Reklam
Kategoriler: Kadın

Bir kez daha ve inatla: Kadının kurtuluşu sosyalizmde!

Reklam

“Ah kimselerin vakti yok,

Durup ince şeyleri düşünmeye.

…..

Bir gün birileri öte gecelerden,

Islık çalar yanıt veririz…”

Gülten AKIN

Kimliğiyle, şiirleriyle, sosyalizme olan inancıyla umudumuzu, öfkemizi diri tutan Gülten Akın’a…

Kadın mücadeleleri tarihi çok farklı noktalarda kendi gelişimini gösterir. Süfrajet hareket, feminist hareket, işçi kadınlar… Oysa ki mücadelenin temelinde yatan; kadının, köleleştirilen ilk insan olduğudur.

Komünist Parti Manifestosu’nda (1848) Marx ve Engels’in üzerinde durdukları önemli bir nokta, sanayinin yaşa ve cinse değil, emek sömürüsüne bağlı olarak genişlediğidir. Yani proletarya sadece erkeklerden oluşan bir sınıf değildir. Sonrasında Engels bu başlığı geliştirmek için Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni (1884) kitabını kaleme almıştır.

Lenin’in de oldukça önemsediği bu kitap, kadının sömürülmesinin ekonomik temellerini, özel mülkiyetin kaldırılarak kadının özgürleşmesini, kadın-erkek eşitsizliğinin ortadan kaldırılmasını temel alır (Her gerici toplumda olduğu gibi, kadın bu dönemde cins olarak hem evde hem işyerinde köleleştirilmiş hem de sembolleştirilmiştir -Yunan mitolojisi buna en tipik örnektir-).

Lenin, Engels’in bıraktığı noktadan ilerleyerek şunu yazar:

Toplum tarihi boyunca, bütün ezilen ve sömürülen sınıflar, ezenlere ilk önce ödenmemiş emeklerini, ikinci olarak ta eşlerini “efendiler”inin cariyeleri olarak vermek zorunda kalmışlardır (sömürülmeleri de bunun içindir). Kölecilik, feodalizm ve kapitalizm bu konuda birbirlerine benzer. Yalnız sömürünün biçimi değişir ama sömürü devam eder.

Lenin bunu dile getirdiğinde elbette Çarlık Rusya’sına bakıyor. Çarlık Rusya’sı kadınlar için tam bir köleliktir. Bazı kaynaklara göre kadıların %85’i okuma-yazma bilmemektedir. Kadına biçilen tek rol evinde ailesine ve çocuklarına bakmasıdır ve bu durum sadece toplumsal algı üzerinden değil, yasalarla da sabitlenmiştir. Çok sonradan kadınların yüksek-okullara sınırlı sayıda gitmeleri kabul edilir, ancak bunun ilerlemesinin de önüne “kontenjan açığı olmaması”ndan dolayı engeller konulur.

Dolayısıyla asıl yapılması gereken sömürünün kökünü kazımaktır.

Marx ve Engels, Kadın ve Aile isimli kitabında kadınların katılımı olmadan hiçbir devrimin gerçekleşemeyeceğini belirtir. Yıllar sonra gerçekleşen Büyük Ekim Devrimi bu söylemi gerçek kılmıştır. Çarlık Rusyası’nın kalıntısı olan gericilik, Büyük Ekim Devrimi sonrası Sovyetler Birliği’nin önemli bir mücadele konusu olur. Bu mücadele, gericilik dayatmasının kıskacında kalan kadınlar için eşitliğin önünü açmış ve bunun yasalarda hukuksal bir düzleme oturtulması da kadınların taleplerinin hukuksal dayanağını oluşturmuştur.

Kadınlar gelecekleri için tarih sahnesindeki yerini almaya başlar…

Kadınlar devrim sahnesinde…

Sovyet kadınları ülkesinin yeniden inşa sürecinde oldukça fazla çaba göstermiştir.

Bu deneyim sadece Sovyetlerde kalmamış bütün dünya kadınlarına örnek teşkil etmiştir. Çünkü bu deneyim kadınların hiçbir şekilde erkeklerden geri olmadığının da kanıtını oluşturmuştur.

Ekim Devrimi’nin öncüsü Bolşevik Parti, devrimden hemen sonra büyük zaferini kadın-erkek eşitliğinin hayata geçirilmesi yönünde attığı adımlarla taçlandırmıştır. Lenin 1917’de şunu yazar; Kadını köleleştiren yasalardan geriye taş üstüne taş kalmamıştır.

Kadının özgürlüğünü teslim eden sosyalizm, atılan her adımla daha ileriye taşınır.

Milyonlarca kadın ve işçi o zamana kadar işsiz, aç kalma korkusuyla karşı karşıya iken, devrim, o zamana kadar ezilen, köleleştirilen kadınlar ve işçiler için yepyeni bir döneme işaret eder.

Devrimden sadece iki ay sonra anne ve çocuğun korunmasının doğrudan devletin yükümlülüğü olduğu ilan edilir. Bu durum kadınların siyasette, sanatta, bilimde… kısaca hayatın her alanında yerini almasının önünü açar.

Bu yerleşme devam ederken tüm yapılanların ileriye taşınabilmesi ve tanınan hakların gasp edilmemesi için bir adım daha atılır ve kadına tanınan tüm haklar anayasal güvence altına alınır.

Böylece;

SSCB yasalarında kadın; her alanda erkek ile eşittir.

Anayasa ile beraber kadınlara çalışma ve eğitim hakkı tanınmış, hem anne olması hem de çalışabilmesi için kolaylıklar sağlanmış, kadınlar kooperatiflere ve devlet çiftliklerine üye olabilir hale getirilmiş (yasaların yazıldığı dönem itibariyle bu uygulama birçok ülkede yoktur), hamile kadınlara 4 aylık tam ücretli analık izni sağlanmıştır (ek olarak çocuk bakımı için çoğu durumda ücret ödenir).

Bu yasalar sonucunda kadınların çalışma hayatına katılımını ciddi sayıda artmış, çocuk bakımı ve ev işi devlet tarafından kolektifleştirilmiş, birçok alanda eşitsizlik kaldırılmış, tek yanlı boşanma, kız çocuklarının küçük yaşta evlendirilmesine karşı da birçok adım atılmıştır. SSCB’nde yüksek-öğrenim gören öğrenciler içerisinde kadınların oranı ise % 43’lere kadar ilerlemiştir.

Sovyetler Birliği anayasasında bu adımlar kısa ve net olarak belirtilmiştir. Anayasanın 122. Maddesi yukarıda yazılanların tam anlamıyla özetidir:

SSCB’de kadın, ekonomik, devletsel, kültürel, toplumsal ve politik yaşamın bütün alanlarında erkeklerle eşit haklara sahiptir.

Krupskaya, Ulyanova, Yeliserova, Kollontay, Tereşkova, Samoilova, Zemliyeçka, Nikolayeva ve daha niceleri…

Birçok kadının 1917’ye kadar sadece hayalini kurabildiği şeyler sosyalizm ile gerçekleşiyordu. Öyle ki kadın mücadelesinin önemli isimlerinden Clara Zetkin, devrimden etkilenmesini şöyle ifade edecektir:

Her şey beni Rusya’ya çekiyor. Rusların arasında yeni vatanımı buldum, politik açıdan, insanlık açısından, onların arasında sonuna kadar çalışmak ve savaşmak istiyorum.

Okuma yazma oranının artmasıyla sayısı 100 bine ulaşan kadın hekim, 250 bin kadın teknisyen-mühendis, üç milyonu aşkın kadın öğretmen, 33 bin bilimsel alanda çalışma yürüten kadınlar… Kadınlar hayatın her alanındaydı.

Ekim Devrimi, tekstil fabrikasından uzaya giden yolu döşeyen sosyalizmin insanlığa en büyük armağanı olmaya devam ediyor…

Islık çalan Ekim Devrimi’nin yürekli kadınlarına yanıtımızı en kısa sürede vermek umuduyla…

Derin Demir

Bu haber en son değiştirildi 7 Kasım 2015 14:40 14:40

Reklam

Önceki Haberler

Mehmet Özhaseki’nin yerine Murat Kurum getirilebilir iddiası

Gazete Pencere yazarı Nuray Babacan, sağlık sorunları gerekçesiyle Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki'nin yerine…

30 Nisan 2024 15:45

İBB’den 1 Mayıs’taki ulaşım kısıtlamasıyla ilgili açıklama

İBB, 1 Mayıs için İstanbul Valiliği tarafından alınan yasaklar kapsamında yapılmayacak seferler ve kapalı kalacak…

30 Nisan 2024 15:29

Pelikancı Selman Öğüt’ün adı rektör olduğu üniversiteden silindi

“Pelikan” grubunun önde gelenlerinden olduğu iddia edilen ve Kasım 2023’de Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle İstanbul Esenyurt Üniversitesi…

30 Nisan 2024 14:06

Yargıtay, Selçuk Kozağaçlı ve Barkın Timtik’in cezalarını onadı

Yargıtay, ÇHD Başkanı Selçuk Kozağaçlı ile Avukat Barkın Timtik’in cezalarını onadı. Yargılanan diğer avukatlarla ilgili…

30 Nisan 2024 13:55

Eğitim Sen’den Beyazıt’ta 1 Mayıs açıklaması

Eğitim Sen 6 No'lu Üniversiteler Şubesi'nin çağrısıyla bir araya gelen Eğitim Sen İstanbul 8 No'lu…

30 Nisan 2024 13:52

Bahçeli grup toplantısında başkanlık sistemini övdü

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Ferdi Tayfur'un arka planda yer aldığı…

30 Nisan 2024 12:14
Reklam