ALPEREN KANDEMİR
Uğur Mumcu Kantatı’nı ilk kez 2022 yılında dinlediğimde açıkçası çok heyecanlanmıştım hem eserin sözleri hem de armonisi bana geçmişle bugün arasındaki bağları yeniden hatırlattı.
Uzun süredir de bu eser hakkında bestecisi Turgay Erdener ile bir röportaj yapmak istiyordum. Ve bugün ülkemizde laiklik, bağımsızlık ve cumhuriyet mücadelesinin en önemli dönemeçlerinden birinde Uğur Mumcu’nun ölüm yıldönümünde bu isteğimi gerçekleştiriyorum.
Uğur Mumcu Kantatı’nın hikayesi nasıl gelişti, bunun üzerinden sizin kantata ve müziğe bakışınız nedir?
Yani şimdi benim çocukluğum, gençliğim hep Ankara’da geçti ve Uğur Mumcu’yu bir şekilde hep gördüm, Gençliğimden itibaren Ankara Sanat Tiyatrosu’nda oyun müzikleri yapıyordum ve gidip oyunları izliyordum, Uğur Mumcu da tiyatronun müdavimiydi. Sürekli oraya gelirdi, oyunları izlerdi. Ya da oradaki dostlarıyla görüşmeye gelirdi. Ben bunlara hep şahit oldum.
Tabi o dönemde demokrat, yurtsever insanlar olarak Uğur Mumcu’yu merakla takip ediyorduk. Yazdıklarını hep okuyorduk. Yine aynı dönemde Ankara Sanat Tiyatrosu’nda kendi askerliğinden biriktirdiği şeylerden yola çıkarak yazdığı ‘Sakıncalı Piyade’ diye bir oyunu oynandı, onu da izledim elbette. Bütün bunlar kendisine fazlasıyla sempati duymamı sağladı.
Uğur Mumcu’nun o hain katliam sonrası öldürülüşü hiç aklımızdan çıkmadı. Bende bir nevi borçlu hissettim Uğur Mumcu’ya karşı.
Uğur Mumcu için içten içe ben de bir şeyler yapmak istedim. Bu istek 2015-2016 yıllarına kadar sürdü. Bu yıllarda Ankara Devlet Opera’sında halen solist olan öğrencim Tuncer Tercan, onunla bu konuyu konuşup tartışmıştık. İlk o açık açık söyledi bu konuda bir şey yapmalısın diye. Zaten bazı şeyler yazmıştım da benim de böyle bir isteğim vardı.
Başlamaya karar verdikten sonra ne yapacağıma karar vermem gerekti. Ne olacaktı bu? Oratoryo mu? Kantat mı? Ya da bir sahne eseri mi olacaktı? Ben Uğur Mumcu’yu Uğur Mumcu ile anlatmak istediğimden dolayı onun yazılarını bir nevi notalara dökerek kantat bestelemeye karar verdim. Kantat aklımdakini en iyi yansıtabileceğim şeydi.
Kantat da belki insanoğlunun binlerce yıldır süregelen müzik serüveninde çok önemli bir form. Kantatın etimolojik kökeni ‘kantare’den gelmektedir, yani şarkı söylemektir, şarkılar dizinidir aslında.
Genel anlamda kahramanlıklara yazılsa da başka birtakım şeyler içinde yazılabilir kantatlar. Yani sadece kişilere ve kahramanlıklara değil, örneğin Bach’ın kahve üzerine yazmış kantatı vardır. Dolayısıyla bu form çok çeşitli alanlara açılım sağlayan bir şey, ben de bundan dolayı kantat yapmak istedim.
Eşim Selva Erdener şahane bir sanatçı olduğu için ona yazdığım şarkılar oldu, bir takım tiyatro oyunları için yazdığım şarkıları Selva seslendirdi. Anlatmak istediği senelerdir yaptığım bir şeydi aslında, sadece biraz daha büyük bir formda besteleyecektim. Bu eserin içinde orkestra olacaktı, koro olacaktı, solistler olacaktı çünkü kantat buna izin vermekteydi.
Bunun için de dilini çok beğendiğim genç oyun yazarı Şirin Aktemur’la çalışmak istedim, Şirin’den ricam şuydu Uğur Mumcu’nun beğendiğimiz, seçtiğimiz yazılarından kantat için metin oluşturmak. Şirin, 10 yazıyı 5’e indirecekti, ben Şirin’in seçtiklerini 3’e indirecektim böylelikle kantat ideal formasyona kavuşacaktı diye düşündüm. Sonra vakıfla da konuştum tabii ki Güldal Hanım’la ve kullanabileceğimiz malzemeler ortaya çıktı. Şirin bütün yazılar içerisinden seçim yaptı.
Sonuç olarak beş yazı seçildi ben bu beş yazıyı da kullandım ancak ben bunu daha da genişletmek istiyorum. Burada kalsın istemiyorum belki yedi ya da dokuz bölümlük bir esere dönüştürmek istiyorum. Ancak tek rakamın dışına çıkmak istemiyorum. Tek rakam bana nedense hep cazip geliyor her zaman.
Buradan Uğur Mumcu Kantatı’nın yeniden ele alınacağını söyleyebilir miyiz?
Yeniden ele almak biçiminde değil de eklemeler yapmayı düşünüyorum. Çünkü müzik eserinde denge şey çok önemli. Bu eserde henüz soloları çok dengeli kullanmadığımı düşünmüyorum.
Aslında bu eseri daha uzun yapmayı istiyordum ama yapamadım, sadece bu kadarını ortaya çıkarabildim. Eserin yazılışından sonra gelişen sağlık sorunlarından dolayı da eserle pek fazla ilgilenemedim. Ancak şu an kendimi hazır hissediyorum
Şu anda eserin birinci bölümünde dört solist var. Bu dört solistin birlikte söyledikleri, bizim ‘ensemble’ dediğimiz duet, trio ve kuartet gibi ikili, üçlü, dörtlü şekilde yaptıkları performanslar içeriyor. İsmi Avni’nin Atları olan dördüncü bölüm tenor solo için ancak bunun gibi tek soprano için yazılmış bir bölüm yok şu anda eserde. Bu bana çok güzel gelmiyor, bir başkasının eserini bu şekilde görsem burada keşke bir sopranoya da solo yazsaydın ya da öteki sopranolara da birer solo yazsaydın derdim açıkçası. Çünkü eserin solistleri üç soprano bir tenor.
Yapacağım eklemeleri hem eserin içindeki dengeyi sağlamak hem de çevremden gelen yorumlardan sonra eserin daha uzun olması gerektiğini düşündüğümden yapacağım.
Sanatın ve sanatçının özgürlüğü sizce bugün geldiğimiz noktada ne durumda?
Ben bunu Uğur Mumcu Kantatı’nın ilk seslendirildiği günle ilişkilendirip oradan bir cevap vermek istiyorum. Bu Uğur Mumcu Kantatı’nın prömiyeri yapıldığında tabi ki TRT’nin ilgili biriminden, televizyonun için gelip eserin tamamının çekimini yaptılar hatta gerek solistlerle gerek benimle gerek eserin şefi Rengim Gökmen’le röportajlar yapıldı. Ben de düşündüm ki saf saf TRT bunu yayınlayacak diye fakat ne eser ne de yapılan röportajlar yayımlanmadı.
Oysa TRT, binlerce kaydı bulunan Edward Grieg’in Piyano Konçertosu’nu, Dvorak’ın Beşinci Senfoni’sini çekip yayınlıyor. Ancak bu eser ilk kez çekiliyor ve başka kaydı yok, bir şeyi yok. Aklıma hiç yayınlamayacakları gelmedi, yayınlarlar diye düşündüm. Ne yazık ki kayıtlar yayınlanmadı, yayınlanmama sebebine ilişkinde bir şey işitmedim ama zaten sebebini anlamamak için aptal olmak lazım.
Memleketimizde bırakın sanatı, insanların özgürlüklerinin ne dereceye kadar var olduğu, bazılarının özgürlüğünün daha geniş, bazılarının daha dar olabileceğine pek çok örnek görüyoruz. Tabi ki benim arzum bütün insanların eşit düzeyde konuşabilme, düşünebilme ve ifade edebilme özgürlüğüne sahip olması. Bu amaç doğrultusunda eserlerimde de mutlaka bu fikirlerin yansımaları oluyor.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Son olarak, Uğur Mumcu Kantatı’nın seslendirileceği Eskişehir çok şahane bir şehir. Buranın gerçekten bir vaha olduğunu düşünüyorum. Bu şehire bu eserin seslendirilmesinin çok yakışacağını düşünüyorum. Burada özgürlüğü soluduğumu hissediyorum, bunu sağlayan herkese de teşekkür ederim.
1957 yılında Gümüşhane’de dünyaya gelen Turgay Erdener, çağdaş dönemin en önemli Türk Bestecilerinden biridir. 1998’de bestelediği Afife Balesi ve 2002’de bestelediği Mavi Gözlü Dev adlı eseriyle dikkat çeken besteci halen Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Kompozisyon ve Orkestra Şefliği Anasanat Dalında öğretim görevlisidir. Ayrıca Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde solist soprano olan Selva Erdener ile evli olan Turgay Erdener’in tiyatyo için yazılmış pek çok eseri de bulunmaktadır.
Bu haber en son değiştirildi 24 Ocak 2025 13:35 13:35
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan El Suud ve heyeti Şam'da HTŞ lideri Colani…
Bolu’da 78 kişiye mezar olan Grand Kartal Otel’de yapılan bilirkişi incelemesi kapsamında hazırlanan ön raporun…
Eski Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi cinayetinde yargılanan 3 sanık polis hakkında verilen beraat kararına…
Muğla - Marmaris'te yapı ruhsatları iptal edilmesine rağmen yapımına devam edilen deniz kenarındaki otel ve…
Kartalkaya'daki yangın faciasının gerçekleştiği Grand Kartal Otel’e, 2007’de AKP’li Bolu Belediyesi’nin aynı gün itfaiye raporu…
Avukatlar Sendikası ve Hukuk Defterleri Dergisi 32. Adalet ve Demokrasi Haftası kapsamında "Yargıda 22 Yılın…