Reklam
Kategoriler: Köşe Yazıları

Yılbaşı ağacının hatırlattığı laiklik

Reklam

Feridun Cingöz

Yeni yıla gireli neredeyse 1 ay oldu, normalde doğrusunu yanlışını tartışmanın anlamsız olduğu bu kavram ne yazık ki ülkemizde halen tartışılmaya devam ediyor. Kimisi bu kadar basit bir kavramı reddediyor, kimisi bu kavramı çoktan kabul etmiş insanlara balta vuruyor. Ortaçağ dünyasından bahsetmiyorum hayır.  21. yüzyıldan, günümüzden bahsediyorum. İnanmak her ne kadar güç olsa da bu zihniyetin halen var olduğunu söylemek ne yazık ki mümkün.

Laiklik kavramı Fransız İhtilali’nden beri süregelen bir tartışma konusu, en basit anlamıyla din ve devlet işlerinin, daha doğrusu din ve kamu işlerinin birbirinden ayrılması ve inanç kavramının insanların hür iradesine bırakılması demek. Aslında saf inançsal açıdan bakıldığında zararlı bir durum değil, zira bu durum tarikat ve cemaatlerin elimine edilmesi ve bu bağlamda dini sömürünün ortadan kalkması demek. Lakin Ortaçağ zihniyetinden bir türlü çıkamamış güruh için kesinlikle acı verici olacaktır. Çünkü dini inanç gibi kişisel bir tartışmanın bu kurumlara teslim edilmesi dini sömürüyü körükleyen yegane etmen ve aslında tam olarak bu tartışmaların ortaya çıkmasındaki se bep. Şıhlarının peşinden cennet vaadiyle kandırılıp köle gibi çalıştırılan, gavslarının ardından mülk kavgası yapan müritler ve tarikatların holdingleşmesi aslında laiklik sorununun temelinde sınıfsal olduğunu gözler önüne seriyor.

Sadece kendi alanlarında sınırlı kalmıyorlar, aynı zamanda ülkemizin aydınlık yüzlerini çamura bulamaktan geri durmuyorlar. Birçok üniversitede yılbaşı gibi bir ortak mirası kutlarken nasıl da köpürüyorlar? Yıllar boyunca ülkemiz de “zulme” uğradığını iddia eden bu kesimin şimdi kendilerinin zulüm uygulaması garipsenecek bir durum değildir. Nitekim böylesi bir zihniyetin ortak özelliği, azınlıkken merhamet dilenmek ve buradan güç bulmak, çoğunlukken merhametin m’sini bile göstermemek. Öyle ya, ufacık bir ağaca bu kadar kin besleyen, halka karşı neler neler yapmaz?

Suriye’de gördüğümüz durum tam olarak da bu zihniyetin eseridir. “Baskıcı” diye diye Esad rejimine karşı “özgür” bir ordu kurdular, yıllarca Amerikan ve AB emperyalizminden fon aldılar, bombalı katliamlar yaptılar ve şimdi bütün bu olanları “gençliğin verdiği heyecana” bağlayarak kurtulabileceklerini sanıyorlar. Naçizane fikrim giydikleri takım elbise onlara dar geliyor belli ki, uzunca bir süre giydikleri sarıklara geri dönsünler, hem böylece daha fazla “sevap” işlemiş olurlar.

Peki bu kadar pisliğin içerisinde neyle mücadele edelim? Yani yazımın başında bağladığım düğümü nasıl çözelim? Cevap laiklik mücadelesinde olduğu kadar sınıf mücadeleleri ile de ilgili. Tarih, sınıf mücadelelerinin tarihidir. Bugün ülkemizde karşı devrim cephesi, laiklik düşmanlarının ya da sulandırılmış bir laiklik anlayışına tamam diyenler ile doludur. Saltanat ve hilafet isteklilerine karşı laiklik mücadelesinin yükseltilmesi, yeni bir Cumhuriyet ve sosyalist Türkiye için verilecek mücadele ile eşdeğerdir. Özünde ise emekçi sınıfların mücadelesinde en önemli araçlardan birisi laiklik olmuştur çünkü laikliğin tasfiyesi ile emeğin her geçen gün sömürülmesi arasında her geçen gün artan bir paralellik bulunmaktadır. Ve bu durum “laik” görünümlü, vakt-i zamanında AKP’yi iktidara getiren sömürücü sınıflar için bulunmaz nimet tir. “Süslüman”lar adı verilen dinci, tarikatçı zengin sınıf ise bu lanet olası sömürü düzeninin en önemli gerçeğidir.

Yazımı bitirmeden önce son olarak değinmek istediğim bir konu var, bu kadar şey yazıldı çizildi ve halen daha yazılıp çizilmekte. MEB ben henüz lise yıllarındayken okullara tarikat ları sokmakla ve zorun lu din dersleri koymakla meşguldü, şimdi ise görülüyor ki birtakım kurtçuklar ile birlikte okulları çamurla sıvamaya yelteniyorlar. Bil sinler ki güneş balçıkla sıvanmaz, okullarımız dan ellerini çeksinler, kendi pislik yuvalarında debelensinler. Biz, ülkemizin aydınlık gençleri olarak güneşi bir kez daha parlatacak ve tahtlarınızı yakacağız.

Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip…
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının…
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni

Ahmet Arif

Bu haber en son değiştirildi 1 Şubat 2025 11:38 11:38

Reklam

Önceki Haberler

Eti Maden’e bağlı Emet Bor’da asit patlaması: Yaralılar var

Kütahya'da Eti Maden'e bağlı Emet Bor işletmesinde deneme üretimi yapılan tesislerde asit patlama yaşandı. Patlama…

1 Şubat 2025 16:40

Leningrad 1942 Bir direnişin senfonisi

“Yoldaşlar! Şehrimizin kültürel tarihinde yer alacak büyük bir olay gerçekleşmek üzeredir. Birkaç dakika içinde, harikulade…

1 Şubat 2025 15:10

80 yıl önce 1 milyon kişinin öldüğü Nazi toplama kampı Auschwitz, Kızıl Ordu tarafından özgürleştirildi

Ellerinde numaralandırılmış valizlerle Auschwitz’e gelen Yahudilere “isimlerinizi unutun, artık isminiz size vurulan numaralar olacaktır” deniyordu.…

1 Şubat 2025 15:04

Teğmenlerin avukatı: Karar önce basınla paylaşıldı. Bu görülmemiş bir uygulama

TSK’dan ihraç edilen teğmenlerin avukatı Serdar Öztürk, MSB’nin ihraç kararını muhataplardan önce basınla paylaştığını belirterek,…

1 Şubat 2025 12:14

Konya’da Tacizci Öğretmeni Koruyan Okul Müdürü Hakkında Soruşturma Açıldı

Konya'nın Selçuklu ilçesinde bir imam hatip ortaokulunda görevli Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni R.U.'nun…

1 Şubat 2025 11:57

TKH: Yeni bir Cumhuriyet emekçilerin omuzlarında yükselecektir!

Teğmenlerin ihracı sonrasında TKH'den yapılan açıkalamada "AKP eli ile 1923 Cumhuriyeti’nin yıkıldığı ve sermayenin Amerikancı…

31 Ocak 2025 21:47
Reklam