük stratejinin ön adımları olmakla birlikte, Türkiye’nin de emperyalizm tarafından kuşatıldığının başka bir açıdan görülmesi bakımından büyük önem taşımaktadır.

MAFYA PARTİSİ MHP’DEN VE TARİKAT PARTİSİ AKP’DEN DEMOKRASİ VE ÇÖZÜM BEKLEMEK HAYALDİR

Çözüm süreci adıyla Devlet Bahçeli tarafından gündeme getirilen ve Erdoğan-Bahçeli-Öcalan imzasını taşıyan süreç, ülkemizde Kürt sorununun çözümü adı altında gerici, emek düşmanı istibdat rejiminin yerleşmesine hizmet edecek bir sürecin taşlarını döşemektedir.

Kürt sorununda çözüm, ne istibdat rejimine meşruiyet katmayı ne rejimin anayasasına ve Erdoğan’ın bir kez daha başkanlığına evet demeyi ne de ABD’nin BOP siyasetini onaylamayı gerektirir. “Kürt sorununda çözüm” söylemiyle ülkemizde gerici emek düşmanı bir diktatörlük rejimine destek vermek ve AKP-MHP ile ortaklık kurmanın “pozitif” bir ilişkisi bulunmamaktadır. Kürt sorununda çözümün yolu öncelikle AKP eliyle kurulan gerici emek düşmanı sermaye rejimine karşı mücadeleden geçer. Mafya babalarını makamında ağırlayan MHP’yi, tarikat şeyhlerini Külliye’de konuk eden bir AKP’yi zorlayarak Kürt sorununun çözümü üzerinden ülkenin demokratikleşmesinin önündeki engellerin aşılabileceğini düşünmek “yetmez ama evet” siyasetinin bir başka tezahürüdür.

TEK ADAM REJİMİNE KARŞI MÜCADELE “KOMİSYONA HAVALE EDİLMİŞTİR”: KURULAN KOMİSYON “YETMEZ AMA EVET KOMİSYONU”DUR

Meclis’te kurulan komisyon, emekçi halkımızın oyalanacağı yeni bir AKP-MHP oyunundan başka bir şey değildir. Daha önce Ecevit hükümetinin düşürülmesi için ülkenin erken seçime götürülmesi, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’nın yolunun Meclis’te yapılması, 2010 referandumuyla 12 Eylül Anayasası’ndan kurtulacağı vaadiyle yargının FETÖ’ye teslim edilmesi gibi örnekler kurulacak komisyonun işlevi ve misyonuna yönelik bir çağrışımı fazlasıyla yapmaktadır.

Başta CHP olmak üzere bir dizi muhalif partinin komisyona katılması ve üye vermesi, rejime, istibdada ve saraya karşı mücadelenin “komisyona havale” edildiğinin başka bir göstergesi olarak karşımızdadır.19 Mart darbesinden sonra ortaya çıkan toplumsal muhalefetin ”komisyon siyaseti” eliyle istibdat rejimini meşrulaştıracak bir çizgiye çekilmesi olasıdır. CHP’nin helalleşme ve normalleşme siyasetinin doğal sonucu ve yeni bir aşamasıdır. Yakın geçmişte “bir oy Kılıçdaroğlu’na” diyerek destek olan solun bugünkü çizgisi ise komisyona üye vererek ikinci bir yetmez ama evet çizgisinden başka bir şey değildir.

“TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ SOSYALİST CUMHURİYET KONFERANSI” TOPLANIYOR

Ülkemiz bir yol ayrımındadır. Büyük Ortadoğu Projesi yol alır ve emperyalizm yeni planlarını devreye sokarken; AKP eliyle ülkemiz Lübnanlaştırılmak ve 1923 Cumhuriyeti’nin bütün kazanımlarına yönelik fiili ve siyasi tahribat yeni anayasayla resmileştirilmek istenirken; ülke yönetimi patron, mafya ve tarikat iktidarına doğru dönüşürken; ulus devletin yerine kimlikçi yeni bir rejimin yolu yapılırken; emekçiler daha çok çalıştırılıyor, daha çok ölüyor ve aç kalıyorken, ülkemizin ilerici birikiminin omuzlarında Türkiye’nin geleceğini ve kaderini çizme görevi her zamankinden daha fazladır.

Böylesi bir aşamada Partimiz, üye ve dostlarının katılacağı “TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ SOSYALİST CUMHURİYET KONFERANSI” düzenleme kararı almıştır.

Bu konferans sadece partili komünistlerin değil aynı zamanda sosyalistlerin, ilericilerin, yurtseverlerin ve cumhuriyetçilerin de katılacağı bir konferans olacaktır. Partimiz bütün dostlarını böylesi bir çalışmanın içinde bulunmaya, katkı vermeye ve parçası olmaya çağırmaktadır.