Bugün Cenevre’de başlaması umulan ancak ertelenen Suriye görüşmeleri, emperyalist ülkelerin müdahalesi sebebiyle iç savaşla boğuşan Suriye’nin geleceğini belirleme adına büyük önem taşıyor.
Görüşmelerin temel amacı, Suriye Devleti’nin resmi temsilcileriyle “muhaliflerin” temsilcilerini bir araya getirerek ulusal bir çatışmasızlık sürecini tartıştırmak ve genel seçimlerle sonlanacak bir siyasal dönüşümün pazarlığını yapmak.
Görüşmelerin başlaması neden bu kadar zor?
Görüşmelerin planlanmasından bu yana karşılaşılan en büyük sorun, Suriye’de savaşan tarafların belirlenmesi ve bunların temsil edilmesi. Bilindiği üzere Suriye’de Esad rejimine karşı savaşan birden fazla grup olduğu gibi, bu grupların arkasında da gerek parasal anlamda, gerek askeri ve lojistik bakımdan bölgesel güçler var. Hal böyle olunca, ortaya “muhaliflerin” kimlerden oluştuğu ve kimler tarafından temsil edileceği gibi bir soru ortaya çıkıyor. Bu soruya yanıt bulabilmek için geçtiğimiz hafta Suudi Arabistan’ın Riyad kentinde ABD ve Suudi Arabistan destekli “muhalif” gruplar “muhalefetin” temsiliyetini üzerlerine alabilmek bir araya geldiler. Riyad grubu olarak da adlandırılan bu grup, Cenevre görüşmelerinde “muhalif” olarak kendilerinden başka hiçbir ismin bu toplantıya katılmaması gerektiğini savunuyor.
Suriye Devleti’nin bu görüşmelere bakış açısı ise, “şartlı bir şekilde olumlu”. Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim’in yaptığı açıklamalarda, Suriye Devleti’nin bu görüşmelere olumlu baktığı, ancak toplantıya “muhalif” taraftan kimlerin katılacağını önceden bilmek istedikleri ifade ediliyor.
Suriye’nin geleceğinde IŞİD, El-Nusra, Ahrar’uş Şam ve El-Kaide gibi örgütlerin bulunmadığını, bu yüzden de toplantıya bu örgütlerin temsilcilerinin çağrılarak onların meşrulaştırılmasına asla izin vermeyeceklerini belirten Velid Muallim’in bu konudaki görüşü, “Güç kullanarak elde edemedikleri amaçlarını, görüşmeler yoluyla kazanmalarına izin vermeyeceğiz.” ifadesiyle özetleniyor.
Cenevre görüşmelerinde belirsizliğini koruyan başka bir konu ise, bölgede faaliyet gösteren Kürt siyasi hareketinin hangi tarafta konumlanacağı ya da konumlandırılması gerektiği. Kürt siyasi hareketinin Suriye bölgesinde faaliyet gösteren ana damarı PYD, ulusal gündemleri doğrultusunda kendini Esad rejimi karşıtı olarak tanımlarken, aynı zamanda bölgedeki IŞİD gibi çeşitli İslamcı örgütlerle de karşı karşıya geliyor. Durumun böyle olması, Riyad “muhalefeti” ve Türkiye’nin PYD özelinde Kürt hareketinin Cenevre görüşmelerine hangi tarafta katılacağı sorusunu dillendirmesini de beraberinde getiriyor.
Rusya’nın bu konudaki tutumu, PYD’nin “muhalif” kontenjanından toplantılara katılması. Rus yetkililer bu doğrultuda baskı uygularken, Türkiye yönetimi, PYD’nin toplantılara “muhalif” olarak katılmasını bir hata olarak görüyor. Ahmet Davutoğlu’nun yaptığı açıklamalarda PYD’nin gerçek bir muhalif olmadığını ve görüşmelere muhalif kanatta değil, Suriye rejiminin yanında katılması gerektiğini söylüyor.
Görüşmelerin başlamasının önündeki bir diğer engel ise, Suriye ordusunun görüşmeler öncesinde bölgede hâkimiyetini askeri yollarla arttırmaya devam etmesi. Görüşmeler öncesi bölgede hâkimiyetini güçlendiren Suriye yönetiminin, Cenevre’de kurulacak olan pazarlık masasında elini daha fazla kuvvetlendireceğini bilen Riyad grubundaki “muhalifler”, “Suriye’de halk ölürken ve bombardımanlar devam ederken barış görüşmeleri için masaya oturmayacaklarını” belirtiyorlar.
Suriye Devleti’ni kim temsil edecek?
Cenevre Görüşmeleri’nde Suriye Devleti’ni resmi olarak temsil edecek baş müzakereci Suriye’nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Beşar Caferi’ye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mikdad ve beraberindeki heyet eşlik edecek.
Dün bir açıklama yapan Suriye Baas Partisi Bölge Sekreteri Hilal al-Hilal hükümetin yapılacak olan Cenevre barış görüşmelerinde daha fazla taviz vermeyeceğini söyledi.
Suriye hükümeti, daha önce Cenevre görüşmelerine katılmaya hazır olduğunu ancak teröristlerle masaya oturmayacağını bildirerek, görüşmelerin dışında tutulacak terör örgütleri listesi ile “muhalefeti” temsil etmesi düşünülen grup ve kişilerin listesinin görüşmeler öncesi Şam’a iletilmesi gerektiğini belirtmişti.
Muhalefet çözümsüzlüğün yolunu yapıyor
Dünya gözünü Cenevre-3’e çevirmişken taraflardan görüşmelerin tarihi hakkında kafa karıştırıcı açıklamalar geldi. ABD Dışişleri Bakanı Kerry, tarafların salı ve çarşamba günü Cenevre’ye geleceğini söylerken, ÖSO komutanlarından müzakerelerde yer alacak olan Esad Zubi, görüşmelerin dört gün ertelendiğini belirtti.
Suriye hükümetini eleştiren PYD Dış İlişkiler Sorumlusu Zuhat Kobani de, müzakere tarihi için Kerry ve Lavrov görüşmesine işaret etmişti.
Uzun vadede Suriye hükümeti ile görüşme yapma planlarının olmadığını dile getiren PYD Dış İlişkiler Sorumlusu, Suriye Hükümeti’nin müzakere masasında yalnızca terör örgütlerini görmek istediğini iddia etti. Kobani’ye göre, Suriye hükümeti başarısız geçmesi muhtemel müzakerelerin ardından bu yolla uluslararası kamuoyuna “terörle mücadeleye devam” mesajı verebilecek.
Suriye hükümetinden farklı kaygılarla Türkiye ve Suudi Arabistan’ın da kendilerini masada istemediğini hatırlatan Kobani, ABD’nin tutumuna ilişkin de “Biliyorsunuz, ABD IŞİD’e karşı. Biz de IŞİD ile mücadele ediyoruz. ABD’nin bize ihtiyacı var” ifadelerini kullandı.
“Türkiye, siyasi baskı metodlarını kullanarak bizlerin Cenevre Görüşmelerine katılmamızı engellemek istiyor.” şeklinde konuşan Zuhat Kobani, “Türkiye, terörist örgütlerle işbirliği yaparak Suriye’deki yaşamın her alanına kaos getirerek ülkeyi harabeye çevirdi. Türkiye suç ortakları olan teröristleri kullanmadan, Suriye’deki planlarını (Beşar Esad yönetimini devirmek) hayata geçiremezdi.” diyen PYD lideri, aynı zamanda Rusya’nın Suriye konusundaki pozisyonunu ve bütün tarafları bir araya toplama konusundaki çabalarını övdü.
Suriye Görüşmeleri’nin olumlu sonuçlar verebilmesi için El-Kaide’ye bağlı militanlar tarafından kurulan Ahrar’uş Şam gibi radikal İslamcı grupların görüşmelere davet edilmemesi gerektiğinin altını çizen PYD lideri, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (Suriye Ulusal Koalisyonu) bileşenlerinin ve Demokratik Suriye Güçleri üyelerinin toplantıya davet edilmesi gerektiğini, onlarsız siyasi bir çözüme ulaşmanın mümkün olmadığını belirtti.
Davutoğlu ve cihatçıların ortak dili
Suriye hükümeti ile yapılacak görüşmelere katılması beklenen Suudi Arabistan destekli muhalefet konseyinde ‘baş müzakereci’ seçilen ve Şam yönetimi ile Rusya’nın ‘terör örgütü’ olarak gördüğü cihatçı İslam Ordusu liderlerinden Muhammed Alluş, Rusya’nın görüşmelere katılmasını istediği PYD’nin ‘muhalefet örgütü’ olmadığını savunarak “PYD’nin yeri hükümet heyeti” derken Ahmet Davutoğlu da “Suriye’de barış için görüşülemez” dediği açıklamasında Alluş’la aynı ifadeleri kullanmıştı.
Türkiye merkezli “Suriye Geçici Hükümeti” adıyla faaliyet yürüten gruptan Muhammed Vecih Cuma da Alluş ve Davutoğlu’yla benzer ifadeleri kullanarak PYD’nin herhangi bir anlamda müzakerelere dâhil olamayacağını belirterek “ Eğer çok istiyorlarsa Esad hükümetinin yanında görüşmelere katılabilirler” dedi.
“Ilımlı muhalifler”: ÖSO, Ahrar’uş Şam ve İslam Ordusu
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) üyesi Fuad Eliko da, ÖSO, Ahrar’uş Şam ve İslam Ordusu’nun da Cenevre görüşmelerine katılacağını belirtirken, ABD, Suudi Arabistan, Türkiye ile Rusya ve Suriye yönetiminin, toplantılarda muhalifleri temsil edecek örgütler üzerinde tam bir anlaşmaya varamaması ve muhalefetten gelen itirazlar nedeniyle, görüşmelerin 28 veya 29 Ocak’ta başlayacağı belirtiliyor.
BM Suriye Özel Temsilcisi’nin yetkilendirdiği bir görevli, PYD Eş Başkanı Salih Müslim’i Cenevre görüşmesine davet ederken Müslim’in yanı sıra, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Üyesi Fuad Eliko, Hekim Beştar, Demokratik Suriye Meclisi Eş Başkanları Heysem Menna ile İlham Ehmed de görüşmelere katılmak üzere davet edildiler.
Türkiye boykot mu edecek?
Türkiye’nin PYD’nin davet edilmesi halinde Suriye görüşmelerini boykot edebileceği konuşulurken BM’deki bazı diplomatların Türkiye’nin BM’ye Kürt müzakerecilerin Cenevre’ye katılması halinde Suriye için Uluslararası Destek Grubu’ndan (ISSG) çekilebileceğini ilettiğini belirtildi.
BM Güvenlik Konseyi, 18 Aralık 2015 tarihinde New York’taki toplantıda ateşkes sağlanması, Suriye’de geçiş hükümeti kurulması, yeni anayasa ve seçim yapılmasını öngören karar tasarısını oy birliğiyle kabul etmişti. Kararda, BM öncülüğünde Suriye hükümeti ile muhalefet arasında siyasi müzakerelerin başlatılacağı belirtilmişti.
ABD’den ikna turları
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve ABD Dışişleri bakanı John Kerry Zürih’te bir araya gelerek Cenevre’deki görüşmelerin ay sonunda başlaması için gereken çabayı gösterdiklerini belirtmişlerdi.
Görüşmeler konusunda henüz nihai bir anlaşma olmadığı bildirilirken Suriye hükümetiyle masaya oturacak muhaliflerin listesinin Kerry’nin Riyad ziyareti sonrası netleşeceği söylenmişti.
Cumartesi günü telefon görüşmesi yapan Lavrov ve Kerry’nin, Suriye’deki siyasi sürecin, Rusya, ABD ve BM’nin başkanlığındaki Suriye için Uluslararası Destek Grubu (ISSG) ile birlikte devam etmesi konusunda anlaşma sağladığı da gelen bilgiler arasında.
Bu hafta başlayacak ancak kesin tarihi henüz belli olmayan Cenevre görüşmeleri için ABD ve Rusya, PYD’nin masada olması için Türkiye ve Suudi Arabistan’ı ikna etmeye çalışıyor.
ABD, görüşmelerin iptal edilmesini önlemek amacıyla geçtiğimiz hafta Türkiye ve Suudi Arabistan’a üst düzey heyetler göndermiş, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden Türkiye’ye gelirken, Dışişleri Bakanı John Kerry de Suudi Arabistan’a gitmişti.
Kerry Riyad grubunu ikna etti mi?
İkna turları kapsamında Riyad’da bulunan ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Körfez Ülkeleri İşbirliği Konseyi (GCC) toplantısına katılarak Suriye hükümeti ve “muhalefet” temsilcileri arasında yapılacak görüşmelerin birkaç gün içerisinde başlayacağını söyledi.
Toplantı öncesinde Suudi Arabistan, Bahreyn, Kuveyt, Katar, Umman ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere altı Konsey üyesi ülkenin temsilcisiyle görüşen Kerry, görüşmelerin Suriye krizi ve IŞİD’le mücadele üzerine olduğunu belirterek, görüşmeler ve toplantıya ilişkin ayrıntı vermedi.
Riyad yönetimiyle yaptığı görüşmenin ardından yaptığı açıklamada “Suudi Arabistan’la müttefik olarak net, dost olarak güçlü ve her zamankinden sağlam bir ilişkimiz var. Hiçbir şey değişmedi çünkü bölgedeki bir ülkenin nükleer silahlardan arındırılması için birlikte çalıştık. Bundan sonra da dostlarımız ve müttefiklerimizle birlikte bölgede çalışmaya devam edeceğiz.” dedi.
Öte yandan, Riyad “muhalefeti” tarafından Cenevre görüşmeleri için ‘başmüzakereci’ seçilen İslam Ordusu lideri Muhammed Alluş, cumartesi günü Riyad’daki “muhaliflerle” bir araya gelen ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin bu hafta yapılması planlanan Cenevre-3 için kendilerine baskı yaptığını söyledi.
Kerry’den ‘insan haklarından vazgeçmeleri ve bu haklar için müzakere etmeleri’ne yönelik olarak baskı gördüklerini iddia eden Alluş, “Bu baskıya ciddi bir yanıt vereceğiz” derken ABD Dışişleri Bakanı’nın “Suriyeli muhalifler Cenevre’de masaya oturmazsa müttefiksiz kalırlar.” dediği öne sürülüyor.
Suriye Ordusu ilerliyor
Suriye Ordusu ise ülkedeki ilerleyişini sürdürüyor. Dün Rus uçaklarının hava desteğiyle Lazkiye’nin kuzeyini ele geçiren ordu birlikleri ve savunma milisleri cihatçı Fetih Ordusu tarafından Mayıs ayında ele geçirilmiş olan Cisr el Şuğur’a çok yaklaştı.
Lazkiye’de bulunan son kritik kentte de kontrolü sağlayan Suriye ordusu ve halk savunma milisleri cihatçı gruplar için Salma kentinden sonra en çok stratejik öneme sahip bölge olarak kabul edilen Türkiye sınırına yakın Rabia kasabası da ele geçirdi.
Böylece, Suriye ordusu Rabia’yı alarak, Türkiye sınırı boyunca kuzeye doğru cihatçı çetelerin ikmal güzergâhlarını da kuşatmış oluyor.
Suriye ordusunun ilerleyişi ve birçok kritik bölgeyi ele geçirmesi Cenevre görüşmeleri öncesi Şam’ın elini güçlendirirken cihatçı çetelerin zayıflamasını sağlıyor.
ABD koalisyon üyelerine neden çağrı yaptı?
ABD Savunma Bakanı Ashton Carter koalisyon üyesi birçok ülkenin Suriye’de terörizmle savaştaki çabalarının yetersiz olduğunu söyleyerek “ABD kendisi çok fazla şey yapabilir, ancak 65 devletin yer aldığı ittifaka üye ülkelerin kendi üzerlerine düşeni yapmasını bekliyoruz.” dedi.
Genellikle koalisyon bileşenlerine kararlı bir güç ithaf eden ABD, son zamanlarda Türkiye’nin özellikle sınır kontrolü konusundaki eksikliği ve koalisyon üyesi bazı Arap ülkelerinin Suriye’deki faaliyetlere destek vermemesinden şikâyetçi.
Suriye Ordusu’ndan bir kaynağın verdiği bilgilere göre ABD öncelikle Suriye’nin kuzey doğusunda bir hava üssü kurmayı planlıyor. Haseke’nin Ramalan kentinde havaalanını genişletecek olan ABD özel kuvvetleri ve uzmanları böylece Kürt güçlerine mühimmat ve malzeme taşıyacak olan helikopter ve kargo uçaklarının inişini sağlayacak.
Ancak, böyle bir adım, Suriye hükümeti tarafından onaylanmadığı takdirde uluslararası hukukun ihlali anlamına geliyor. Şam tarafından onaylanması olanaklı görülmeyen bu girişim Suriye’nin egemenliğini de ihlal demek olacak.
ABD’nin son dönemde koalisyon bileşenlerine ilişkin dile getirdiği şikâyetler ise daha ziyade Lazkiye’deki başarılarla birlikte Rusya’nın bölgede güç kazanmasından ve Suriye hükümetinin kontrolünün artmasından kaynaklı olarak değerlendiriliyor. Bu da Ortadoğu’da ABD ve müttefikleri karşısında Rusya, İran, Suriye ve Çin’in güçlenmesine yol açabilecek bir ilerleme olarak kaydediliyor.
Pazarlık masasından ne çıkacak?
BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura, geçtiğimiz günlerde ABD, Fransa, Suudi Arabistan, Türkiye ve Katar destekli gruplara işaret ederek, üstü örtülü bir şekilde bu grupların Suriye’de siyasi çözüm sürecini baltaladıklarını söyledi.
Suriye’de çözüm konusunda kaydedilen ilerlemeler karşısında ABD, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın engellemeleri gündeme gelirken Cenevre’de yapılması planlanan görüşmelere ilişkin de pürüzler çıkıyor.
Rusya’nın özellikle Eylül ayından beri Suriye’de cihatçı terörle mücadelesi yürüttüğü diplomasi uluslararası kamuoyunda ABD karşısında elini güçlendirirken, ABD’nin bölge planlarını da altüst ediyor. Rusya, İran, Suriye ve Çin cephesinin güçlenmesi ise ABD, İsrail, Türkiye ve Suudi Arabistan için tehdit oluşturuyor.
İsrail ve Suudi Arabistan’ın Ortadoğu’daki konumlarının zayıflama riski ABD için çözülmesi gereken bir sorun haline gelirken, bölgedeki Suudi Arabistan önderliğinde Türkiye de kapsayan ve İsrail destekli bir Sünni cephenin çalışmalarına hız verildiğini, yapılan açıklamalardan anlamak mümkün.
Suriye konusunda ise Cenevre’de yapılacak görüşmelere ağırlık koymayan çalışan ABD, Rusya’nın teröre karşı verilen küresel mücadelenin ortağı olabileceğini, ancak uzun vadeli işbirliği hedefine ulaşabilmek için Rusya’nın öncelikle kısa vadeli bazı sorunları çözmesi gerektiğini öne sürerek zaman kazanmaya çalışıyor.
Cenevre’deki masanın kurulup kurulamayacağı, kurulursa Cenevre-1 ve Cenevre-2’nin akıbetine uğrayıp uğramayacağı henüz belirsizliğini korusa da, verili durumda ve karşılıklı konumlanışlar göz önünde bulundurulduğunda herhangi çözüm beklemek çok da olası görünmüyor.
2016 Kasım’ındaki başkanlık seçimleri öncesi zaman kazanmaya çalışan ABD’nin top çevirmesi karşısında Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi ve uluslararası ilişkilerde yürüteceği diplomasinin ise bu planı bozup bozmayacağı ise henüz belirsizliğini koruyor.
Bu haber en son değiştirildi 26 Ocak 2016 13:52 13:52
ABD'de Biden'ın Ukrayna'ya uzun menzilli ATACMS füzelerini kullanma iznini vermesi sonrasında Cumhuriyetçilerden sert tepki geldi.…
15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından Kızılay’a satışı gerçekleştirilen ve değeri yaklaşık 100 Milyon TL olan…
Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel, yeni kitabında Donald Trump’ın baş başa görüşmede Trump’ın kendisine Doğu…
İstifa çağrılarına yanıt veren Sağlık Bakanı Memişoğlu, "Bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa…
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yasadışı bahis suçlamasıyla tutuklu olan 5 sosyal medya fenomeni hakkında 1 yıldan…
Sinan Ateş Davası’nda abla Selma Ateş'e yönelik saldırıyı azmettiren Servet Bozkurt'un, Ankara’da iki cinayet işlediği…