"Sivil Cumalar yeniden başlamalı"

Van Büyükşehir Belediye Meclis üyesi ve Kürt İslamcı Azadî hareketinin Van temsilcisi Abdülbasit Bildirici'nin reçetesinde sivil cuma namazlarının tekrar başlaması, DİK çalışmalarının hızlandırılması, medreselerin açılması ve imam derneklerine önem verilmesi bulunuyor.

Mazlum-Der eski başkanı ve HDP Kars milletvekili Ayhan Bilgen’in dünkü başkanlık sistemi çıkışından sonra, radikal İslamcı bir çıkış da Mazlum-Der kökenli Abdülbasit Bildirici’den geldi.

Abdülbasit Bildirici

Abdülbasit Bildirici

Van Büyükşehir Belediye Meclis üyesi Bildirici aynı zamanda Kürt İslamcı Azadî hareketinin Van temsilcisi. Hatırlanacağı üzere HDP 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde Azadî hareketi ile ittifak yapmış ve her iki seçimde de hareketin genel sekreteri Adem Geveri Van milletvekili seçilmişti.

“Din eksenli çözüm Kürtlerin sömürülmesi ve asimilasyonu unutturuyor”

Bildirici, dün Yeni Özgür Politika sitesinde yer alan yazısında, İslam, İslamcı ideoloji ve şeriatın tanımlarını yapıp, İslamiyet’in egemen güçler tarafından Kürt halkının siyasi tercihlerini belirlemesinde kullanılmasını eleştirerek şöyle devam ediyor:

Geleneksel dine tabi ve şeriatın evrenselliğinden hiçbir şekilde taviz vermeyen Müslüman toplumların politik tercihlerinin belirlenmesinde hiç şüphesiz en etkili husus, şeriatın evrenselliğine olan sarsılmaz inançtır. Hal böyle olunca bir İslamcılık eleştirisinin gelişmesi de bu şartlarda neredeyse imkansız hale gelmektedir.

Geleneksel olarak Müslüman olan Kürtlerin kahir ekseriyeti açısından ne zaman Kürdistan sorunu söz konusu olsa hemen din eksenli ve özellikle şeriat eksenli bir çözüm yönteminin olmazsa olmazlığı üzerinde durulur. Bu nedenle Kürt sorununu çözme iddiasındaki, İslam’a göre de beşeri olması gereken bir siyasi hareketin neden şeriata dayalı bir yapı olmadığı sorusu, sorunun çözümü noktasında belirleyici bir hal almaktadır. Giderek durum öyle bir hale gelmektedir ki Kürt halkının/milletinin yaşadığı derin sömürge ve bu sömürge halinin en büyük yansıması olan asimilasyon gibi sorunlar unutulmakta ve mesele tamamen (burada) ideolojik bir boyuta indirgenmektedir.

namazz öcalan“Öcalan tabandaki Kemalizm’i minimize etti”

Abdullah Öcalan’ın çıkışlarının bugüne kadar Kemalizmi minimize ettiği sonucuna varan Bildirici, Kürt hareketinin sol tandanslı bir hareket olmasının, geniş kitlelerce dinin karşısında yer aldığı şeklinde bir kabulle sonuçlandığını yazdı. Bildirici bunun nedenlerini hareketin ilk zamanlarında takındığı kaba Marksist tutum, devletin solu “din düşmanı“ göstermesi ve Kürt solunun dahi “özünde Kemalist bir solculuğun” etkisi altında doğması olarak sıralıyor.

Kürt hareketinin Kemalizm’e karşı en etkili ve sert bir çıkışı gerçekleştirmiş olmasına rağmen yine de tabanında din ile ilişki anlamında hala Kemalist kırıntılar bulunduğunun söylenebileceğini yazan Bildirici, özellikle Öcalan’ın bağımsız Cuma namazları, Demokratik İslam Kongresi (DİK) girişimi gibi cesur ve yerinde çıkışları neticesinde bu Kemalist kırıntıları asgariye indirdiğini ifade etti.

Sivil Cumalar, medreseler ve DİK, din ile siyaset bağını koparır mı?

Hem şeriat hukukunu mutlak çıkış olarak gören, hem de Marksizme ve onun yarattığı sol düşünceye karşı İslamcılığı bir kurtuluş yolu olarak gösteren Abdülbasit Bildirici yapılması gerekenler diye önerdiği başlıkların aslında dinin siyasete alet edildiği birer örnek olduğunu nedense görmezden geliyor.

sivil cuma-2Bununla birlikte Abdullah Öcalan’ın da tüm bu önermeleri yaparken siyasetten soyutlanmış bir yaklaşımı olmadığını bir tarafa not etmek gerekiyor. Bildirici’nin yazısının bütününde ele aldığı şeriatın kurulması, Kürt halkının kurtuluşu için siyasetten arındırılmış İslamcı ideolojinin ayakları üzerinde durması için Bildirici’nin reçetesinde ise sivil cuma namazlarının tekrar başlaması, DİK çalışmalarının hızlandırılması, medreselerin açılması ve imam derneklerine önem verilmesi bulunuyor.

Bildirici’nin Diyarbakır, Mardin ve Van’da medrese inşa edilmesi önerisi dikkat çekiyor. Bildirici’ye göre, Kürtler devletin verdiği dini eğitimden uzaklaşmış ve “sistem dışı” dini eğitim arayışında olduğundan bu boşluğun doldurulması gerekiyor ve şöyle devam ediyor: “Kürdistan’da hiçbir zaman İslamcılık/siyasal İslam, hakim ve belirleyici olmamıştır. Çünkü Kürdistan’da yakın tarih itibariyle bir devlet deneyimi yaşanmamıştır. Ayrıntı gibi görünen bu husus, esasında Kürdistan için büyük bir şanstır.”