Adalet davasını kim kazanır?
Aysel Tekerek yeni adli yıl açılışı vesilesiyle AKP'nin "hukuk"unu yazdı.
Evet artık adalet kavramı ve pratiği bir dava konusudur… Davacının kim olduğuna bakarsanız bolca taraf bulursunuz, davalının kim olduğuna bakarsanız işte o davacıya göre değişik bir hal alır.
Ülkemizde bu davadan bolca bulunur mu, bence hayır. Aslına bakarsanız bir ve tek olan bu davanın, her döneme göre değişik bir hal alması bir yanılsamadan ibarettir. Konu adalet olunca sonuç siyah ya da beyaz gibidir. Grileri kabul edenlerin bu davada aslında pek de yeri yoktur.
Hadi biraz somutlaştıralım.
Hukuk fakultesi birinci sınıfta Hukuka Giriş dersinde hukuku “adalete yönelmiş toplumsal yaşama düzeni” olarak tarif etmişti hocalarımız. Onca hukukçunun yıllar süren tartışmasında ortaklaşabildikleri tek tanımlama bu olmuştu. Yani onca hukuk felsefecisi, hukukun adaleti sağlayabileceğine dair net bir tanımlama yapamamış, adalete yönelmek ne demek sorusuna net bir cevap verememişlerdi. “Adalet nedir?” peki denildiğinde beş parmak hesabı ile sundukları çeşitlemeler ise şimdiden bakıldığında günü kurtarmaktan başka bir anlam taşımamıştı.
Aradan geçen on yılda bu konuda bir şey değiştiğini düşünmüyorum.
Davamıza dönersek, kavramların siyasi anlamının, hukuk hocalarındaki tedirginliği taşıdığı oranda davanın kaybedeni olmaya yakınlaştırdığını görmemiz gerekiyor…
Hemen yakın tarihe dönelim, hemen düne mesala, yeni adli yıl açılında iktidar ve aparatlarının verdiği demeçlerde, hukuk ve adalete yükledikleri anlamda hiç bir tedirginlik yaşamadıklarını görürüz. Zira AKP’nin hukuku önemli bir araç kılarak iktidarını pekiştirdiğini ve bu konuda epey deneyimli olduğunu hatırlayalım. Bu senenin adli yıl açılışındaki genel mesaj ise bu deneyimle uyumludur. Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın, AKP başkanı önünde eğilmesinin magazinel yanı, aslında şu anki hukukun AKP başkanı tarafından kendi önünde zamanla eğilen bir çizgi halini alması gerçeğinin üstünü örtmemelidir. Verilen mesaj, yargıya güven azaldıysa arttırırız mesajıdır. Verili hukuka, yargıya zaten güvenmeyenler değil, bu mekanizmaya hep güvenmiş olanların şimdi içlerinin daha da rahatlatılmasıdır plan.
Peki şu anki mekanizmaya hiç güvenmeyenler? İşte bu davacılar temelde ikiye ayrılırlar… Biri meseleye hukuk, yargı, siyaset, ekonomi ve son tahlilde gerçek bir davacının yapacağı gibi temele bakar, biri de temelin üstündeki çirkin yapıya. Biri hukuka emir verenlere bakar, diğeri emir alanlara… Biri adaletin sağlanmasını o kadar ciddiye alır ki bunun için mücadele eder, diğeri, adalete sudan çıkmış balık haline sarılır ve onu biraz daha nefessiz bırakır. Biri davalıyı net tanımlar, diğeri davalıyla uzlaşma yoluna bakar… Hesap sormaz da işte, hesabını görmeye çalışır…
Halbuki Brecht’in dediği gibi halkın ekmeği ise adalet, önündeki iki tanımlama kadar somut, gerçek ve tartışma götürmez bir kavramdır o da. Ve AKP, o ekmeği ne kadar katılaştırmış, taş haline getirmişse, o ekmeği sulandırıp parça parça hale getirmek de halk için o kadar faydasızdır.
Yeni adli yıl açılışı vesilesi ile bir kez daha hatırlatalım, biz komünistlerin o ekmeği yapacağı maya sağlamdır. Eşitlik, özgürlük, adalet… Bunlar olmadan önümüze sunulana ekmek diyecek halimiz yoktur. İşte bizim davamız da budur. Kazanan da biz olacağız elbet. Ha gayret…