Herkes saygılıymış
“Hırsız, katil AKP” sloganları oya böyle tahvil ediliyormuş. “Seni başkan yaptırmayacağız” diyerek AKP geriletilmiyormuş. Sandıkla gelen sandıkla gitmiyormuş. Bunu da aslında sandık cephesindeki herkes biliyormuş.
Her anlamda cebir, tehdit ve hile kokan 1 Kasım genel seçimlerinin sonucunda AKP, %49,48 oy oranı ile tek parti olarak hükümeti kurma “hakkını” elde etti. Elbette şaşırmadık. Yaptıkları yapacaklarının teminatıydı zaten.
“Hırsız, katil AKP” sloganları oya böyle tahvil ediliyormuş. “Seni başkan yaptırmayacağız” diyerek AKP geriletilmiyormuş. Sandıkla gelen sandıkla gitmiyormuş. Bunu da aslında sandık cephesindeki herkes biliyormuş.
TÜSİAD, TİM, TOBB, İTO sıraya dizilip istikrar güzellemeleriyle Türkiye’nin geleceğine sahip çıktığını söyleyerek, siyasi reform ve kamu yönetiminin, kalkınma ve rekabet gücü alanlarında bir dizi düzenlemenin süratle hayata geçirilebilmesi, AB üyelik sürecinin güçlendirilmesi çağrısı yapıyor. Zaten TL de bir gecede dolar karşısında fırlayıveriyor. “Kaybedecek vakit yok!”
Oylar sayılırken YSK Sandık Sonuç Sistemi’ni kapatıyor. Seçim sonuçlarını açıklama mercii Anadolu Ajansı oluveriyor. Oylarının peşinde koşturan insanlar feryat ederken Meclis muhalefetinde yaprak kıpırdamıyor. Hepsi Anadolu Ajansı’nın açıkladığı sonuçlara “saygı duyuyor”. Tepki bir kez daha saygıyla soğuruluyor. Yeni anayasa, reform, demokrasi ve görev bilinci açıklamalarıyla yapıcı muhalefet sözleri veriliyor.
AKP cephesinde ise düzen güçlerinin “yeni liderinin” zafer konuşmasında da zaten yeni anayasa öne çıkıyor. Yani Haziran 2013’te milyonların sokağa çıkarak itiraz ettiği İkinci Cumhuriyet’in yerleşmesi için hukuki temel…
Sosyalistlerin bağımsız gücü olmayınca sandıktan çıkan bu oluyor. Haziran, salt bir ruh olarak dillere pelesenk edilmiş ve sandığa malzeme yapılmışken sokaklar bomboş, sandıklar dopdolu, İkinci Cumhuriyet şahane tablosuyla karşı karşıya kalıveriyoruz.
Geçtiğimiz Salı günü yazdığımı sandık sonuçları vesilesiyle hatırlatmakta fayda var: “Sermaye düzeni temelinde örgütlenmiş bir toplumsal yapı ve işleyişte bütün önermeler, düzenlemeler ve bütün karar süreçleri o tarihsellikteki güç ilişkileriyle sınırlıdır. Ve bildiğimiz doğru, tarihin sınıf mücadeleleri tarihi olduğu, yani yön verenin bu mücadeleler olduğudur”. O zaman hem sandıkla bizden çaldıklarını geri almak için, hem o muazzam Haziran’ı sandıkta soğuranların tekerine çomak sokmak için, hem de yepyeni bir tarih yazarak iktidarıyla muhalefetiyle İkinci Cumhuriyet denen ucubeyi tarihin çöplüğüne gömüp yepyeni bir cumhuriyeti kurmak için emekçi halkın örgütlü mücadelesini büyütmeliyiz.
Seçimden bizlere çıkan sonuç budur. Görev acildir. Bu köhne düzeni yıkıp yenisini kurmak için yapıcılar görev başına!