Bir TKP yazısı
Ekim İsmi Türkiye Komünist Partisi ile ilgili tartışmaların geçmişine ve geleceğine dönük bir yazı kaleme aldı.
Vedat Türkali’nin ölümünün üzerinden bir aydan fazla bir zaman geçti. Türk edebiyatının ve sinemasının en önemli isimlerinden biri olan Türkali, bunların yanında politik duruşuyla ve TKP’li kimliğiyle de biliniyordu. Onu, hem de 80’li yaşlarına merdiven dayamışken, Türkiye’nin genç devrimcilerinin, komünistlerinin ilgi odağı haline getiren de TKP’nin tarihindeki flu kalmış bir zaman dilimini anlattığı “Güven” romanı olmuştu.
Türkali ile kişisel tanışmamın vesilesi de bu romandır. “Güven” romanı için yazılmış ve haksız eleştiriler içerdiğini düşündüğüm bir yazıya cevap yazmıştım ve o zamanki haftalık Sol dergisinde yazıyı yayımlamıştık. Yanlış hatırlamıyorsam, Türkali’nin bir anlamda asistanlığını yapan bir arkadaşımız yazıyı Türkali ile paylaşmış ve o da yazıyı yazan kişiyle tanışmak istemişti. Evinde buluşmuştuk, biraz resmi ve biraz da mesafeli bir tanışmamız olmuştu. Sonrasında, her hafta düzenli olarak gerçekleşen ziyaretlerle birlikte hem resmiyet, hem de mesafe azaldı. Aynı partinin farklı kuşaklardan üyeleriydik. Ülkeyle ilgili belli başlı meselelerde politik doğrularımız farklıydı. Ama aynı partinin kültürünü taşıdığımızdan olacak birbirimizi kırmadan dökmeden tartışabiliyorduk.
11 Kasım 2001 Türkiye sol tarihi için tarihi bir gündü. O gün gerçekleşen kongrede Sosyalist İktidar Partisi ismini değiştirerek Türkiye Komünist Partisi ismini aldı. Kongreye davet edilen çok sayıda konuğun arasında “eski tüfek” TKP’liler de vardı. Bu “eski tüfekler”in bir kısmı TKP isminin alındığı ilan edilince öfkeyle salonu terk ettiler; Mihri Belli gibi.
Vedat Türkali’yi de kongreye davet etmiştik. Sağlık durumundan ötürü gelememişti. Kongreden döndükten sonraki ilk fırsatta Türkali’yi ziyarete gittim. Çok uzatmadan TKP ismini almamızla ilgili ne düşündüğünü sordum. “Mihri aradı beni, anlattı. Çok öfkelenmiş.” dedi. “Ben Mihri gibi düşünmüyorum. Öfkeli değilim. TKP ismi ateşten gömlek gibidir. Siz bu gömleği giymiş oldunuz. Şimdiye kadar yaptıklarınız ettiklerinizde gözden kaçanlar, müsamaha gösterilenler olmuştur. TKP ismini aldıktan sonra böyle bir şansınız kalmadı. Bu ismi aldıysanız herkesin gözü üzerinizde olacak. Yaptığınız yapmadığınız her şeyin hesabı sorulacaktır. Bunu iyice öğrenin.” dedi.
Türkali’nin değerlendirmesinin haklılığını sonraki zamanlarda yaşayarak öğrendik. TKP mücadelesini sürekli yükselterek ülke emekçilerinin aklı, vicdanı ve yumruğu olmayı başardı. Ne zaman ki Parti oluşturduğu politik, ideolojik ve örgütsel gücü toplumsal bir güç haline dönüştürmeyi başaramadı, politik ve örgütsel olarak kendinden menkul bir tarz egemen hale gelmeye başladı, bu noktada başlayan iç sorunlar 2014 ve sonrasında 2015 yılında yaşanan ayrışmalara neden oldu. Bugün örgütsel kaynağı TKP olan üç siyasi parti var siyaset sahnesinde ve TKP ismi onbeş yıl sonra tekrar bir tartışma konusu.
Bugün bu ismi üç partiden hangisinin taşıyacağı tartışılıyor. Taraflar geride bıraktığımız günlerde bu konuyla ilgili açıklamalarda bulundular. Ortada karmaşık bir tablo olduğunu belirtmek gerek. Yanıtının basit olmadığı bir soru var ortada ve TKP ismi ayak oyunlarıyla, oldu bittilerle alınamayacak kadar büyük. Peki ne olacak?
Türkali’nin verdiği cevap bu açıdan da değerlendirilmeli. Her kim ki ateşten gömleği giymeye cesaret edecek, işçi sınıfını örgütleyecek, kadınları örgütleyecek, gençleri örgütleyecek, ülke emekçilerinin aklı olacak, vicdanı olacak, gücü olacak, TKP o olacaktır. Ötesi laf-ı güzaftır…