Katliam sonrası acıyı omuzlayan kadınlar
Ankara’da 10 Ekim günü yaşanan katliamda kadın erkek onlarca canımızı yitirdik. Bölgede ve özellikle Suriye’de son yıllarda yaşanan çatışmaların, savaşın nelere mal olduğunu iliklerine kadar hisseden ve yaşayan binlerce kadın sömürüye ve savaşa hayır demek için oradaydı. Seçimlerden sonra bizzat AKP’nin eliyle yaratılan çatışma ortamının bütün Türkiye için nasıl bir yıkım olduğunu en iyi kadınlar... View Article
Ankara’da 10 Ekim günü yaşanan katliamda kadın erkek onlarca canımızı yitirdik. Bölgede ve özellikle Suriye’de son yıllarda yaşanan çatışmaların, savaşın nelere mal olduğunu iliklerine kadar hisseden ve yaşayan binlerce kadın sömürüye ve savaşa hayır demek için oradaydı.
Seçimlerden sonra bizzat AKP’nin eliyle yaratılan çatışma ortamının bütün Türkiye için nasıl bir yıkım olduğunu en iyi kadınlar biliyordu. Ve hayatın her alanında olduğu gibi meydanlarda da en ön saflarda idi kadınlar.
25 yaşındaki Gülhan Elmascan Konya’da, Azize Onat İstanbul Ümraniye’de, Ayşe Deniz ve kimsesi olmayan 20 yaşındaki Berna Koç İzmir’de, 65 yaşındaki Meryem Bulut İstanbul Okmeydanı’nda, 23 yaşındaki Leyla Çiçek Tarsus’ta, 35 yaşındaki Sarıgül Tüylü İstanbul Kağıthane’de, 27 yaşında ki Necla Duran Hatay’da, 17 yaşındaki Dicle Deli İstanbul’da, 55 yaşındaki Emine Ercan Çorum’da, Gülbahar Aydeniz, Gözde Aslan ve Sezen Vurmaz Malatya’da, Elif Kanlıoğlu Artvin’de, Şebnem Yurtman ve Leyla Çiçek Mersin’de, üniversite öğrencisi Başak Sidar Çevik ve Nurgül Çevik Suruç’ta toprağa verildi.
Türkiye’nin dört bir yanından, her yaştan kadın aynı amaç uğruna bir araya geldiler. Katliamın ardından ölümün, sevdiklerini kaybetmenin acısı kadar öfke ve isyandı kadınların haykırdıkları. Önce cenazelerine sahip çıktılar, tabutları kadınlar omuzladı. Acılarını da haykırdılar ama isyanlarını da. Öfkelerini de dile getirdiler, mücadelelerinde kararlı olduklarını da. Ankara’da yaşanan katliam için pek çok şey söylenebilir, arkasında kimlerin olduğu belki de yıllarca tartışılacak. Ancak bu katliamların pek çok amacının yanında temel amaçlarından biri de tartışmasız, bir bütün olarak toplumun sindirilmesi ve egemenler açısından, uygulayacakları politikalar açısından karşılaşabilecekleri olası direnç noktalarını bertaraf etmektir, ilerici emekten yana güçlerin direncini kırmaktır. Bu açıdan cenazelerimizi kaldırırken ortaya çıkan tablo önemsenmelidir. İki günlük grev ilan edilmesi, lise ve üniversitelerde boykot çağrısının yapılması ve Türkiye’nin her yerinde kitlesel eylemler gerçekleştirilmesi bu karanlıktan çıkışın yolunu da gösteriyor aynı zamanda.
Katliamdan sonra omuzlarında cenazeleri taşıyan, bir eli çocuğuna güç vermeye çalışırken sıkılı yumruğu havada dik duran ve katillerin gözünün içine bakan, ilerlemiş yaşlarına rağmen üzüntülerini mücadele azmi ile birleştiren kadınlar umudun ve direncin sembolü oldular. Bu direnç ve umut bu karanlığı mutlaka yırtıp atacaktır.