YARSAV'dan "Eşitlik, Özgürlük ve Kardeşlik Türkiyesi için çağrı"

YARSAV, bir açıklama yayınlayarak "Savaşa karşı barış, güçlüye karşı hukuk talebimizi en gür sesle dile getirelim; eşitlik, özgürlük ve kardeşlik Türkiyesini hep birlikte yeniden kuralım." çağrısında bulundu.

YARSAV'dan

Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) bir açıklama yayınlayarak “Savaşa karşı barış, güçlüye karşı hukuk talebimizi en gür sesle dile getirelim; eşitlik, özgürlük ve kardeşlik Türkiyesini hep birlikte yeniden kuralım.” çağrısında bulundu.

YARSAV Yönetim Kurulu imzasıyla yapılan çağrıda, devletin “terörle mücadele” ederken hukuka bağlı kalması gerektiği hatırlatılarak sokağa çıkma yasaklarının ilanıyla yaşanan çatışmalarla ilgili hukuksuzlukların altı çizildi.

Yargı mensuplarına, hukuktan yana olmaları gerektiği ve yaşanan hukuksuzluklara karşı yargı denetiminin sağlanması sorumluluğunun kendilerinde olduğu söylenen açıklamada, demokratik kitle örgütlerine de çağrıda bulunularak “Gerek yurt içinde, gerekse de içinde yer aldığımız jeostratejik bölgede, şiddet ve savaş dilinden uzaklaşmayı öncülleyen ve barış için mücadele vermeyi göze alan tüm demokratik kitle örgütlerinin ve hareketlerin, kararlı bir şekilde hukuk çizgisinde kalarak ve toplumsal barış dilini kullanarak sorunlara çözümler üretmek üzere seslerimizi birleştirmeye olan gereksinimimiz bugün her zamankinden fazladır.” denildi.

YARSAV tarafından yapılan açıklamanın tam metni şöyle;

Eşitlik, Özgürlük ve Kardeşlik Türkiyesi için çağrı

Doğu ve Güneydoğuda askeri güvenlik bölgeleri adı altında hukuk dışı ara rejimde vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğinin kalmadığı, eğitim hakkının engellendiği, halkın zorunlu olarak göç ettiği, sivil ölümlerin olağanlaştırılarak sorgulanmadığı, bu konuda etkin soruşturmaların yapılamadığı, cenazelerin dahi kaldırılmasına izin verilmediği, şiddet politikası üzerinden şekillenen ortamın adeta iç savaş görüntüsü verdiği bir süreci yaşıyoruz. Valiler tarafından yasal yetkileri olmadığı halde sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği, halkın haber alma özgürlüğü ile bilgiye erişiminin bizzat devlet eliyle engellendiği, gerçeğin karartılarak örtbas edilmeye çalışıldığı böyle bir sansür ortamı aynı zamanda hukuk güvenliği ile ilgili de ciddi endişeler yaratmaktadır.

DEVLET OTORİTESİNE:

Devlet, terörle mücadele konseptinde hukuka bağlı olmak zorundadır. Aksi halde devlete devlet vasfını kazandıran hukuk ortadan kalkarsa, devletin meşruiyetini yitirmesi ve toplumu terörize eden bir hâle bürünmesi söz konusu olur ki; bu durum tüm toplumu ürkütmektedir.

Devletin idari ve kolluk görevlileri ile askeri makamlarına, kanunsuz emirlere uymak zorunda olmadıklarını, bu türden emirlere uymanın kendi sorumluluklarını ortadan kaldırmayacağını, gerek Türk Ceza Kanunu ve gerekse uluslararası sözleşmelerde “insanlığa karşı suç” olarak değerlendirilebilecek bu türden eylemlerin zaman aşımı süresinin olmadığını hatırlatmak isteriz.

Yıllar sonra derin bir yara gibi geçmişin OHAL öyküleri ardındaki faili meçhul cinayetleri bugüne taşıyan mevcut siyasal iktidar, idari görevliler ve askeri makamlar, sivil ölümlerin hesabının yargı önünde er ya da geç verileceğini bilmelidir.

Akan kanın bir an evvel durdurulması, kuşatma altına alınan ilçelerde halkın can güvenliğinin kalmadığı gerçeği ile kamu otoritesini hukuk sınırları içerisinde hareket etmeye davet ediyoruz.

Diğer yandan bölgedeki meslektaşlarımızdan edindiğimiz bilgilere göre, bazı bölgelerde adliye hizmetleri durmuş olup, meslektaşlarımız da evlerinde mahsur durumda bulunmaktadırlar. Unutulmamalıdır ki; halkın ve bununla birlikte meslektaşlarımızın güvenliği ve adalet hizmetlerinin sağlanması devlet olmanın asgari gereğidir.

YARGI MENSUPLARINA:

Her koşulda özveriyle görev yapan yargı mensupları da, güçlüden yana değil hukuktan yana olmanın varlık nedenleri olduğunu, yapılan operasyonların hiçbir aşamasında savcıların komuta eden veya gözlemci olarak komuta merkezinde bulunmasının bu görev ile bağdaşmadığını, terör ile mücadelenin hukuk içerisinde gerçekleşmesini sağladıkları ölçüde yargıya güveni sağlayabileceklerini, varlık nedenlerinin yalnızca adaleti sağlamak olduğunu unutmamalı ve soruna duygusal ya da milli hislerle değil, evrensel hukuk anlayışıyla yaklaşarak terörle mücadelenin de hukuk içerisinde yapılması için yargısal denetimini gerçekleştirmelidir.

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİNE:

Gerek yurt içinde, gerekse de içinde yer aldığımız jeostratejik bölgede, şiddet ve savaş dilinden uzaklaşmayı öncülleyen ve barış için mücadele vermeyi göze alan tüm demokratik kitle örgütlerinin ve hareketlerin, kararlı bir şekilde hukuk çizgisinde kalarak ve toplumsal barış dilini kullanarak sorunlara çözümler üretmek üzere seslerimizi birleştirmeye olan gereksinimimiz bugün her zamankinden fazladır. Bugün susma günü değildir. Savaşa karşı barış, güçlüye karşı hukuk talebimizi en gür sesle dile getirelim; eşitlik, özgürlük ve kardeşlik Türkiyesini hep birlikte yeniden kuralım.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

YARSAV YÖNETİM KURULU