AB'nin yeni Gorée Adası (*) Türkiye
Umut Kuruç, Brüksel'de gerçekleşen AB-Türkiye zirvesinin sonuçlarını değerlendirdi
AB-Türkiye Zirvesi sona erdi. Pazarlıklar 3 milyar Euro ve vize rüşvetiyle sonuca bağlandı şimdilik. İnsan hayatı, 3 milyar Euro ve vize serbestisine satıldı.
AB – Türkiye Zirvesi’nin diğer adı can pazarlığı. Ancak, ölüm-kalım mücadelesi veren canların sözü de sesi de yok bu pazarlıkta.
Türkiye, savaşlardan, açlıktan, yoksulluk ve ölümden kaçan milyonlarca insan için bir toplama kampına dönüştürülecek.
Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk “Türkiye, sığınmacı krizinin çözümünde anahtar ülke. Naif olmayalım. En önemli sorumluluğumuz Avrupa’nın sınırlarını korumak” diyerek zirveyi açarken pazarlıkta anlaşma sağlanmış oldu.
Sığınmacı ve mültecilerin Türkiye’de tutulması, geldikleri ülkelere Türkiye tarafından iadeleri de dâhil olmak üzere her tür işleme karşılık, AB, Erdoğan’ın istediği 3 milyar Euro, Türkiye vatandaşlarına vize serbestisi ile AB’ye üyelik müzakerelerinin canlandırılması ve ticari kolaylıklar gibi rüşvetleri kabul etti.
Pazarlıkların zarar görmemesi için ilerleme raporunu yayınlamayı 1 Kasım sonrasına bırakan AB adına Avrupa Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker “Basın özgürlüğü, insan hakları konusunda farklı görüşlerimiz olabilir. Sonraki görüşmelerde bu konuya tekrar tekrar dönebiliriz” diyerek, Avrupalı hassasiyetinin nereye kadar olduğunu da göstermiş oldu. Emperyalizmden medet umanlara duyurulur.
Türkiye artık mültecilerin geri gönderilebileceği “güvenli üçüncü ülke”! Burada oluşturulacak “sıcak noktalar” ya da “iltica başvuru ofisleri” ile Avrupa sığınma sistemi tamamen Avrupa toprakları dışında kurulmuş olacak. Böylece, ancak buralarda seçilecek “uygun” mültecilere Avrupa’nın kapıları açılacak. Ne için? Avrupa’nın, ekonomik krizin üstesinden gelebilmesi için işgücü ihtiyacına binaen… Bu da, bir zamanlar “Emeğin Avrupası” hamaseti yapanlara duyurulur…
Elenenler ise Türkiye’de merdiven altı atölyelerde, inşaatlarda karın tokluğuna çalışmaya, dilenmeye, Gaziantep’teki gibi kadın tacirlerinin elinde köle olarak satılmaya devam edecek. Olmadı, geldikleri ülkelere, yani, savaşa, açlığa, yoksulluğa geri gönderilecekler. Bu sefer “uluslararası anlaşmalarla” meşrulaştırılmış olarak…
Emperyalizm ve işbirlikçileri, hep beraber Afganistan, Irak, Somali, Yemen ve Suriye gibi ülkeleri yerle bir ederken, ölümden kaçan insanları toplama kamplarında köleleştirecek.
“Mülteci krizinin” müsebbibi olanlar krize çözüm bulmuş oluyorlar! İnsan hayatı mı? O ancak can pazarlığında malzeme olur.
(*) Gorée Adası köle ticaretinde çok önemli bir yere sahipti çünkü Afrika’nın içlerine kadar uzanan yolların ve nehirlerin kesişim noktasında yer alıyordu. Köleler adadaki mahzenlerde tutulur ve gelen gemilerle gönderilirlerdi.