Reklam
Kategoriler: PusulaPUSULA 214

Yunanistan, Albaylar Cuntası ve “netekim” Georgios Papadopoulos

Reklam

Hikmet Yaman

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından dünya siyasi konjonktüründe önemli bir değişim olmuştu. Sovyetler Birliği, hem anayurdu faşizmin karanlığa karşı kararlılıkla savunmuş ve zafer kazanmış, hem de dünyanın bu kanlı savaştan faşist bloğu ezerek çıkmasında başat bir rol oynayarak sosyalizmin aydınlığını görmesine neden olmuştu. Savaş sonrası kurulan Halk Cumhuriyetleri, bir sosyalizm rüzgârı estirmiş dünyanın diğer yerlerindeki emekçi halklar üzerinde büyük bir prestij ve umut yaratmıştır.

Başını ABD’nin çektiği emperyalist kapitalist kamp bu gelişmelerden ürkerek, antikomünist bir başka savaşı başlatmıştır.

Soğuk savaş olarak adlandırılan bu yeni dönem genel olarak ABD emperyalizmi ve Sovyetler Birliği merkezli iki kampın ideolojik, politik, ekonomi k, kültürel bir mücadelenin karşı karşıya gelmesi, kapitalist dünyanın sosyalizmin eşitlik özgürlük rüzgârına karşı yeni savaş araçlarını geliştirme, sömürü düzenini sürdürme çabası olarak ta adlandırılabilir.

Ve bu “yeni” savaşta emperyalizm için yine ve yeniden kanla kutsanmış müttefikleri ile birlikte antikomünist bir abluka başlamıştı.

Bu yazıda esas olarak bu yeni savaşta önceliğini antikomünizm olarak belirleyen, solu, komünistleri ezmek için öncesinde ya da bizdeki gibi sonrasında olduğu gibi cunta, darbe, “demir yumruk” “ gladio” “özel harp” vb. birçok yoldan geçen Yunanistan’daki Albaylar Cuntası ve Pusula’nın “Avrupa’nın Diktatörlerini Hatırlamak “ başlığı için bu cuntanın “netekim”i Georgios Papadopoulos’a dair yazacağız.

DÜNYA SAVAŞI VE İŞGALCİLERE KARŞI DİRENİŞTEN ÖZGÜRLÜK SAVAŞINA UZANAN YOL

1940’ta Faşist İtalya’nın, 1941’de Nazi Almanya’sının saldırısına uğrayan Yunanistan, kısa bir süre içerisinde işgal edilmiştir. Yunanistan’ın işgali ile birlikte ülke içerisinde direniş amaçlı örgütler kurulmuş ve işgalci kuvvetlere karşı mücadele başlamıştır. Yunanlı komünistler ve ilericiler başarılı direnişin ön saflarındaydılar. Temmuz 1941’de Yunanistan Komünist Partisi öncülüğünde kurulan Ulusal Kurtuluş Cephesi (EAM)   faşist işgale karşı güçlü bir direniş sergiledi.

Nisan 1944’de ülkenin büyük bir bölümü işgalcilerden temizlenmiş, bir halk iktidarının temelleri atılmaya başlanmıştı.

Bu duruma müdahale gecikmedi. İngiltere’nin desteklediği kralcı askeri güçleri desteklenmiş, ilerici komünistlerin örgütlenmeleri tasfiye, tutuklama ve baskılara maruz kalmıştı.

Yorgo Papandreu gibi savaş öncesinin Yunanlı politikacıları kurulan hükümette önemli konumlara yerleştirildi. Grivas’ın X taburları gibi kralcı ölüm mangaları kuruldu.  EAM üyesi bakanların hükümetten istifa etmesi için bir dizi saldırı ve suikast düzenlendi.

EAM, Ulusal Halk Kurtuluş Ordusu(ELAS)’ın silahlı güçleriyle yeni bir direniş örgütledi.

İngiliz ordusu ve işbirlikçi askeri güçler arasında başlayan ve Atina Savaşı olarak adlandırılan iç savaşta İngiliz emperyalizmi direnişi kırmak için çok sayıda asker, tank, uçak ve silahı Yunanistan’a yolladı.

EAM 44 günlük bir direnişin ardından direniş sona erdirmek zorunda kaldı.

Yapılan anlaşmalarla ELAM silahsızlandırıldı. Direniş örgütleri dağıtıldı.

İngiltere destekli paramiliter çeteler komünistler ve ilericiler için bir cadı avı başlattı. Yüzlerce komünist katledildi.

Bu kanlı ortamda 31 Mart 1946’da hilelerle dolu seçimler yapıldı. KKE ve EAM, bunu protesto ederek seçimlere katılmadı.

Küçük partizan örgütlenmeleriyle başlayan yeni bir direniş süreci örüldü ve  28 Ekim 1946’da Yunanistan Demokratik Ordusu kuruldu. 17 Haziran’da Yunan parlamentosunda sivil ve politik hakları ortadan kaldıran “acil önlemlerin” kabul edilmesi ve sıkıyönetim ilanıyla sonuçlandı.

Üç yıllık bir iç savaşın ardından, 1948 ve sonrasındaki Amerikan müdahalesiyle birlikte, YDO Ağustos 1949 ‘ta Arnavutluk’a çekildi ,    . Bununla birlikte direniş, başta Midilli adası olmak üzere bazı bölgelerde 1950’ye kadar devam etti.

EMPERYALİZMİN “YARDIM” LARIYLA BAŞLAYAN YENİ DÖNEM

Nazi işgalinden kurtuluşun ardından geçen 1944- 1949 arası beş yıllık çalkantılı dönemde sonra ABD ve İngiltere’nin ülkedeki gerici iktidara destekleri devam etti.

Yunan hükümeti ekonomik ve askeri yardım sağlamak için ABD’ye başvurmuş, ABD Kongresinde, Başkan Truman, komünist tehdidine karşı Yunanistan’ın korunma altına alınmasını önermişti.   12 Mart 1947’de başkan Truman tarafından Yunanistan’a 300, Türkiye’ye ise 59 Milyon Dolarlık olması öngörülen bir askeri ve ekonomik yardım programının uygulayacağını tüm dünya kamuoyuna sundu. “Truman Doktrini “ ” olarak adlandırılan bu program kapsamında Truman, ABD’nin Yunanistan’da artan siyasi istikrarsızlık ve ekonomik kriz gibi sorunları dolayısıyla ülkeye askeri ve ekonomik yardım göndermeye hazır olduğunu bildirdi.

İç savaş süresinde sola karşı alınan ve 1958’den sonra daha da sertleşen olağanüstü önlemler ve ayrıca yasallaşan terör havası, tüm muhaliflere karşı harekete geçilmesine olanak vermişse de, ilerici muhalefet geniş halk kitleleri üzerindeki etkisini sürdürüyordu.

Kurulan sağcı hükümetlerin Emperyalizmin desteklerine, halk üzerindeki tüm baskıcı politikalarına rağmen düzeltemedikleri ekonomi, halkın hoşnutsuzluğunu ortadan kaldıramamaları ve sosyalist ilerici muhalefetin giderek güçlenmesi, başta ABD olmak üzere emperyalist kampta huzursuzluk yaratıyordu.

Bu istikrarsız dönemde Ulusal Radikal Partisi (EPE) iktidara geldi ve “963’e kadar da iktidarda kalmayı başardı. İlginç olan EPE yönetiminin, göstermelik bir yönetim olmasıydı.  Gerçekte ülkeyi Kralcılar, NATO’nun ve dolayısıyla ABD’nin emrinde bulunan ordu, Gizli Haber Alma Örgütü (KİP), Emniyet Teşkilatı ve kırsal bölgede faaliyet gösteren Ulusal Güvenlik Örgütü (TEA ) gibi parlamento dışı güçler yönetiyordu.

ALBAYLAR CUNTASI VE PAPADOPOULOS

Emperyalizmin desteğine rağmen belini düzeltemeyen Yunan burjuvazisi ve onun iktidarı yükselen halk hareketine karşı bir şeyler yapılması gerektiğini düşünüyordu.

1964 yılında yapılan seçimlerde komünistlerinde içinde yer aldığı Birleşik Demokratik Sol (EDA)  yüzde 11,8 oy aldı. EDA’ya halk desteğinin giderek artması, Yunan gericiliğini ve bölgede “istikrar” isteyen emperyalistleri korkutmuştu.

Kral Konstantinos, Radikal Ulusal Birlik (ERE) ve Başında Georgios Papandreou’nun bulunduğu Merkezler Birliği Partisi yeni bir seçim yapılması üzerinde uzlaştı ve 28 Mayıs 1967’de seçime gitme kararı alındı.

Seçimlerin de beklenen “istikrarı getirmeyeceği açıktı. Yunan Subayların Kutsal Birliği (İDEA) adlı faşist örgütlenme, darbe hazırlıklarına başlamıştı. Varlığı iç savaş yıllarına kadar uzanana ve doğrudan CIA ile bağlantılı bu örgütün baş görevi “komünist örgütlenmeleri dağıtmak” olarak tanımlanıyordu.

İDEA’nın başında Albay Yorgos Papadopoulos bulunuyordu.

Dünya Savaşı sırasında Yunanistan’ı işgale kalkışan İtalya’ya karşı savaşan ancak Almanya’nın işgalinden sonra Nazi Güvenlik Bölüğü’nde yüzbaşı olarak Yunan direnişçilerine karşı faaliyetlerde bulunmuştu. İç Savaşısırasında binbaşılığı yükseltildi. Yunanistan Gizli Servisi’nde (KYP) görev yaptığı 1959 ile 1964 arasında KYP ile CIAarasındaki ilişkileri yürüten kişi Papadopoulos’tu.

Mayıs 1967’de yapılması kararlaştırılan seçimler yapılamadan Prometheus adı verilen bir planı devreye sokan İDEA’nın örgütlediği cunta yönetime el koymuştur.  Prometheus Planı, NATO tarafından Doğu Bloku olarak adlandırılan sosyalist ülkelerden biri Yunanistan’a saldırdığında içerde çıkabilecek bir komünist ayaklanmayı bastırmak amacıyla hazırlanmıştı.

Planın benzer NATO planlarından önemli bir farkı, Yunanistan için planın uygulanması emrinin, Kralın ya da hükümetin onayını gerektirmemesidir, yalnızca Genelkurmay Başkanının onayı yeterlidir.

Cunta doğrudan CIA tarafından organize edilmiş ve NATO tarafından oluşturulan bir planı kullanmıştı.

ABD ve NATO planlarının bir parçası olarak iktidarı ele geçiren Albaylar Cuntası bizdeki “emir komuta zinciri” içindeki darbelerden bu yönüyle farklıydı. Yukarıdan aşağıya bir rütbe zinciri yoktu. Yönetici kademe çoğunlukla Albay rütbesine sahipti. Ama başta ABD, CIA, NATO ile ilgili herşey aynıydı.

12 Eylül faşist cuntası iktidara geldiğinde ne denmişti? : “Bizim çocuklar başardı.”

Cunta ilk iş olarak sıkıyönetim ilan etti. Yüzlerce komünist, ilerici aydın, politikacı ve sanatçıyı tutukladı. Bütün bunların, komünizm belasını durdurmak ve toplumu Yunan İdeasına geri döndürmek için olduğunu ilan ettiler.

Albaylar, Yunanistan için Sıkıyönetim, sansür, tutuklamalar, şiddet, işkence ve infazlarla dolu bir “tedavi” yi uyguluyordu. Komünistlerin ülkeyi ele geçirmek için planlar yaptığına dair kamyonlar dolusu kanıtları olduğunu iddia edildi. Ama bu ‘kanıtlar’ hiçbir zaman bulunamadı.

Bu yazının konusuna dâhil etmeyecek genişlikte olsa da Albaylar Cuntasının iktidarı ele geçirmesinde emperyalizme karşı, bağımsızlığını kazanmış ülkelerin başını çektiği Bağlantısızlar Hareketi’nin kurucularından biri olan Kıbrıs’ın Emperyalist planlara ters düşen politikalar izlemesi de rol oynamıştı.

Albaylar Cuntasının başında bulunan Georgios Papadopoulos, Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios tarafından hain olarak ilan edilmişti. Makarios’un Sovyetler Birliği’ni ziyaret etmesi ve ABD- NATO politikalarıyla çakışmayan politikalardan yana tutumlar içine girmesi karşısında paramiliter, kontrgerilla örgütlenmeleri devreye sokulmuştu.

Yunan büyük sermayesi başta armatörler olmak üzere cuntayı desteklediler. ABD emperyalizmine göbekten bağlı bu kesim dışında bugünkü Avrupa Birliği(AB)’nin öncülü olan. Avrupa Ekonomik Topluluğu’ndan (AET) ile ilişkili kesim, cuntanın başlangıcında biraz tedirgin olsa da, sendikal faaliyetlerin durması, emekçilerin ekonomik kazanımlarının rafa kaldırılması, “yatırım reformları” yapılarak vergilerin düşürülmesi ile birlikte cuntaya açık desteklerini sundular.

Eylül karanlığında bir büyük burjuvamız ne demişti? : “Bugüne kadar işçiler güldü, şimdi sıra bizde”

İktidarda olduğu 7 yıl boyunca Albaylar Cuntasının, yasaklamalar, işkence, tutuklamalar ile halk üzerinde yarattığı baskı ortamında, burjuvazi izlenilen ekonomik politikalar sayesinde kârlarına kâr katmış, dikensiz gül bahçesinde sömürülerine devam etmişti. Örneğin deni taşımacılığında patronlarının ödediği vergi 1968 yılında 109 milyon drahmiyken, 1972 yılında ise %73 gerilemeyle 29 milyon drahmi olmuştu.

Buna karşın ülkenin dış borçları artmış, tarım ve sanayi üretimi ABD tekellerinin eline geçmiş, ihracat azalmış, emekçiler için yaşam cehenneme dönmüştü.

Bütün bu olup bitene rağmen biriken halk öfkesi cunta için sonun başlangıcıydı. Cunta tankları sokağa çıkarması, yeni bir genel bir terör dalgası başlattı ile sindirme gayretlerine rağmen halk protestolara başlamıştı. Seçim ve demokrasi vaat edildi.

Ama ok yaydan çıkmış, hem yönetimsel hem ekonomik kriz yönetilemez hale gelmişti. ABD’nin, Papadopoulos ve cuntayı gözden çıkarmıştı.

İşçi direnişleri ve grevler büyüyordu. Köylüler başta Teselya’da düşük taban fiyatlarına karşı eylemler yaptı. Öğrenciler üniversitelerde cuntaya karşı protestolar örgütlüyordu. Aydınların sesleri de bu direnişe katılmaya başladı.

Ordu içinde de huzursuzluk artmıştı. Çeşitli rütbelerden 31 ordu mensubu subay,  gittikleri NATO tatbikatı sonrasında ülkeye dönmeyerek, İtalya makamlarından politik iltica talebinde bulundular.

Cunta 29 Temmuz 1973 günü seçim yap maya ve seçimlerde monarşinin, Papadopoulos’un cumhurbaşkanlığının devam edip etmeyeceğini oylamaya karar verdi.

Yapılan seçimlerde ise baştanbaşa hileliydi. Albaylar cuntasının kontrolünde yapılan seçimlerde halkın monarşiyi istemediği açıklanmıştı. Ancak bu seçimlere dair değil, halkın öfkesini dindirmek için yapılmış bir oyundan ibaretti. Elbette halk monarşiyi istemiyordu ama Cuntayı da istemiyordu.

Papadopoulos, 20 Ağustos 1973’te seçimi “kazanarak “   cumhurbaşkanlığı görevine başladı. Hazırlanan bir “reform paketi” ile sıkıyönetimin kaldırılacağı, siyasi tutuklulara af getirileceği, sansürün kaldırılacağı açıklandı.

Cumhurbaşkanı Papadopolos, “sivilleşme” ve “demokrasi” vaatlerini kurduğu  Spiros Markezinis Başbakanlığındaki bir kukla hükümet ile yapacağını ilan ediyordu.

CUNTA GİTTİ YAŞASIN YENİ CUNTA!

14 Kasım 1973’te başlayan ve üniversite öğrencilerinin çağrısıyla büyüyen protesto gösterilerinde sokağa çıkan on binlerce kişinin katılımıyla Atina’da büyük eylemler gerçekleştirildi. 16 Kasım akşamı on binlerce işçi direnişe sahip çıkarak sokağa çıktı. Öğrencilerin Yunanistan Üniversiteli Öğrenciler Birliği (EEFE) önderliğinde gerçekleştirdiği direniş, üç gün sürdü. Albaylar Cuntası üniversiteye tanklarla saldırdı, 36 kişiyi katletti.

Politeknik’te başlayan ve tüm ülkeye yayılan direniş, Papadopoulos Cuntasını ve sözde “liberalleşme” politikalarının ilk adımı olarak kurulan Markezinis Hükümetini zora sokmuştu.

NATO ve ABD emperyalizmi için de “soğuk savaş” ın bu cephesindeki gelişmeler “değişim” için yeni planlar yapılmasını zorunlu kıldı.

25 Kasım’da tanklar bir kez daha sokaklara çıktı. Meclis, devlet kurumları, Genelkurmay Başkanlığı ve Papadopoulos’un Atina yakınlarındaki Lagonisi’deki yazlığı çevrildi.

Darbecilere karşı darbe yapılıyordu. Cunta içinde cunta!

Bu yeni darbenin başında Dimitrios İoannidis vardı. Albaylar Cuntasının lider kadrosundaydı. Bu basit bir klik savaşı değildi. Politeknik ile başlayan ve tüm Yunanistan’a yayılan direniş hareketinin “bizim çocuk”  Papadopoulos ile yola devam edilemezdi. Cunta başka bir cuntayla yer değiştirecekti.

Ancak bu cuntanın ömrü de uzun sürmedi.23 Temmuz 1974 tarihinde,   İoannidis cuntası da yıkıldı.

Yunanistan için bir cuntalar dönemi bitmişti. Ama iktidar hâlâ Patronların elinde…

Bu haber en son değiştirildi 10 Ağustos 2025 11:10 11:10

Reklam

Önceki Haberler

PUSULA: Bir zamanlar diktatörler vardı

20. yüzyılda insanlık reel sosyalizm deneyimi ile çağ atlarken, kapitalist emperyalist sistem ise bir tehlike…

10 Ağustos 2025 11:02

Maval okuyan diktatör: Antonio de Oliveira Salazar

Seçim süreçlerine dair iktidar tarafından öngörülen „tehditler“ nedeniyle Anayasa’nın değiştirilmesi gibi „önlemler“ alındığı dönemler oldu.

10 Ağustos 2025 10:57

İlk faşist: Duçe Mussolini

Faşist iktidarın dış politikası kendi ifadeleriyle “yeni ve dinamik”tir. Roma İmparatorluğu’nu referans olarak almakta ve…

10 Ağustos 2025 10:46

Franco: İspanyol faşizmi

1953 yılında Madrid Paktları olarak anılan anlaşmalar ile faşist Franco’ya ekonomik ve askeri yardımlar sağlandığı,…

10 Ağustos 2025 10:42

Avrupa’nın diktatörlerini hatırlamak: Adolf Hitler

Komünist Enternasyonal'in de belirttiği gibi, Nazi rejimi tekelci sermayenin en gerici ve en şovenist unsurlarını…

10 Ağustos 2025 10:37

TKH’den emperyalizmin Kafkaslardaki genişlemesine tepki: ABD elini Kafkaslardan çek!

Türkiye Komünist Hareketi'nden (TKH) yapılan açıklamada Ermenistan- Azerbaycan arasında ABD'de imzalanan anlaşmanın Kafkasya'nın ABD ve…

9 Ağustos 2025 14:36
Reklam