Erdoğan, İsrail'i hatırladı

Erdoğan, Ortadoğu'nun Türkiye-İsrail yakınlaşmasına ihtiyacı olduğunu söylemesiyle birlikte İsrail'i yeniden keşfetmeye hazırlanıyor.

Erdoğan, İsrail'i hatırladı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye tarihinde ilk kez Musevilerin Hanuka bayramını kutlamasından sonra Türkmenistan yolculuğu sonrasında Ortadoğu’nun Türkiye-İsrail yakınlaşmasına ihtiyacı olduğunu söylemesiyle birlikte İsrail’i yeniden keşfetmeye hazırlandığı anlaşılıyor. Erdoğan, normalleşmenin, Türkiye, İsrail ve Filistin’e çok şey kazandıracağını savunuyor.

Önce Davos sonra Mavi Marmara

Türkiye ile İsrail ilişkilerinin 2009 yılında Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nda o dönem Başbakan olan Erdoğan, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e çıkışmış ve paneli terk etmişti. “Daha da Davos’a gelmem” diyen Erdoğan, hemen terk ettiği panelden sonra düzenlediği basın toplantısında ise tepkisinin Peres’e değil moderatör Washington Post gazetesinden David Ignatius’a olduğunu söylemişti. Ancak ‘one minute’ çıkışı iç politikada bir malzeme olarak kullanılmıştı.

Aradan yaklaşık 1,5 yıl geçtikten sonra bu kez Müslüman Kardeşler örgütünün Türkiye uzantısı olan İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı (İHH) tarafından Gazze’ye gönderilen gemiye İsrail ordusu tarafından düzenlenen operasyonda 9 kişi öldürülmüştü.

İlişkilerde gerginliğe rağmen ticaret büyümeyi sürdürdü

Bu olaylarla Türkiye-İsrail ilişkilerinin hep gergin olduğu konuşuldu. Ama örneğin 2009 yılından itibaren iki ülke arasındaki ticaret çok hızlı bir şekilde büyüdü. 2009 yılında İsrail’le 2 milyar 597 milyon 163 bin dolar olan ticaret hacmi, 2014 yılına gelindiğinde iki kattan fazla artarak 5 milyar 832 milyon 180 bin dolar oldu. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında İsrail’le olan ticaret hacmimiz ise 1 milyar 405 milyon 901 bin dolar idi. Ticaret hacmi 2010 yılında 3,4 milyar dolar, 2011 yılında 4,4 milyar dolar, 2012 yılında 4,1 milyar dolar ve 2013 yılında ise 5,1 milyar dolar olarak gerçekleşmişti. Yani, Türkiye-İsrail ilişkileri siyasi düzlemde karşılıklı restlerle gergin gösterilirken ticari ilişkiler gelişti.

Erdoğan: Normalleşme bize, İsrail’e, Filistin’e, bölgeye kazandırır

Türkmenistan ziyareti dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını cevaplayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bizim İsrail ile ilgili üç başlığımız var. ‘Özür’ demiştik, bu oldu. ‘Tazminat’ dedik, olmadı. Bir de ‘Filistin’e ambargonun kalkması’ dedik. Bu son iki madde yerine gelmedi. ‘Tazminat ve Filistin’e ambargonun kalması gerçekleşirse biz normalleşme sürecine girebiliriz’ dedim. Bu normalleşme sürecinin bize de, İsrail’e de, Filistin’e de, bölgeye de kazandıracağı çok şey var. Bölgenin buna ihtiyacı var. İsrail halkının da şu anki durumdan memnun olduğunu düşünmüyorum. Filistin’i söylemeye zaten gerek yok. Burayı kendi kişisel iradelerine mahkûm etmemek gerek. O bölgedeki tüm halkların çıkarını düşünmek ve o bölgeye de bir an önce barışı getirmek gerek.” dedi.

İsrail’den Erdoğan’ın sözlerine cevap

İsrail’in, Erdoğan’ın bu açıklamasına resmi bir cevap vermekten kaçındığını belirten Yediot Ahronot gazetesine İsrail Dışişleri yetkilileri “Türkiye’den özür diledik, tazminat ödemeye de hazırız. Ancak Erdoğan Gazze ablukasının kaldırılması konusunda ‘saçmalamayı’ kesmeli, çünkü böyle bir şey olmadığını Türkiye de biliyor” dedi.

Türkiye’nin Rus savaş uçağını düşürmesinden sonra Rusya ile yaşanan gerginlik üzerine İsrail’le ilişkileri normalleştirmenin yollarını aramaya ve özellikle İsrail doğalgazına ilgi göstermeye başladığını öne süren gazete, “Türkler İsrail’in doğalgaz konusunda Yunanistan ve Kıbrıs’la artan işbirliğini ve önümüzdeki ay Netanyahu’nun Kıbrıs Yunanistan başbakanlarıyla Kudüs’te düzenleyeceği zirvenin haberlerini yakından ve endişeyle izliyor. Türkler yakın zamanda harekete geçmezlerse İsrail doğalgazını kaybedeceklerini biliyor” diye yazdı.

Jerusalem Post: Türkiye’nin yakınlaşma çabaları tamamen Rusya ile ilgili

İsrail’de yayın yapan Jerusalem Post gazetesi de Erdoğan’ın İsrail ve Türkiye’deki Musevilere dönük bu “şirinlik atağı”nın Rusya ile yaşanan krize bağladı. Türkiye’nin, doğalgaz ihtiyacının yarısından fazlasını ve petrol ihtiyacının yüzde 10’unu ithal ettiği Rusya ile yaşanan krizden sonra, Erdoğan’ın İsrail doğalgazının Avrupa’ya taşınması için geçmişte önerilen boru hattını tekrar gündeme getirmeyi düşündüğü değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye’nin Suriye politikasının başarılı olmadığını, İran’ın bölgede güçlendiğini ve Rusya ile yeni bir cephe kurduğundan bahseden gazete, İsrail’in doğalgazı ile yeni bir enerji kaynağı olabileceğini, ABD’deki bağlantılarıyla Erdoğan’ın eleştirilere karşı bir müttefik kazanabileceğini ve İran’a karşı güç dengesini sağlayabileceğini yazdı.

Jerusalem Post gazetesine konuşan Hürriyet Daily News ve Türkiye’deki Musevi cemaatinin gazetesi Şalom gazeteleri yazarı Selin Nasi de Erdoğan’ın Mescid-i Aksa ve Batı Şeria’daki gerilime rağmen seçim döneminde İsrail’e karşı yumuşak bir söylem tutturduğunu ve siyasi atışmalardan uzak durduğunu söyledi. Nasi, Türkiye’nin Akdeniz’de Rusya, Mısır ve Kıbrıs arasında gelişen ilişkilere karşı İsrail ile arasını düzeltmek istediğini söyledi.

 

AKP’nin yeni açılımı ‘Sünni ekseni’ ve İsrail mi olacak?

AKP’nin yeterli esnekliğe sahip olmadan giriştiği bölgedeki saldırgan siyasetinin Suriye’den sonra Irak’ta da zor duruma düşmesi ve Rusya ile yaşanan gerginlik sonrasında Türkiye’nin gerçekten de İran-Suriye hattındaki Şii ekseni ve Rusya tarafından izole edilmiş bir hale geldiği söylenebilir.

Suudi Arabistan tarafından duyurulan ve içeriği hala belirsiz olan bir Sünni ekseni yaratma çabası denilebilecek “İslam İttifakı” projesinin esas olarak bir gerçekliği olmasından öte bir niyet beyanı olarak dahi bir anlamı olduğu anlaşılıyor.

Bu ittifakın yanı sıra, Ortadoğu’da Sünni ekseninin ABD emperyalizmine doğrudan bağlı olmaları ve İsrail ile aralarındaki mesafenin kısalığı düşünüldüğünde Türkiye’nin ABD’ye yeni alternatif olarak Sünni eksenli bir İsrail ortaklığı sunmayı planlayıp planlamadığının takip edilmesi gerekir. Böyle bir hamlenin bölgede Şii ekseni ile mevcut gerilimin potansiyelinin de ötesinde, giderek daha da derinleşecek bir gerilimi besleyeceği söylenebilir.

Erdoğan’ın yıllar sonra İsrail’i ‘keşfetmesinde’ keramet aramamak gerekir.