TÜSİAD ve referandum ya da patronlar ne ister?

Cengiz Kılçer yazdı: TÜSİAD ve referandum ya da patronlar ne ister?

Walter Benjamin “Son Bakışta Aşk” adlı yapıtında “tarihsel maddeci[nin] kendine biçtiği görev, tarihin havını tersine taramaktır.” der.

Sermaye, ekonomik adımlarının, atılımlarının sonuçlarını önceden hesaplayabilmek, kestirebilmek, “geleceğinden emin” olmak ister.

Pek dikkat çekmedi ama Türkiye’nin patronlar örgütü TÜSİAD, 16 Nisan günü gerçekleşen referanduma ilişkin bir bildiri yayınladı. Üstelik sandıkların kapandığı saatte tam 17.00’da.

Referandumun sonucu hangi yönde olursa olsun patronları ilgilendirmiyordu. Artık daha güçlü Türkiye için toplumsal dayanışma içerisinde olmanın ve vakit kaybetmeden geleceğe bakmanın zamanıydı. Evet, Türkiye’nin yapısal sorunları vardı, öteden beri bu sorunlar mevcuttu. Patronların önünde TBMM ve hükümetin odaklanmasını istedikleri somut bir reform maddeleri bulunmaktaydı ve bu reform maddelerinin acilen gündeme alınmasını buyuruyorlardı. Demokrasi başlığı vardı Ekonomi başlığı vardı AB ile ilişkiler vardı…

Patronlar için ulusal ve uluslararası ekonomik ortama güven ve güç kaynağı teşkil edecek yapısal reformların hayata geçirilmesi kritik önem taşımaktaydı.

Zira bu reformların başarısı için toplumsal desteği pekiştirecek ve Türkiye’nin uluslararası saygınlığını, çekim gücünü ve marka değerini yükseltecek bir iletişim stratejisinin oluşturulması ve uygulanması için çok önemliydi.

Emperyalizm destekli cihatçı güçlerce içten yıkılmaya çalışılan Suriye’de “barışa ve toplumsal düzene” NATO üyesi bir Avrupalı ülke olarak aktif katkı sağlanmasını da talep ediyorlardı patronlar…

***

TÜSİAD hep istedi!

Çok ayrıntılı ve kronolojik denmese de patronlar örgütü TÜSİAD’ın kurulduğundan bugüne değin hükümetlerden neler istediğine bir göz atalım.

1975 Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Ara Seçimlerinin ardından TÜSİAD Başkanı Feyyaz Berker “Seçim sonuçlarının millet çoğunluğunun istikrar istediğini ekonomik hemen başlanılmasının gerektiğini” söylüyordu.

Berker, seçime katılma oranının %60 olmasını düşündürücü buluyor. Seçim sonuçlarına göre bütün partilerin daha soğukkanlı olarak milli davalarda milli bir görüşle birleşmeleri gerektiğini savunuyor. Seçimlerden sonra ekonomik sorunların tekrar gündeme geleceğini söyleyen Berker, kalkınma hamlesine hemen girişilmesini istiyor iktidardan.

Yine aynı gün İstanbul Sanayi Odası başkanı Nurullah Gezgin seçim sonuçlarını memnuniyetle karşılıyor seçim öncesi gerginleşen atmosferin durulacağını ve ekonomiye olan olumsuz etkisinin de kalkacağını umut ettiğini ifade ediyor.

1977 Genel Seçimlerini ardından ise Koç Holding Yönetim Kurulu başkanı Vehbi Koç ülkenin politik ekonomik ve sosyal bakımdan istikrara kavuşmadığından şikâyet ediyor. Koç, hür demokratik rejimin ayakta durması için herkesin üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerektiğini, bu rejimin gittiği takdirde herkesin büyük bir pişmanlık duyacağını söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Partilerimiz bugüne kadar sendikaların istedikleri her şeyi vermişlerdir. Her istediklerini alan sendikacılar daha fazlasını almak için iş yavaşlatmalara, grevlere gitmişler milli ekonomide önemli kayıplara sebep olmuşlardır. Çalışma düzen ve barışını yıkıcı; sanayicilere meydan okuyucu davranışlardan da çekinmemektedirler. (…) Türkiye’de işçilere verilen sosyal haklar birçok sanayileşmiş memleketlerde yoktur.” 

Vehbi Koç bugünkü patronlar gibi lafı dolaştırmıyor ve doğrudan bir kapitalistin temel taleplerini ifade ediyor. Ama bir yandan da geleneksel sermayedar ağlaklığının dibine vuruyor Vehbi Koç. Yıllarca gece gündüz çalışarak, kazançlarını ortaya koyup, milyarlarca borca girerek yatırım yaptıklarını devlete vergi verdiklerini, kazançlarını tekrar yatırma dönüştürdüklerini ama buna rağmen “Adlarının sömürücü ve kompradora” çıkmasından dert yanıyor. İnsanın gülesi geliyor tabii…

Vehbi Koç’un 12 Eylül faşist cuntasının ilan edilişinden 20 gün sonra, 3 Ekim 1980’de Kenan Evren’e gönderdiği TÜSİAD’ın görüş ve isteklerini ilettiği mektubu ise unutulur şey değil.

1987 genel Seçimleri öncesi ise TÜSİAD Başkanı Ömer Dinçkök Başbakan Turgut Özal, Süleyman Demirel, Erdal İnönü ve Bülent Ecevit’le görüşüyor ve siyasi partilerden gelecek 5 yıl için “demokrasi-piyasa ekonomisi-istikrar” için güvence istiyor. Bu görüşmelerde piyasa ekonomisinin gerekleri, enflasyon, bütçe açıkları, faizler, iç ve dış borçlar yatırım ve ihracat teşvikleri ve elbette özelleştirmeler ele alınıyor.

***

TÜSİAD’ın Anayasa Taslağı

1992 yılında TÜSİAD 6 profesör ve üç doçentten oluşan heyete bir Anayasa taslağı hazırlatıyor. Heyetteki isimler Prof. Dr. Erdoğan Teziç, Prof. Dr. Fazıl Sağlam, Prof. Dr. Bülent Tanör, Prof. Dr. Sait Güran, Prof. Dr.Yıldızhan Yayla, Prof. Dr. Köksal Bayraktar, Prof. Dr. Devrim Ulucan, Prof. Dr. Süheyl Batum, Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu’dan oluşuyor.

“TÜSİAD Başkanı Bülent Eczacıbaşı tarafından Meclis’e sunulmuş olan taslakta ‘Devletin nitelikleriyle ilgili dördüncü maddede sayılan değiştirilemez niteliklerin ‘Cumhuriyet’le sınırlı tutulması’ isteniyor. ‘Türk milliyetçiliği’ ya da ‘Atatürk milliyetçiliği’ şeklindeki kavramların da anayasada yer almaması isteniyor.”

Taslağın öne çıkan 10 maddesi ise bize pek yabancı gelmiyor.

1. 600 kişilik tek meclis olmalı
2. Cumhurbaşkanını Meclis seçmeli
3. Genel Kurmay Başkanı (Milli Savunma Bakanlığına) sivil bakana bağlanmalı
4. Herkes ana dilini özgürce konuşmalı radyo ve televizyon kurabilmeli
5. Ayrılıkçı Parti kurulmamalı
6. Grev hak olmalı fakat lokavt Anayasal hak olmamalı
7. Gözaltı süresi bir güne inmeli
8. Avukat olmadan kimse sorgu önüne çıkarılmamalı
9. Dil ve Tarih Kurumu bağımsız ve özerk olmalı
10. “Türkiye devleti bir Cumhuriyettir” ilkesi hiçbir zaman değişmemeli. Meclis bu ilkeden başka her tabuyu tartışıp üçte iki çoğunlukla değiştirebilmeli.

Zamanın İstanbul Sanayi Odası Başkanı Memduh Hacıoğlu TÜSİAD’ın hazırladığı Anayasa taslağındaki “Grev hak olmalı fakat lokavt Anayasal hak olmamalı” maddesine dair “Eğer grev varsa, lokavt da olmalıdır. Grevin hak olarak görülüp lokavtın hak olmaktan çıkarılması doğru değil” diyor.

***

1998 Genel Seçimleri arifesinde ise TÜSİAD Başkanı Muharrem Kayhan “Seçimin yeni bir siyasi tıkanıklık yaratmaması için seçim sisteminde ve siyasi partiler yasasında gerekli değişiklerin yapılmasını ekonominin önünün açılmasını” istiyor.

1999 Türkiye Genel Seçimleri’nde TÜSİAD Başkanı Erkut Yücaoğlu ise “İktisadi, siyasi alanda kamu yönetiminde yapılmasını istediğimiz reformlar var” diyor.

2002 seçimleri öncesinde TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan hükümetten, önlemlere ilişkin 16 maddeden oluşan raporda “özelleştirmelerin hızlandırılarak tamamlanmasını”, “reel ve finans sektörü üzerindeki vergi yükünün azaltılmasını” talep ediyor.

***

TÜSİAD’ın yani Türkiye’nin patronlar örgütünün sonsuz sınırsız sömürme isteği ve arzusu hiç bitmeyecek. Ancak sonlarından korkuyorlar ve onlar da sonlarının farkında. Friedrich Engels’in dediği gibi “Böyle bir davranışın sonuçları kapitalistlere çok pahalıya patlar. Azrail, işçiler arasında kol gezdiği gibi kapitalistler arasında da kol gezer.”