İnananlar ve inanmayanlar Diyanet’ten uzak durunuz!

Diyanet'te yaşanan son skandala ilişkin değerlendirmeler

Hatta uzak durmayı bırakınız. Ona karşı mücadele ediniz.

Her kim ki, bugün bu sapkın düşüncelerin savunuculuğunu yaparsa, biliniz ki bizden değildir.

Mesele aslında bu satırlara sığacak kadar kısa ve net. Dün itibariyle bu söylediğimizin ne kadar doğru olduğu bir kere daha ortaya çıktı.

Çarşamba’nın gelişi Perşembe’den belli oluyor değil mi? İnsanları mezheplerine ya da inanışlarına göre sınıflandıran, Sünni İslâm dışındaki her türlü düşünceyi ve inanışı reddeden, Aleviler ile evlenmeyi suç olarak lanse eden bir kurumdan; Cuma namazı için çalışma hayatındaki mesaileri düzenlediğini söyleyerek insanların inançlarını sömüren gerici bir iktidardan söz ediyoruz. Cihatçı terörün baş destekçisi, ölülerle cinsel ilişkiye girmeyi normal sayan gerici iktidarlar ile kendini kardeş gören, kadın ve çocuk düşmanı, sapıklık ile din arasında köprüler kurarak ülkemiz insanlarının inanışlarını sömüren bir iktidarın Diyanet İşleri Başkanlığı’nın zaten başka tür olması beklenemezdi.

Kendini gerici rejimin asli unsurlarından biri olarak gören Diyanet’in, İkinci Cumhuriyet’in gericilik kalelerinden biri olduğunu uzunca zamandır dile getirmeye çalışıyoruz. Dün ortaya çıkan rezillik ve verilen yanıttan da görebileceğiniz üzere, soruyu soranlar ALO Fetva hattını yanlış yönlendirmeye çalışan kötü niyetli “vatandaş kılıklılar” bile olsa bunun bir önemi kalmamıştır. Yanıt, siyasal İslâm ile toplumsal alana yayılan gericiliğin Diyanet İşleri Başkanlığı düzleminde büyük bir münasebet içerisinde olduğunu göstermektedir.

12 Eylül sonrasında faşist rejimin temel dayanaklarından biri olarak işlev gören bu kurum artık toplumsal hayatı da biçimlendiren bir şekilde ile çalışacaktır. Amaçları bu açıdan çok nettir.

Bu noktada gerçek İslâm bu değil, gerçek Diyanet de bu olamaz diye sızlanmanın da pek anlamı kalmamıştır. Amacımız zaten İslâmiyet’e dair bir tartışma yapmak da değil.

Kapitalist sistem tasfiye edilirse, insan başta kendi türüne karşı insanca bir yönelim içerisine girerse, o zaman din, devlet ve dünya işlerinin nasıl düzenleneceğine dair çok iyi, güzel ve insani çözümler bulunabilir. Ondan önce siyasal İslâm’ın kalesi, sapkın düşüncelerin topluma tekrar pompalanmasının merkezi olan bir kuruma ülkemiz emekçileri net bir şekilde karşı çıkmalı ve hatta şimdi bugünden ortadan kalkması için mücadele verilmeli. Bundan başka yol bulunmamaktadır.

Örneğin bugün Diyanet İşleri Başkanı’nı değiştirmeye çalışarak yol alamazsınız. Diyanet’i yeniden yapılandırmaya çalışarak gericilikle mücadele edemezsiniz. Cuma namazı için mesai saatleriyle ve dolayısıyla halkın dini duygularıyla oynayan bir iktidarın orasını burasını düzeltmeye çalışarak ilerlemek imkansızdır. Bunları bilelim.

Dolayısıyla ülkemiz ilericileri şapkayı önlerine koymalı, laiklik mücadelesinin yeniden ayağa kalkması için her türlü gerici ideoloji ve kurum ile hesaplaşmalıdır. Böylece kapitalist sömürü düzenine karşı verdiğimiz mücadele ile gericiliğe karşı verdiğimiz mücadeleyi birleştirmek mümkün olabilir. Ve unutmayalım, sömürüye karşı verdiğimiz mücadelenin başarıya ulaşabilmesi için gericiliğin yenilmesi gerekiyor. Ama aynı zamanda gericilikten tamamıyla kurtulmak içinse eşitsizliklerin kendini yeniden ürettiği bu düzenden kurtulmak, yerine sosyalizmi inşa etmeye başlamak gerekiyor.

Bu düzen bugüne, kadın ve töre cinayetleri, çocuk gelinler, ilköğretimde başları kapatılmaya çalışılan kız çocukları ile geldi. Şimdi ise çocuk istismarını ve her türden sapkın düşünceyi meşrulaştıracak bir şekilde yol almak istiyor. Gezi direnişi zamanında Kabataş yalanları ile ortaya çıkan sapıklıklar şimdi de karşımıza yeni şekillerde çıkıyor.

Ülkemiz emekçilerinin yenmesi gereken bir sömürü düzeni ve bunun inanılmaz derecede kirlenmiş yanları var.

Bunları temizlemekle uğraşmayalım. Düzenin kalbine öldürücü bir yumruk indirmeye çalışırken, mücadelemizi zayıflatmak için ortaya koyduğu her türlü gerici yönelim ile de hesaplaşalım.

Bunun içinse öncelikle bir olalım, iri olalım, diri olalım…

Not: Bu vesileyle sömürüye ve gericiliğe karşı kadınların mücadele cephesini büyütmek ve örgütlemek için yola çıkan İlerici Kadınlar Derneği’nin (İKD) tekrar siyaset sahnesine dönmesinin büyük bir anlam kazandığını not düşmek istiyorum. 10 Ocak Pazar günü (yarın) kuruluşunu ilan edecek olan İKD, başta Diyanet olmak üzere tüm gerici odaklara karşı güçlü bir mücadele verecektir. Özellikle kadın okurlarımız bu çağrıyı dikkate almalı ve kadınların örgütlü mücadelesini büyütmeliler.

İKD Çağrı Metni için tıklayınız