Ülkede hukuk güvenliği kalmamıştır.
Aslında yazı bu satırdan ibaret kalsa dahi yeterli olurdu kanaatindeyim. Örneklerle açıklamaya ihtiyaç duymadığımız bir dönemden geçiyoruz.
Eğer hukuk devleti diye bir şey var ise, hukuk güvenliği bu devletin önde gelen ilkelerindendir. Ön koşuludur.
Çok değil, üç yıl önce Anayasa Mahkemesi bir kararında hukuk güvenliğini tartışmış ve şöyle demiş: Hukuki güvenlik ve belirlilik ilkeleri, hukuk devletinin ön koşullarındandır. Hukuki güvenlik ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir.
Ülkede uzun zamandır bu anlamı ile hukuki güvenlik sorununun olduğu açık. Hukuk dışı uygulamalar almış başını gitmiş durumda. Adil yargılama ilkesi de rafa kaldırılmıştır.
Artık kural sanıktan delile gidilmesidir. Böyle de olmuyorsa devreye gizli tanık müessesesi girmektedir. Savunma hakkının pratik sonucu gözaltına alınan, tutuklanan avukatlardır. Uzun zamandır yasaların torbaya doldurulduğundan şikâyet ediliyordu. Artık onlar da yoktur. Yerlerini KHK’lar almıştır. Parlamento devre dışı bırakılmış, “yasa yapma yetkisi” dâhil, yetkileri yürütmeye devredilmiştir.
Evet, yukarıda örneklendirilen hali ile “hukuk dışılık” bu ülkede az çok hep olagelmiştir. Ancak hukuk güvenliğinin bugünkü hali bu noktayı çoktan aşmıştır.
Anayasa Mahkemesi geçtiğimiz günlerde, olağanüstü hal döneminde çıkarılan bir KHK’nın içeriğine bakmadan, bu içeriğin olağanüstü hal ilanı gerekleri kapsamında kalıp kalmadığına ilişkin bir inceleme yapmadan önüne gelen bir başvuruyu reddetmiştir. Böylece önceki içtihatlarını da gerekçesiz bir şekilde değiştirmiştir.
Maalesef (evet maalesef) bunu siyasi, ideolojik duruşundan dolayı da yapmamıştır. Yoksa başta “özel yetkili” yargılamalar da olmak üzere, bu ülkede siyasi, ideolojik tercihler nedeni ile mahkemelerin karar vermesi de şaşırtıcı değildir.
Oysa durum bunun oldukça ötesindedir.
Birçok içtihadında hukuki güvenlik ilkesinin hukuk devletinin ön koşulu olduğunu belirten Anayasa Mahkemesi acaba kendisinin hukuki güvenliği olmadığını mı düşünmektedir?
Kararlarını bu etki altında mı oluşturmaktadır?
Bu haber en son değiştirildi 2 Kasım 2016 02:02 02:02
Baltimore’daki Uluslararası İlişkiler Konseyi’nde bu ay başında konuşan Ford, Şara ile temasa, 2023’te bir İngiliz…
İzmir’de iki kişinin elektrik akımına kapılarak hayatını kaybetmesine ilişkin 42 sanıklı davanın 6'ncı celsesi tamamlandı.…
Sinop’ta Cengiz Holding’e ait Eti Bakır A.Ş.’nin, Boyabat'ta adrese teslim ihaleyle aldığı orman ve tarım…
Ahmet Minguzzi’nin öldürüldüğü bıçağın 'yasak niteliği taşıyan' bıçaklardan olmadığına karar verildi. Kadıköy Bit Pazarı'nın üstündeki…
TPI Composites işçileri, saldırıya uğrayan Temel Conta işçilerini ziyaret etti. Ziyarette, "Kaç gün olursa olsun…
Belediye işçileri, AKP'li Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki'nin Bolu'daki villasının çevre düzenlemesi için işçileri tehditle…